Mesajı Okuyun
Old 17-09-2006, 17:33   #3
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

**************
ELATMANIN ÖNLENMESİ VE YIKIM - MÜŞTEREK MÜLKİYET HALİNDEKİ TAŞINMAZ - ELBİRLİĞİ MÜLKİYETİ HALİNDEKİ TAŞINMAZ - PAYDAŞLARDAN BİRİNİN DAVA AÇABİLMESİ - PARSELASYON PLANI - HARİCİ VEYA FİİLİ TAKSİM
KAYIT NO : 64266
**************
Esas Yılı : 2005
Esas No : 560
Karar Yılı : 2005
Karar No : 1158
Karar Tarihi : 10.02.2005
Daire No : 1
Daire : HD
**************
ÖZET : Paydaşlar arasındaki el atmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki el atmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine el atmanın önlenilmesi davası açabilir.
**************
(4721 s. TMK m. 2, 706, 683) (818 s. BK m. 213) (6762 s. TTK m. 26)
DAVA : Taraflar arasında görülen davada; davacı, paydaşı bulunduğu 12 parselde kendisine ait kısma davalının el atıp muhtesat yaptığını, el atmasının haksız olduğunu ileri sürerek el atmanın önlenilmesi ve yıkıma karar verilmesini istemiştir.
Davalı taşınmazda kendisinin de paydaş olduğunu, iddianın yersiz bulunduğunu bildirip davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde duruşmalı temyiz edilmiş, duruşma isteği karar tarihine göre değerden reddedildi.Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı.Dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, çaplı taşınmazda, paydaşlar arasında el atmanın önlenilmesi ve yıkım isteğine ilişkindir. Mahkemece, " ilçenin konumu itibariyle henüz Belediyece yapılmış mevzii imar planı olmadığı yerleşim alanının büyük ve taşınmazın pek çok paydaşı bulunduğu ve çekişme konusu yerinde bir hayli paydaşı olan büyük bir kadastral parsel olduğu, tarafların da bu parselde paydaş oldukları yine parsel üzerinde de geçerli bir fiili taksimin yapılmadığı, yapılaşmanın da ruhsatsız, kontrolsüz ve kaçak bulunduğu ve böyle bir binanın da yıkım işinin mahkemelere değil idareye yani Belediyeye ait olduğu, fiili duruma göre de herkesin yeri belirlenerek geçerli bir taksim olmadığı.." gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Ne var ki mahkemece yapılan araştırmanın hüküm kurmaya elverişli olduğu söylenemez. Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki el atmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine el atmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı el atmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu el atmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlenmesi gerekmektedir.
Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 213, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen )bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " akte vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki el atmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Somut olaya gelince; yukarıda açıklanan kurallara ve ilkelere göre bir araştırma inceleme yapılmamış, davacı ve davalının taşınmazda ayrı ayrı kullandıkları yerlerin bulunup bulunmadığı tespit edilmediği gibi, dava konusu muhtesatın da kime ait olduğu da saptanmamıştır.Eksik soruşturma ile hüküm kurulamaz. Diğer taraftan, mülkiyet hakkına el atılan kimsenin bu haksızlığının giderilmesi için ( yıkım dahil )Adli Yargı yerinde Türk Medeni Kanununun 683.maddesi hükmü gereği dava hakkının bulunduğu tartışmasızdır.
SONUÇ : Hal böyle olunca, müşterek mülkiyet hükümleri uygulanmak suretiyle gerekli ve yeterli araştırma yapılmalı, taraf delilleri toplanmak ve değerlendirilmek suretiyle uyuşmazlığın çözümlenmesi gerekirken eksik soruşturma ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir. Davacının temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile yukarıda açıklanan nedenlerle HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.2.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

**************
.: CopyRight by Sinerji A.Ş. :.

Neden müdahalenin men'i davasının kötü bir tercih olduğunu anlayamadığımı belirtmek durumundayım. Eğer yanlış anladığım veya anlamadığım bir şey varsa açıklamanızı rica ediyorum. Sanırım karardaki durum olayınızla örtüşüyor.