Mesajı Okuyun
Old 25-01-2010, 00:22   #10
Gemici

 
Varsayılan

Alman Hukukunda Allgmeines Persönlichkeitsrecht(genel Kişilik Hakkı) diye hak var. Bu hakkın sınırlarının belirtilmesinde ve kişiliğin korunmasında Sphärentheorie(alan teorisi) denen bir teoriden faydalanılıyor.
Not: Alman Hukukunda diye belirtmemin gerekçesi, Türk Hukuk Literatürü'nün konu hakkındaki sınırlandırmasını bilmeyişimden kaynaklanıyor.
Teori üç alan öngörüyor:

İntimsphäre(mahrem alan): Bu alan dokunulmazdır. Düşünceleri, hisleri ve sexüel alanı kapsar.

Privatsphäre(özel alan): Bu alan gizli ve özeldir. Kamusal alana girmeyen bu özel alan konutu kapsar örneğin. Bu alana belirli koşullar altında müdahale etme söz konusu olabilir.

Sozialsphäre(sosyal alan): Bu alan yakın sosyal çevreyi ve iş çevresini kapsar. Tanıdık ve akrabalar bu çevreye dahildir. Kişilik hakkının sınırı burada özel alana kıyasla biraz daha geniş tutulmaktadır. Bu alana müdahalede çelişen hakların, örneğin basının haber verme hakkı, kamusal alana dahil kişilerin foroğraflarının yayınlanması ile bu hakkın karşılaştırılması ve değerlendirilmesi söz konusu olabilir.

Hamburg Asliye Mahkemesi'nin bu konudaki 09.12.2008 tarih ve 324 O 731/08 sayılı kararı burada söz konusu olan olaya bir açıklama getirebilir diye düşünüyorum.

Olayın kahramanı Oliver Khan, Bayern München futbol takımının ve Alman Futbol Milli Takımının, Almanlar tartafından Titan olarak adlandırılan, eski kalecisi. Khan'ın eşini terk ederek başka bir kadınla yaşaması ve sonunda eşine geri dönmesi Alman kamuoyunu uzun süre meşgul etmişti. Khan eşi ile barıştıktan sonra, kişilik haklarıma saldırdı diyerek mahkemeye verdiği gazetede şu haber çıkmıştı:

Eşi Khan'ın kendisini yeniden aldatmasından korkmalı mı? Bir garanti verilemez. Ama böyle bir olasılık çok az, çünkü her ikisi de ayrılmalarına sebep olan krizi analize ettiler.

Khan'ın gazetenin bu haberine karşı açtığı müdahalenin meni davasında mahkeme Khana hak veriyor.
Ve ekliyor:
Davacının eşini aldatacağına dair somut bir korkuyu dile getirmek veya onun eşini aldatacağına dair bir olasılığı dile getirmek davacının kişilik haklarına bir saldırıdır ve basının haber verme hakkının sınırlarını aşmaktadır. Davacının ünlü bir sporcu olması basına onun kişilik haklarını ihlal etme hakkı vermez. Ünlü bir kişinin de kişilik haklarına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır.

Sayın Av.Ali GÖKBAYRAK'ın
aktardığı olay hakkındaki düşüncem:
Olayda özel hayatın gizliliğine bir saldırı var. Anayasa'nın 20.ci maddesinde belirtilen özel hayatın gizliliği kuralı kişinin özel yaşam alanına giren gizlilikleri kapsar, bu gizliliğin kapsamında kişinin eşi dışındaki bir kişi ile cinsel ilişki kurması da vardır.
Sayın izavukat'ın alttaki düşünceleri 134.cü maddenin koruduğu hakkın iyi bir açıklaması bence:
Alıntı:
Yazan zavukat
2- Eğer birinci maddedeki gibi düşünülmezse ve yalnızca, "özel hayatın ihlali" sorgulanırsa, önem kazanan yer "amirinin lojmandaki dairesinin karşısında boş olan daireye geçiyor ve beklemeye başlıyor" bölümüdür. Burada, kişiyi takip etme vardır. Özel hayatın ihlali her ne kadar, başkası tarafından görülemeyen yerle sınırlı olsa da, buradaki amaç maddi bir yer değildir. Kimse, sokak ortasında yürüyen iki kişinin arkasına takılıp, onların konuşmalarını dinleyemez veya sokak köşesinde bekleyip, kişi ne zaman evden çıkıyor, nereye gidiyor, kiminle konuşuyor, vs diye inceleyemez. Bu da özel hayatın ihlalidir. Kısacası, özel hayatın ihlali için, "takip etmek" veya buna yönelik davranışlar da bulunmak da yeterlidir. Eğer polis memuru, beklemeseydi, evde hırsız olma ihtimalini düşünerek bekleseydi veya yoldan geçerken amirini o şekilde görseydi, ihlal olmayacaktı.

Söz konusu kişi içeriden telefon sesinin gelmesinden sonra, kimin evde olduğunu büyük bir olasılıkla anlamış durumda,
Neden çekip gitmemiş peki?
Evde başkası düşüncesinde olduğunu varsayalım,
Neden kapıyı zorla veya elindeki anahtarla açıp içeri girmemiş, ev kendisine emenet edilen kişi olarak?
Neden karşı eve girip üçbuçuk saat beklemiş?
Hangi hakla ve yetki ile il emniyet müdürlüğüne e-mail gönderiyor?
Hangi hakla ve yetki ile derken kastım: yapılanlar bir devlet memuru olan polis kimliği ile mi, yoksa evli kişilerin eşlerinden başkaları ile ilişki kurmasını istemiyen özel bir kişi olarak mı yapılmış?

Saygılarımla