Mesajı Okuyun
Old 26-10-2009, 10:25   #8
Av.Rıdvan Ergün

 
Varsayılan

İlgi ve cevaplarınız için teşekkür ederim.
Tavsiye ettiğiniz Anonim Ortakllıklarda Pay Sahipleri Sözleşmeleri isimli, GÜl OKUTAN NILSSON'un kitabında şu yorum yapılıyor:

Pay sahipleri sözleşmesi, tek taraflı veya iki taraflı sözleşme olarak ortaya çıkabileceği gibi, çoğu kez bir şirket sözleşmesi niteliği taşırlar ve taraflar arasında bir adi şirket oluşturur [Okutan Nilsson: s. 79 vd.;]. Bu son hâlde ortaya çifte şirket çıkmaktadır: Ortakları pay sahipleri sözleşmesinin taraflarından oluşan adi şirket ve aynı kişilerin ortağı bulundukları anonim şirket.

Yani Anonim Şirket'in her hangi iki ortağı kendi aralarında bu türden bir sözleşme yaptıklarında, Anonim Şirketin kendisini veya diğer ortaklarını bağlamayan, ancak bu iki ortak arasında hüküm ifade eden yeni bir sözleşme yapılmış oluyor. Ve bu sözleşme ile ikisinin arasında ayrı bir ADİ ORTAKLIK kurulmuş oluyor.
İşte taşınmaz mülkiyetinin devrini amaçlayan sözleşmelerin geçersizliğinin istisnalarından birisi de Adi Ortaklıklarla ilgili.
MK 706/I. Maddesinde taşınmaz mülkiyetinin devrini amaçlayan sözleşmelerin geçerliliği bunların resmi şekilde yapılmış olması şartına bağlanmışsa da, bu kuralın istisnaları mevcuttur. Adi Ortaklıkta, ortaklar arasında kanundan doğan güven ve vekalet ilişkisi söz konusudur (BK 530 – HGK 10.4.1991 1991/13-76 E 1991/199 K .) Nitekim bir Adi Ortaklık ilişkisinde idareci ortağın ortaklığın amacını gerçekleştirmek üzere kendi adına bir taşınmaz satın alması halinde, idareci ortak ile diğer ortaklar arasındaki ilişkiler BK 530/f.1 uyarınca vekâlet hükümleri çerçevesinde düzenlenecektir. Vekile, müvekkili adına taşınmaz mal edinme borcu yükleyen vekâlet sözleşmesi ise, BK'da şekle bağlı tutulmamıştır. Gerçekten de vekile müvekkili adına ya da hesabına taşınmaz mal edinme borcu yükleyen vekâlet sözleşmesinin resmî şekilde yapılması gerekli değildir. Çünkü üçüncü kişiyle satım sözleşmesinin kurulması vekâlet sözleşmesinin konusunu teşkil etmeyip, sadece taahhüt edilen hizmetin yerine getirilmesinden ibarettir
Bu bakımdan, Yargıtay, âdi şirkette, ortaklara tahsis amacıyla idarecinin edindiği taşınmazın mülkiyetini devir borcu için resmî şekli gerekli görmemiştir. BK.nun vekâletle ilgili 386 vd. maddeleri birlikte incelendiğinde, dolaylı vekâlet ilişkisinde vekilin (idareci ortağın) müvekkil (diğer ortaklar) için kazandığı taşınmazı BK 392 uyarınca müvekkile (diğer ortaklara) geçirme borcu altında olduğu ve bu borcun vekâlet ilişkisinin yasal bir sonucu bulunduğu ortaya çıkar. Bunun için de burada resmî şekilde düzenlenmiş ayrı bir sözleşmeye gerek yoktur [Y1HD. 22.1.1974, 73/11654, 74/266: YKD, 1975/1, s. 46-48; Y13HD. 10.12.1981, 6331/8105: YKD. 1982/9, s. 1286-1289].