Mesajı Okuyun
Old 30-10-2020, 11:24   #2
gecelerin_yargıcı

 
Varsayılan

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi, 30.01.2017, E. 2016/12710, K. 2017/57411:
“Somut olayda, davacının davalı banka tarafından dava dışına kullandırılan 50.000,00.-TL limitli tüketici kredisine kefil olmadığının tespiti ve bu sözleşmedeki kefilliğin iptali talebiyle menfi tespit davası açtığı anlaşılmaktadır. Dava, tüketici kredisi sözleşmesinden kaynaklandığına göre, uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir."

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi, 27.02.2017, 720/158613:
“Somut olayda, Etibank ile Münir … arasında düzenlenen 01.02.2005 tarihi taşıt kredisi sözleşmesinde davalının kefil olduğu, alınan taşıt kredisi ile kredi borçlusu Münir …'a minibüs alındığı, alınan minibüsün ticari amaçlı olarak alındığı, özel amaçlı olmadığı anlaşılmakla, uyuşmazlığın temeli 6102 Sayılı Kanuna göre genel ticari kredi sözleşmesinden kaynaklanmakta olup; taraflar arasındaki ilişkinin 4077 Sayılı Kanun kapsamında bulunmadığı anlaşıldığından, uyuşmazlığın asliye ticaret mahkemesinde görülerek çözümlenmesi gerekmektedir.”

Yargıtay 19. Hukuk Dairesi, 27.09.2017, E. 2016/11270, K.2017/636315:
“T.T.K. 4.-f maddesi uyarınca bankalar tarafından verilen kredilere dair davalar ticari dava olup, ticari davalar bakma görevi de ticaret mahkemesine ait olması sebebiyle mahkemece yargılamaya devam olunarak işin esasına girilmesi gerekirken yanılgılı gerekçeyle (kefil hakkında) yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.”

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 10.05.2017, 2066/693316:
“(Kira sözleşmesine kefil olan tarafından açılan menfi tespit davasında) … uyuşmazlık kira sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Mahkemenin kabulü de bu yöndedir. Dava, 09.10.2012 tarihinde 6100 Sayılı HMK'nın yürürlüğe girmesinden sonra açıldığına göre görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesidir.”

Üstadım, yukarıdaki kararlarda da görüleceği üzere Yargıtay genellikle görevli mahkemeyi asıl sözleşmeye göre belirlemektedir. Ancak benim düşünceme göre, kefilin sorumluluğunun dayanağı asıl borç ilişkisi değil, asıl borç ilişkisinden ayrı bir niteliği bulunan kefalet sözleşmesidir. Bu nedenle de kefiller için Asliye Hukuk'un görevli olacağı kanaatindeyim, hatta Yargıtay'ın tek tük de olsa bu doğrultuda kararları mevcut. Ancak genel uygulaması; asıl sözleşmeden doğacak uyuşmazlıkta hangi mahkeme görevli ise kefil yönünden de o mahkemenin görevli olacağı şeklinde.