Mesajı Okuyun
Old 01-06-2009, 08:05   #3
supernatural

 
Neşeli

Alıntı:
Yazan Av. Neslihan
KARDEŞİMİN UÇURTMASI

Uçurtmanın son halini kardeşimin elinde görünce ,doğrusu umduğumdan da güzel diye düşündüm. Kırmızı-mavi bir uçurtma yapmıştı. Kuyruğu da kırmızı ve mavi naylon kaplamadan oluşuyordu. Sakalı da yapılmıştı. Bir örnek olsun diye uçurtmanın ipini de aynı renklerden almıştı. Önce kırmızı ipi sarmış, sonra ek yapıp maviyle devam etmişti. Çapraz şekilde sarılmış renkli uçurtma ipini göstererek :

- Abla, uçurtma ipini herkes saramaz biliyorsun, uzmanlık işi bu .
diye gururla karışık bir tebessümle konuşmaya başladı.

- Nerede o eski naylon kaplar abla, biz çocukken çıtalıyı kapladığımızda, uçurtmayı kaldırıp indirirken, tatlı bir hışır hışır sesi gelirdi kulağıma. Şimdi herşey gibi kaplar da kalitesizleşmiş, o tatlı hışır hışır sesi gelmiyor kulağıma. Kaplar çok sert.

diye hayıflanmaya başladı. Yine de uçurtmasını çok beğendiğimi söyledim. Çünkü o, koca bir çocukluğu beraber geçirdiğimiz, sevgili kardeşimin uçurtmasıydı. Benim gözümde Mustafa, dünyanın en iyi uçurtma yapan erkeğiydi. Dar gelirli bir ailenin çocukları olduğumuz için, bazen uçurtma malzemelerini taksit taksit almak zorunda kaldığını hatırlıyorum. Bir gün ipini, bir gün çıtalarını, bir gün kaplarını. Ama şimdi Allah'a şükürler olsun ki, iyi bir işi, geliri vardı ve istediği kadar güzel uçurtmayı zorlanmadan yapabilirdi. Bu duruma sevindiği gözlerinden okunuyordu.

Çocukken, günlerce itinayla yapıp süslediği uçurtmasının rengi, bugün olduğu gibi kırmızı-mavi ya da kırmızı- beyaz olurdu. Sarı-lacivert ya da sarı-kırmızı renklerden kaçındığını söylerdi. Çünkü uçurtma savaşlarında, bu renkli uçurtmalar düşürülmeye, jiletlenerek kesilmeye en uygun uçurtmalardı. Takım fanatikliği göklerde de yaşanıyordu yani. Fenerli uçurtmayı Galatasaraylılar, Galatasaraylı uçurtmayı Fenerliler gözüne kestiriyordu. Kardeşim kendi uçurtmasını en yükseklerde uçurmakla yetinmez, çocukluğun verdiği muzurlukla gözüne kestirdiği başka uçurtmalarla da, uçurtmasını takıştırırdı. Takıştırdığı uçurtmayı, kendi uçurtmasıyla beraber aşağıya çeker, göklere havalanırken uçurtma bir tane iken, iki tane olurdu. Sonra uçurtmasını geri istemek için, telaşla, ta başka başka mahallelerden gelen tanımadık çocukları, o anki insaf durumuna göre, ya ' bende değil ' diye eli boş geri çevirir, ya uçurtmalarını onlara geri verirdi.

Tabi Mustafa'nın da en korktuğu şey jiletli uçurtmalardı. Uçurtmanın kuyruk kısmına yerleştirilen jilet parçaları, göklerde nazlı nazlı uçan diğer uçurtmaların iplerini kesmeye yarıyordu. Ama kendisi de, uçurtmasının kuyruk kısmına jilet yerleştirmekten geri kalmazdı. Bugün :

-Jilet koydun mu yine?
diye sorunca
-Yok abla çocuktuk o zaman, yok artık.
diye mahçup bir ifadeyle gülümsedi.
- Selam verdirecek misin uçurtmaya peki ? ( Uçurtmanın selam vermesi demek, ipleri ustaca oynatarak, uçurtmanın baş kısmının öne doğru eğilip kaldırılması demektir. Sanki baş selamı veriyormuş gibi bir görüntü oluşur )
- Yaparız.

Çocukken uçurtma uçurduğumuz terasta, ipi çoğunlukla bana verir, ' ip sal abla' ' ipleri dolaştırma abla' diye komutlar verir dururdu. Kendisinden büyük çocukların yaptığı, daha büyük uçurtmaları kıskançlıkla karışık bir hayranlıkla izlerdi. Öyle uçurtmalar uçurmuştu ki, uçurtma yükseliyor, yükseliyor, nihayet bir nokta olarak görünmeye başlıyordu gökyüzünde . Bazen de tamamen gözden kayboluyordu uçurtma. Elimizdeki ip olmasa kimse uçurtma uçurduğumuza inanmazdı.

Bugün kırmızı- mavi uçurtmamız ile Caddebostan sahilindeydik artık. Uçurtma bir iki başarısız deneme ile havalanmıştı sonunda. Kardeşimin havalandıramayacağı uçurtma yoktu yeryüzünde. O tüm uçurtmaların lisanını biliyordu. Uçurtma havalanmakta geciktiği anda, küçük bir denge ek yapıp tekrar salıveriyordu gökyüzüne. Yavaş yavaş yerden uzaklaşması, bize tepeden bakmaya başlaması ile, kardeşimin yüzündeki gülümseme de kocaman oldu. Denizin üzerinde uçuyordu artık. Tüm ipi salmıştık. Uçurtmamız elimi geriyor, 'ben çok yükseldim artık' diyordu. Her uçurtmanın bir karakteri vardır derler. Bugün uçurduğumuz uçurtma, sakin ve yumuşak başlı bir uçurtmaydı. Çok zorlanmadan havalandırdık ve rüzgar da uygun olduğundan nazlı nazlı göklerde gezdirdik.

Sahil boyunda yürüyüş yapan insanlardan kimileri ,sevgiyle gülümsedi yüzümüze. Uçurtma hoşlarına gitmişti. Denizin üzerinde, gökyüzünde asılı gibi duran uçurtmaya ilgiyle bakıyorlardı. Uçurtma güzel şeydi. Sevginin, özgürlüğün simgesiydi. Bazı babalar, uçurtmanın ipini çocuklarının ellerine vermemizi istediler. Birçok çocuğa verdik ipi. İp ellerindeyken gözlerindeki parıltıyı, heyecanı seyrettik. Sonra dönme vakti gelince, ipini sarmaya başlayarak nazlı uçurtmamızı yavaş yavaş aşağıya indirdik. Neyse ki denize düşmeden geldi yanımıza. Şimdi başka göklerde süzülmek için gün sayıyor.




Dostum tebrikler çok güzel olmuş devamını bekleriz.