Mesajı Okuyun
Old 11-03-2010, 08:08   #3
eersoz

 
Varsayılan

DANIŞTAY

5. DAİRE

Esas Numarası: 1995/2666

Karar Numarası: 1995/3422

Karar Tarihi: 07.11.1995



DANIŞTAY 5. DAİRE KARARI



2577 s. İYUK/28



ÖZETİ: Davacının kendi serbest iradesi ile yürütmenin durdurulması kararının uygulanmasından vazgeçtiği noktadan itibaren idarenin uygulama zorunluluğundan söz edilemeyeceği hakkında



Davacı, yargı kararı gereğince APK Daire Başkanlığı görevine atanması için yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle dava açmıştır.

Ankara 1. İdare Mahkemesinin 7.02.1995 günlü, 1995/141 sayılı kararıyla; Anayasanın 138. maddesinin son fıkrasında yasama ve yürütme organları ile idarenin mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremeyeceklerinin ve bunların yerine getirilmesini geciktiremeyeceklerinin öngörüldüğü, 2577 sayılı Kanunun 28. maddesinde de Danıştay, Bölge İdare Mahkemeleri, İdare ve Vergi Mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idarenin en geç altmış gün içinde işlem tesis etmeye zorunlu olduğunun kurala bağlandığı, davacının APK Daire Başkanlığından Müşavirliğe atanmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada Ankara 5. İdare Mahkemesince 29.12.1992 tarihinde yürütmenin durdurulmasına karar verildiğinin, davalı idarenin söz konusu kararı uygulamak için işlem tesis ettiğinin, ancak davacının 7.04.1993 günlü dilekçesi ile atamasının yapılmamasını istediğinin, daha sonra davanın iptalle sonuçlanması ve söz konusu kararın Danıştay’ca onanması üzerine davacının 27.04.1994 günlü dilekçesi ile kararın uygulanmasını istediğinin, davalı idarece ise daha önce atama isteğinden vazgeçtiği için yapılacak yeni bir uygulama bulunmadığı belirtilerek bu isteğinin reddedildiğinin anlaşıldığı, davacı her ne kadar yürütmenin durdurulması kararının uygulanmasından vazgeçmişse de davanın hiçbir safhasında davasından vazgeçmediğinden idarece yukarıda anılan hükümler uyarınca işlem tesis edilmesinin zorunlu olduğu, Ankara 5. İdare Mahkemesince verilen ve Danıştay’ca onanarak kesinleşen iptal kararını idarenin aynen uygulaması gerekirken davacının yürütme aşamasında verdiği dilekçe esas alınıp kararın uygulanması isteminin yeni bir istem olarak değerlendirilerek reddedilmesinde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlem iptal edilmiştir.

Davalı idare, yürütmenin durdurulması kararı üzerine 2.04.1994 tarihli Yönetim Kurulu kararı ile davacının APK Daire Başkanlığına atamasının yapıldığını, ancak davacının 7.04.1993 tarihli dilekçesi ile Müşavirlik görevine devam etmek istediğini belirtmesi üzerine atama işleminin iptal edildiğini, bu sebeple mahkeme kararında hukuki isabet bulunmadığını, öte yandan PTT Genel Müdürlüğünün Posta İşletmesi Genel Müdürlüğü ve Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketi olarak ikiye ayrıldığını, yeni yapılanma sonucu bir kısım kadroların iptal edilip yeni kadrolar ihdas edildiğini, davacının mahkeme kararı ile iadesi hükme bağlanan kadrosunun da iptal edilen kadrolardan olması nedeniyle eski görevine iadesinin bu yönüyle de mümkün bulunmadığını öne sürmekte ve İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.

İlgililerin iptal davasına konu ettikleri işlemle menfaat ilişkilerinin davanın açıldığı tarihte mevcut olması yeterli bulunduğundan davalı idarenin davacının işgal ettiği eski kadrosunun iptal edilmesi nedeniyle bakılan dava ile menfaat ilişkisinin kalmadığı yolundaki iddiası yerinde görülmemiştir.

Buna karşılık Anayasanın 138. maddesinin son fıkrası ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 28. maddesinin işlem tarihinde yürürlükte bulunan 1. fıkrası gereğince idarenin, Danıştay, Bölge İdare Mahkemeleri, İdare ve Vergi Mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre en geç altmış gün içinde işlem tesis etmesi mecburi olup, davacının PTT İşletme Genel Müdürlüğü APK Dairesi Başkanlığı görevinden Genel Müdürlük Müşavirliğine atanmasına ilişkin işleme karşı açılan davada Ankara 5. İdare Mahkemesince verilen 29.12.1992 günlü, E: 1992/1397 sayılı yürütmenin durdurulması kararı üzerine PTT Yönetim Kurulunun 2.04.1993 tarihli kararıyla APK Dairesi Başkanlığı görevine atanması yolunda işlem tesis edilmiş bulunmakta ise de, davacının 7.04.1993 tarihli dilekçesi ile davalı idareye başvuruda bulunarak APK Dairesi Başkanlığı görevinden affını isteyip Müşavirlik görevine devamının sağlanması için gereğinin yapılmasını talep etmesi üzerine idarece, davacının, APK Dairesi Başkanlığına atanması yolunda tesis edilen işlem iptal edilerek Genel Müdürlük Müşavirliği görevine devamı sağlanmıştır.

Olayın bu gelişimi karşısında, davacının idare mahkemesince verilip, idare tarafından uygulanan yürütmenin durdurulması kararının sonuçlarından kendi isteğiyle vazgeçip, atandığı göreve devam etmek istediği tartışmasız bulunduğuna göre bilahare verilen iptal kararının uygulanması konusunda idarenin yargı kararıyla zorlanamayacağı açıktır. İdari istikrar ilkesi gereğince boş bulunan kadroyu doldurmak ve bu kadroya atadığı kişinin subjektif haklarını korumak ile yükümlü olan idarenin yargı kararlarının uygulanmasını ilgililerin istek ve iradesine bağlı olarak ertelemesi yolundaki bir anlayış, idarenin bütün işlem ve eylemlerinin ortak hedefi olan kamu yararını sağlamak amacının gerçekleştirilmesini kişilerin subjektif karar ve tutumlarına bağlı kılmak sonucunu doğurur ki, hukuken benimsenemez.

Buna göre, davacının kendi serbest iradesiyle yürütmenin durdurulması kararının uygulanmasından vazgeçtiği noktadan itibaren idarenin mutlak uygulama zorunluluğundan söz edilemeyeceğinden, davacının iptal kararı gereğince PTT İşletme Genel Müdürlüğü Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Dairesi Başkanlığına atanmak için yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali yolundaki İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin temyiz isteminin kabulüyle Ankara 1. İdare Mahkemesince verilen 7.02.1995 günlü, 1995/141 sayılı kararın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1/b fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Yasa ile değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar da gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine karar verildi.