Mesajı Okuyun
Old 28-05-2004, 19:59   #4
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

4-

O halde mesele, burjuva ailesinin medya, piyasa ve devlet tarafından bir norm olarak lanse, hatta empoze edilmesini reddetmektir. Bu aile tipi baskıcı, rekabetçi, sahibiyetçi, yalıtıcı ve boğucu vb özelliklerinden ötürü demokratik değildir.

Bu aile tipinin yarattığı çağdaş örneklerin ne tür ebeveynler ve çocuklar yarattığını ele alan Fransız psikanalist Catherine Mathelin, Freud'a Ne Yaptık da Çocuklarımız Böyle Oldu? adlı kitabında, yapay bir mutluluk arayışı içinde olan iki kurgusal modern ailenin ailevi sorunlarının (kıskançlık, otorite, boşanma, üvey ana ya da baba ile ilişkiler, tek başına çocuk büyütmenin sorunları, ergenlik gibi) kaynağını sorgular.

Mathelin, kitabının sorununu daha en başından ortaya koyar: Aile, cinsellik, kuşak vb kaynaklı sorunların baş sorumlusu, ana babalardır. O nedenle, kitabının alt başlığı Ana Babalara Notlar'dır. Ona göre, eskiden psikanaliz "adam gibi" yapılırdı. Oysa şimdi, modernitenin etkisiyle görünümü değişti; yani sorunlu ana babalara hap dağıtan, etkisi anında hissedilecek ilaçlar yazan bir çaresizin kılavuzuna dönüştü.

Ona göre ana babalar, birer ana ya da baba olacaklarına, bu iki statünün rol gereklerini yerine getireceklerine, uzmanlardan "doğru yapma"nın ne olduğunu öğrenmeye çalışan hızlı tüketiciler oldular.

Mathelin'e göre, Freud'un düşüncesi çarpıtıldı: Psikanalize ihanet etmenin en kötü biçimi, bilinçdışını inkâr etmeye yeltenmektir. Özel sorunlara hazırlop çözümler sunmak, her vaka özel olduğu halde genellemeler yapmak bilinçdışının varlığını inkâr etmek demektir, (s. 10)

Bu nedenle, psikanalistlerin ana babalara basmakalıp önerilerde bulunmamaları; ana babaların çocuğa bakış açılarını değiştirmelerinde yardımcı olmaları gerektiğini belirten Mathelin, ana babalara elkitapları aracılığıyla hazır kalıplar önerilmesinin, onların gerçek sözler söylemelerine engel olacağını belirtir.

Aslında Mathelin de, diğer birçok elkitabı gibi, aile içindeki sorunlara (kıskançlık, şiddet, cezalandırma, örnek alma, yetiştirme, üvey baba ya da ana) kalıp çözümler önermektedir. Tipik bir Freudcu olarak aileyi "duygu dolaşımının yoğun olduğu, çatışmaların en yoğun yaşandığı alan, bilinçdışı hayatın yaşandığı sahne" olarak ele alan Mathelin, aile içi çeşitli sorunları psikolojinin dışına çıkaramadığı, başka bağlamlarda düşünemediği için çözüm(leme)lerinde dardır. Bu darlık, zaman zaman yazar nezdinde dikteye kadar varmaktadır.

Mathelin'in yukarıdan hazır çözümler öneren yaklaşımı bir başka kitap ve yazarda doruğa çıkar. William Martin'in Modern Ailelere Bilgece Öğütler'i, nasıl özgüven sahibi, girişken, doğru ve dürüst, yaratıcı vb çocuk yetiştirilebileceğinin, yani bilge ana baba olunabileceğinin yanıtlarının kısa, özlü ve bilgece şiirler biçiminde işlendiği modern dönem naif romantizminin bir örneği.

Deyim yerindeyse, diğer psikolojik, kültürel ve tıbbi elkitaplarından farkı, tam bir romantik-felsefi "hap kitap" olması. Öyle ki insan, kitabı okuyup bitirdiğinde zihninde bir ilacın verdiği tatlı uyuşukluğu hissediyor.

Martin'in kitabında "yok" yok; hemen her konu işlenmiş: yaşamın anlamı, mutluluk, doyum, huzur, başan(sızlık), varoluş, bilinç, doğal erdemler, dürüstlük, merak, mükemmeliyet, doğru davranış, ödül ve ceza, çocuğun öğreneceği dersler, maneviyat...

Yazar, ana babalar, çocuklarıyla yaşadıkları sorunları çözümlemek için felsefi bir yaşam yolculuğuna, daha doğrusu bir iç düşünme sürecine çağırarak olumlu değerler (denge, hoşgörü, sevgi, verici olmak, erdem gibi) yaratmayı bir çözüm olarak görüyor; insani iyimserliği bir yöntem olarak görüp iç dünyaları ahlaki ve felsefi bir özdüşünüşle çözümlemeye çağıran yazar, tam bir iyi niyet filozofu, Uzakdoğu mistiği.

Kimi kitaplar modern dönem çocukluğun ailede, daha doğrusu ana babada yarattığı sorunları psikolojik, psikiyatrik, psikanalitik tedavilerle iyileştirecek formüller sunarken, Martin'in kitabı, naif ve romantik bir bakış açısıyla yüzeysel bir felsefi ilaç olarak belirmektedir.

Alabildiğine soyut, mistik ve gerçekdışı bir bakış açısıyla, değişik konuları çocuklar yararına ele alır gibi görünen, oysa zaman-mekân boyutlarının dışında kalan modern bir ahlakiyatçılık örneğiyle karşı karşıyayız.

Çocukların deneyimlerini, yeteneklerini ve beklentilerini mutlak bir iyimserlik felsefesinin sularına daldırıp daldırıp çıkaran yazar, habire ana babalara neler yapmaları gerektiğini söyler: Yüzeysel istekleri değil, derin coşkuları teşvik edin -hırstan değil, sabırdan övgüyle söz edin- başarı maskesi takmış, amaçtan saptıran, dikkat dağıtan curcunadan içsel seslerini ayırt etmeyi öğrensinler, (s. 5)

Bulaşıcıdır mutluluk sanatı, ve onu sizden öğrenirler, (s. 6)
Ya da

Göreviniz, yaşamın sunduğu harikulade nimetleri, kucaklamalarına yardımcı olmaktır, (s. 7)



Martin'in kitabı, bize mutlak bir hoşgörü öneriyor; pasifist, iyimser ve alabildiğine mistik; pedagojik diktelerle dolu modern zamanlar ailesine ve çocukluğuna dair bir vakayiname; gerçekliğin zaman ve mekân boyutlarını neredeyse hiç hesaba katmayan bir eğitsel piyasa işi.

Zaman zaman çocuk ile Tanrı arasında ilişki kuran ("Çocuklar, Tanrı sevgisiyle doğar", "Çocuklarınız doğuştan erdemlidir") zaman zaman da gerçeklerle yüzleşmeye çağıran Martin'in tutumu ikirciklidir; Rousseau'cu doğal çocukluk anlayışında olduğu gibi, bir yandan çocukta mutlak ve doğuştan germiş erdemler bulur ve ana babaları bu erdemleri değerlendirmeye, daha doğrusu eğitimle ortaya çıkarmaya çağırır, öte yandan da bu erdemleri boşlayıp ana babacı eğitimden mucizeler bekler.

İyilikçi ve iyi niyetçi bir ana babacılık ile çocukların sorunlarının anlaşılabileceği ve çözülebileceğine inanan Martin, ne kapitalizmin ve modernliğin yarattığı devasa çocukluk sorunlarını görür ne de bu sorunlara yönelik çözümleri tartışır; amaç, hafif bir felsefi edayla ana babalara bilgece öğütler vererek bilge ebeveynler yaratmaktır.

Yoksulluk, dayak, sınıf ve cinsiyet farkı, aşırı programlı eğitim, ensest, cinsel sömürü, reklam ve tüketim nesnesi, çıraklık, sokakta yaşama ve çalışma, soykırım gibi birçok sorunun hırpaladığı çocuklar mercek altına alınmadan konuya girildiğinde sonuç, boş bir öğreti aşılamayla sınırlı kalmaktadır.

Yazarın tutumu, 19. yüzyıl ütopik sosyalistlerinkine benziyor: Hümanizme, insani iyiliğe, hayırseverliğe çağrı. Çocukları dindar kılmaya yönelik elkitaplarından farkı, Martin'in, Tanrı ve dini değerler yerine, romantize ettiği modern değerleri işlemesidir.



Konunun devamı sonraki sayfadadır.......................... >>>>>>