Mesajı Okuyun
Old 31-03-2002, 23:29   #4
seyyah

 
Varsayılan ak-kara-gri

merhaba,
sanıyorum bir çeşit anket çalışması yapmaya uğraşıyorsunuz.
size önerim, ak ve kara yanında bir de gri tonlu bir çizelge düzenlemeniz. çünkü, hukuk fakültesinden mezun olduktan sonra hangi elverişli mesleği yapmak isterseniz isteyiniz, memnuniyetleriniz olacağı gibi hoşnutsuzluklarınız ve hatta pişmanlıklarınız da olacaktır. fakülteye ayak basalı 26 yılı geçti, hiç bir zaman farklı düşünene rastlamadım. hakim olanlar, "gençliğimizin en güzel yıllarını taşrada yokluklar içerisinde geçirdik, çocuklar doğru dürüst bir eğitim görmediler, şimdi adam gibi bir yere geldik ama bu seferde iş yoğunluğundan etrafı göremez haldeyiz, keşke şu noterlik fırsatını kaçırmasaydım" falan gibi konuşuyorlar. avukat olanlar "hay allah, ben de mesleğe adım atmadan önce avukatlar çok para kazanırlar, ne olacak, biraz çene yapar, bol para kazanırız diyordum ama kazın ayağı öyle değilmiş, hakimle uğraş, kalemle uğraş, müvekkille uğraş, karşı tarafın avukatı ve onun müvekkilleri ile uğraş, canımız çıkıyor" diye konuşuyorlar. noter olanları pek göremiyorsunuz ama yakalarsanız onlar da "yav, işlerden fırsat bulup da eski bilgilerimizi tazelemek için okumaya dahi fırsatımız yok, geçen gün bir tanıdık birşey soracak oldu, mahçup olduk" gibi sözler sarfediyorlar, biliyorsunuz. üstelik noterler de tıpkı hakimler gibi gençliklerinin en güzel yıllarını taşralarda geçirdiklerinden üstelik personelin yetersizliğinden, başlangıçta tüm işi kendisinin yaptığından, daha sonra da açıkgöz personel yüzünden bazı sakıncalı durumlarla karşılaştıklarından şikayet ediyorlar. öğretim görevlilerini ikiye ayırmak lazım: birincisi doçent yahut profesör olanlar, diğerleri asistanlar. bu kişiler aynı zamanda avukatlık ve hakemlik gibi yan uğraşlarla da uğraşabiliyorlar. mahkemelere bilirkişilik yapmak da cabası. ama onlar da vakitsizlikten şikayetçiler, üstelik tüm akademisyenler gibi ücretlerinin azlığını dert ediyorlar. ama bana kalırsa bir sınıf dolusu öğrenciye hukuk ile ilgili birşeyler aktarmak, onların ders zili çaldığında "falan hocanın dersi başlıyor" diyerek iştahla dersliklere girmelerini, çıkış zili çaldığında ise doymaz bir halde "hocam, peki ama şu durumda ne olur?" diye sorularla zili duymazlıktan gelmelerini izlemek, yani bir bilgi alış-verişinde bulunmayı istemek bana pek bir cazip geliyor. ne dersiniz?
ben "yoldaki" dostlarıma şunu önereceğim: izlesinler, her meslek grubunu mesleğini icra ederken izlesinler, ama izleyecekleri o mesleğin "iyileri" olsun, kendileri için etkileyici-belirleyici hangi unsurlar var, bunları önceden bir yere yazıp hangisinden etkilenirler yahut hangisi saptadıkları belirleyici faktörlerle örtüşüyor, ona göre bir karar versinler.
hangi vasıtayla yola çıkarsanız çıkın, yolculuğunuz "iyi" ve "güzel" olsun!...
saygı ve sevgiyle...