Mesajı Okuyun
Old 28-06-2006, 17:35   #2
bertrand

 
Varsayılan

Selam,

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2001/4-962

K. 2001/750

T. 24.10.2001

• YABANCI MAHKEME KARARI ( Türk Mahkemesindeki Eda Davasında Takdiri Delil Niteliğinde Olması )

• TENFİZ ŞARTLARINI TAŞIYAN YABANCI MAHKEME KARARI ( Türk Mahkemelerinde Kesin Delil Olarak Dayanılabileceği )

• TAKDİRİ DELİL NİTELİĞİ ( Yabancı Mahkeme Kararının Türk Mahkemesindeki Eda Davasında )

• DELİL OLABİLME YETENEĞİ ( Yabancı Mahkeme Kararının Türk Mahkemelerindeki Eda Davalarında )

2675/m.38,42

1086/m.242


ÖZET : Yabancı mahkeme ilamının kesin delil veya kesin hüküm olarak kabul edilebilmesi yabancı ilamın tenfiz şartlarını taşıdığının mahkemece tespitine bağlıdır. Davacının istemi haksız fiilden doğan alacağın tahsiline ilişkin olduğuna göre bu bir eda davasıdır. Eda davası ne tenfiz ne tanımadır. Eda davasında davacı tanınmamış ve tenfizi istenmemiş yabancı mahkeme ilamına takdiri delil olarak dayanabilir. Usul Yasasında açıklandığı şekilde bu tür delil diğer delillerle birlikte takdir edilir ve değerlendirilir. Dava konusu olayda da davacı, yabancı mahkeme ilamına takdiri delil olarak dayandığından, işin esasına girilerek hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmelidir.
DAVA : Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ordu Asliye 2. Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 8.10.1999 gün ve 1996/287 E. 1999/336 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 13.2.2001 gün ve 2001/659-1403 sayılı ilamile; ( ... Dava, davacıya ait 13 adet altın bilezik, 1 adet 2 cm genişliğinde altın kolbağı ve 2,5 m. uzunluğunda altın kordonun ölen oğlu ile davalı gelinin Hollanda da kiraladıkları bir banka kasasında muhafaza edilirken, oğlu Hakan'ın ölmesinden hemen sonra davalının bu ziynet eşyaları kasadan alması istenmesine rağmen bunları iade etmediği gibi, bedelini de ödemediğinden Hollanda Sulh Ceza Mahkemesince bu eşya ile ilgili verilmiş karar güçlü kanıt kabul edilmek suretiyle, bunların aynen iadesi bu mümkün olmadığı takdirde bedeli olan 20 bin Hollanda Florininin karşılığı 1.017.220.000 TL. davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
Yerel mahkemede yapılan yargılama sonunda; Türkiye Cumhuriyeti ile tenfizi veya tanınması istenen ilamın verildiği devlet arasında karşılıklılık esasına dayanan anlaşma veya fiili uygulamış olması gerekmektedir. Her ne kadar Türkiye Cumhuriyeti ile Hollanda Devleti arasında 30/7/1981 yürürlüğe girmiş bir sözleşme mevcut ise de; bu sözleşme Hollanda Mahkemelerinden verilen boşanma, ayrılık ve evlenmenin butlanı gibi kararların Türk Mahkemelerince tenfizine ilişkindir. Hollanda Arnhem Bölge Mahkemesi Sulh Ceza Hakimliğince verilen ve tenfizi istenen karar bu tipte bir karar olmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiştir. Yerel mahkemece verilen karar dairemiz kurulunca onanmıştır.
Davacı vekilinin karar düzeltme istemi üzerine dosya yeniden incelenmiştir.
Davacı vekili dava dilekçesinde aynen "'Arnhem Bölge Mahkemesi'nin 1993-2021 sayılı kararı kesin delil olarak tanınarak, müvekkile ait 13 adet altın bilezik, 1 adet 2 cm genişliğinde altın kol bağı ve 2,5 metre uzunluğundaki altın zincir ( kordon ) davalıdan alınarak aynen iadesine, aynen mümkün olmadığı takdirde dava tarihindeki tutarı olan 20 bin Hollanda Florini karşılığı 1.017.220.000 TL.nin dava tarihinden yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline" biçiminde istemde bulunmuştur. Dava niteliği itibariyle bir eda davasıdır. Her nedense dava dilekçesinde Hollanda Sulh Ceza Mahkemesince verilen kararın güçlü kanıt kabul edilmesi biçimde bir söz dizisi yer almış ise de; bununla ibraz ve ikame edilecek kanıtların değerlendirme aşamasında, ilamında güçlü bir kanıt olarak göz önünde tutulması amaçlanmıştır. Ancak yerel mahkemece bu söz dizisine yanlış anlam verilerek ilgili ilam hakkında açıklanan nedenlerden ötürü tenfizinin mümkün olmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
Bu durumca mahkemece yapılacak iş, taraf vekillerince verilen kanıt listesine göre kanıtların toplanması ve ayrıca Hollanda Sulh Ceza Mahkemesince verilen ilamında güçlü kanıt niteliğinde bulunup bulunmadığı keyfiyeti de değerlendirmek suretiyle varılacak sonuca göre karar vermekten ibaret olmalıdır. Bu yönün gözetilmemiş olması bozmayı gerektirir ise de karar onanmış olduğundan davacı vekilinin karar düzeltme istemi HUMK.nun 440-442. maddeleri uyarınca kabul edilmeli ve karar gösterilen nedenle bozulmalıdır.... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık;davanın, yabana mahkeme kararının tenfizi mi, yoksa tanıma ve kesin delil kabulü ile alacağın ödetilmesi istemi mi olduğu konusundadır.
Davacı vekili, müvekkiline ait ziynet eşyalarının davalı tarafından kiralanan kasaya konulduğunu, oğlunun ölümü üzerine davalı olan gelininin ziynet eşyalarını alıp kendisine iade etmemesi nedeniyle davacının, Arnhem Bölge Mahkemesi Sulh Ceza Hakimliğinde açtığı dava sonucunda aynen iade veya tutarı olan 20.000 Hollanda Florininin davalıdan ödetilmesine karar verildiğini, davalının karara karşın ziynet eşyalarını iade etmediği gibi ödemede bulunmadığını belirterek, yabancı mahkeme kararının tanınması ve kesin delil olarak kabulü ile eşyaların aynen iadesi, olmadığı takdirde 20.000 Hollanda Florini karşılığı 1.017.220.000 TL.nın ödetilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davalıdan istenen ziynet eşyalarının evliliği sırasında eşi tarafından alınan hediyeler olduğunu, ayrıca davacı yanın delil olarak gösterdiği Arnhem Bölge Mahkemesinin verdiği kararın Türkiye'de uygulanabilme kabiliyeti bulunmadığı, kararın Türk kamu düzenine aykırı olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın reddine ilişkin kararı Özel Dairece, yukarıda belirtilen gerekçeyle bozulmuştur.
İlkin belirtelim ki, yabancı mahkemelerden verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilamların Türkiye'de icra olunabilmesi yetkili Türk Mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır.
Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku hakkındaki 2675 sayılı kanunda ( revizion ) yabancı kararın doğruluğunu inceleme sistemi kabul edilmemiştir. Yabancı mahkeme kararının tenfizi kanunun 38. maddesinde, tanınması ise Kanunun 42. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan 42 maddesi "yabancı mahkeme ilamının kesin delil veya kesin hüküm olarak kabul edilebilmesi yabancı ilamın tenfiz şartlarını taşıdığını mahkemece tespitine bağlıdır. Tanımada 38 nci maddenin ( A ) ve ( D ) bentleri uygulanmaz..." şeklindedir.
Dosya kapsamına göre davacı vekilinin istemi haksız fiilden doğan alacağın tahsiline ilişkin olmasına göre bu bir eda davasıdır. Eda davası ne tenfiz ne tanımadır. Eda davasında davacı tanınmamış ve tenfizi istenmemiş yabancı mahkeme ilamına takdiri delil olarak dayanabilir. Usul Yasasında açıklandığı şekilde bu tür delil diğer delillerle birlikte takdir edilir ve değerlendirilir ( HUMK.nun md. 242 ).
Somut olayda da davacı, yabancı mahkeme ilamına takdiri delil olarak dayandığından, Özel daire bozma ilamı ve yukarıda yazılı gerekçeler doğrultusunda işin esasına girilerek hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmelidir. Bu yönler gözetilmeden eksik inceleme sonucu verilen karar doğru görülmemiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel daire kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen ve yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde teniyiz peşin harcının geri verilmesine, 24.10.2001 gününde oybirliği ile karar verildi.


Kararda geçen tenfiz şartlarıyla ilgili olarak ise:



KANUN NO: 2675

MİLLETLERARASI ÖZEL HUKUK VE USUL HUKUKU HAKKINDA KANUN

Kabul Tarihi: 20 Mayıs 1982

Resmi Gazete ile Neşir ve İlânı: 22 Mayıs 1982 - Sayı: 17701

5.t.Düstur,c.21 - s.


TENFİZ ŞARTLARI
MADDE 38 - Yetkili mahkeme tenfiz kararını aşağıdaki şartlar dahilinde verir.
a) Türkiye Cumhuriyeti ile ilamın verildiği Devlet arasında karşılıklılık esasına dayanan anlaşma yahut o devlette Türk mahkemelerinden verilmiş ilamların tenfizini mümkün kılan bir kanun hükmünün veya fiili uygulamanın bulunması,
b) İlamın Türk Mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş olması,
c) Hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması,
d) O yer kanunları uyarınca, kendisine karşı tenfiz istenen kişinin hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılmamış veya o mahkemede temsil edilmemiş yahut bu kanunlara aykırı bir şekilde gıyapta hüküm verilmiş ve bu kişinin yukarıdaki hususlardan birine dayanarak tenfiz istemine karşı Türk Mahkemesine itiraz etmemiş olması,
e) Türklerin kişi hallerine ilişkin yabancı ilamda Türk kanunlar ihtilafı kuralları gereğince yetkili kılınan hukukun uygulanmamış ve Türk vatandaşı olan davalanın tenfize bu yönden itiraz etmemiş olması.
TEBLİĞ VE İTİRAZ
MADDE 39 -Tenfiz istemine ilişkin dilekçe, duruşma günü ile birlikte karşı tarafa tebliğ edilir. İstem, basit yargılama usulü hükümlerine göre incelenerek karara bağlanır.
Karşı taraf ancak bu bölüm hükümlerine göre tenfiz şartlarının bulunmadığını veya yabancı mahkeme ilamının kısmen veya tamamen yerine getirlmiş yahut yerine getirilmesine engel bir sebep ortaya çıkmış olduğunu öne sürerek itiraz edebilir.
KARAR
MADDE 40 - Mahkemece ilamın kısmen veya tamamen tenfizine veya istemin reddine karar verilebilir. Bu karar yabancı mahkeme ilamının altına yazılır ve hâkim tarafından mühürlenip imzalanır.
YERİNE GETİRME VE TEMYİZ YOLU
MADDE 41 - Tenfizine karar verilen yabancı ilamlar Türk Mahkemelerinden verilmiş ilamlan gibi icra olunur.
Tenfiz isteminin kabul veya reddi hususunda verilen kararların temyizi genel hükümlere tabidir. Temyiz, yerine getirmeyi durdurur.
TANIMA
MADDE 42 - Yabancı mahkeme ilamının kesin delil veya kesin hüküm olarak kabul edilebilmesi yabancı ilamın tenfiz şartlarını taşıdığının mahkemece tespitine bağlıdır. Tanımada 38 inci maddenin (a) ve (d) bentleri uygulanmaz.İhtilafsız kaza kararlarının tanınması da aynı hükme tabidir.
Yabancı mahkeme ilamına dayanılarak Türkiye'de idari bir işlemin yapılmasında da aynı usul uygulanır.



Umarım yardımcı olur.

Saygılar...