Mesajı Okuyun
Old 04-10-2017, 13:52   #2
Av. Suat

 
Varsayılan

YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ
ESAS: 2014/7722
KARAR: 2014/9296

Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Y A R G I T A Y K A R A R I

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı ile yapılan protokol gereğince ortak olduğu lokanta'nın müvekkilinin adına kayıtlı olduğunu, bu işyerinde çalışanlar için ödenen sigorta primleri ve elektrik tüketim bedellerinin toplamı olarak 18.128 TL'nin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Mahkemece; taraflar arasındaki protokol başlıklı belgeye, belgenin fotokopi olması nedeniyle itibar edilmeyerek davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.

Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü, hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan, ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin, iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir (HMK.md.190). Bu nedenle ispat külfeti öncelikle davacıdadır. Davacı ise hukuki ilişkinin değeri itibarıyla iddiasını ancak yazılı delil ile ispat edebilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.

Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun varlığına delalet edecek karşı taraf elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, makine ile yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış, parmak izli veya mühürlü senetler gibi) yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge varsa HUMK.nun 292-HMK.202. maddesi uyarınca satış sözleşmesi "tanık" dahil her türlü delil ile ispat edilebilir.

Yazılı delille veya yazılı delil başlangıcı yoksa satış sözleşmesinin ikrar (HUMK. md.236-HMK.md.188) yemin (HUMK.md.344-HMK.md227) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde mahkemenin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir.

Somut olayda; taraflar arasındaki, protokol başlıklı belgenin Adli Tıp Kurumu tarafından yapılan incelenmesinde belgedeki imzaların davalının eli ürünü olduğu, incelemeye konu belgenin fotokopi belge olduğu bildirmiştir.

Mahkamece yapılacak iş; davaya konu davalının imzasını taşıyan protokol başlıklı belgenin yukarıda açıklanan bilgiler ışığında yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge kabul edilip, HMK 202.maddesi uyarınca, tanık dahil hertürlü delil ile ispatına imkan verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 10.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.