Mesajı Okuyun
Old 28-01-2021, 11:04   #9
Av.MustafaCOŞKUN

 
Varsayılan paylı taşınmazın fiili kulanım durumu

Alıntı:
Yazan Yücel Kocabaş
T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2000/1-81

K. 2000/90

T. 9.2.2000

• EL ATMANIN ÖNLENMESİ VE ECRİMİSİL ( Paydaşların Dava Açma Hakkı )

• MÜŞTEREK MÜLKİYETE KONU TAŞINMAZ ( Paydaşlardan Birinin Paydaş Olmayan Üçüncü Kişiye Karşı El Atmanın Önlenmesi ve Ecrimisil Davası Açması )

• PAYDAŞIN HAKKI ( Müşterek Mülkiyette Paydaşlardan Her Birinin Tek Başına El Atmanın Önlenmesini Talep Hakkının Olması )

• TAZMİNAT ( Müşterek Mülkiyete El Atılmasından Kaynaklanan Tazminat Davası Açılması Halindeyse Paydaşın Ancak Kendi Hissesi Miktarında Talepte Bulunabilmesi )

743/m.623,625,628

ÖZET : Dava, müşterek mülkiyete konu taşınmazda, paydaşlardan birinin paydaş olmayan üçüncü kişiye karşı açtığı el atmanın önlenmesi ve ecrimisil talebine ilişkindir. Müşterek mülkiyette, paydaşlardan her birinin tek başına el atmanın önlenmesini talep etmek hakkı vardır. Müşterek mülkiyete el atılmasından kaynaklanan tazminat davası açılması halinde ise paydaş ancak kendi hissesi miktarında talepte bulunabilir; müşterek malın tamamının kıymetini talep edemez. Tazminat talepleri bölünebilir nitelikte olduğundan her paydaş ancak kendi payı oranında zarar için tazminat talep edebilir. Somut olayda, paydaşların paylı taşınmazı fıili kullanım durumuna göre paylaştıklarına ilişkin bir araştırma yapılmamış ve bir delil de bulunmamıştır. Bu durumda hisse oranında tazminata hükmedilmesi gerekirken talebin tamamının kabulü hatalıdır.
DAVA : Taraflar arasındaki "elatmanın önlenmesi - ecrimisil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kırıkhan Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 17.7.1998 gün ve 1996/122 E-998/416 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 24.3.1999 ğün ve 2891-3035 sayılı ilamı ile; ( ...Davacı, paydaşı bulunduğu 321 parsel sayılı taşınmaza 3. kişi konumundaki davalının elattığından sözederek elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğinde bulunmuştur. Her ne kadar davacının payı yönünden bir başka paydaş tarafından açılmış şufa davasının varlığı ve halen görülmekte ölduğu anlaşılmakta ise de, şuf'a ilamları yenilik doğurucu inşai hak doğuran bir nitelik taşırlar. Bu nitelikleri itibariyle de ilam kesinleşinceye değin davacının kayda dayalı talep haklarını kullanabileceği kuşkusuzdur. Öyle ise, davanın kabul edilmesi kural olarak doğrudur. Ne varki, davacı çekişmeli taşınmazda 9.11.1993 tarihinde paydaş durumuna gelmesine karşın davalının 1993 yılının tamamı bakımından ecrimisilden sorumlu tutulması doğru olmadığı gibi ancak payı oranında ecrimisile hak kazanabileceğinin gözardı edilmesi isabetsizdir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava müşterek mülkiyete konu taşınmazda paydaşlardan birinin paydaş olmayan üçüncü kişiye karşı açtığı el atmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir.
Yerel mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık; davacının 9.11.1993 tarihinde paydaş duruma gelmesine göre ecrimisilin hangi tarihten itibaren hesaplanacağı ve davacı paydaşın hesaplanacak ecrimisile payı oranında mı yoksa tamamı üzerinden mi hak kazanabileceği noktalarında toplanmaktadır.
Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkilinin Kırıkhan K. Köyü mevkiinde kain M. Sinan Mahallesi 321 parsel sayılı taşınmazda 110/4331 payı ve bunun üzerinde mahallinde gösterecekleri 110 m2 alınındaki bahçeli evi satın aldığını, davalının bu yere nedensiz yere tecavüz ederek oturduğunu, müvekkilinin ikazına rağmen tapudaki satış tarihinden bu yana da oturmaya devam ettiğini, 1993-1994 yılları için 20.000.000 TL. 1994-1995 yılı için 30.000.000 TL, 1995-1996 dönemi için de 1/2 oranında 30.000.000 TL. olmak üzere toplam 80.000.000 TL. ecrimisil ile elatmanın önlenmesine kullanma dönemi için de ayrıca toplam 80.000.000 TL ecrimisilin yasal faizi ile birlikte davalıdan alınmasına karar verilmesini istemiş, daha sonra alacaklarının 58.000.000 TL olduğu konusunda beyanda bulunmuştur.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; tarafların delilleri toplanmış bilirkişi incelemesi yapılarak alınan rapor ve talep doğrultusunda davalının el atmasının önlenmesine ve 58.000.000 TL. ecrimisilin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece; yukarıda ayrıntısı açıklandığı üzere tazminatın hesap şekli yönünden bozulmuştur.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, ne Mahkemece hükme esas alınan raporda ne de karar metninde hesap şekli kontrole uygun değildir ve davacının edinme tarihinin gözönüne alınıp alınmadığı ve tazminatın hangi ölçülere göre belirlendiği açıkça belirtilmemiştir.
Diğer taraftan davacı dava konusu taşınmazda 110/4331 hisse ile müşterek maliklerden birisidir. Davacı taşınmazın 110 m2'lik kısmı üzerinde bulunan evin kendi hissesinin tamamını teşkil ettiği ve bu yere davalı tarafından el atıldığı iddiası ile ecrimisil talebinde bulunmaktadır. Mahkemece de bu husus nazara alınarak davacının talebi değerlendirilmiş, davalının el atmasından kaynaklanan ecrimisil bedeline davacının payı oranında değil talebin tamamı üzerinden hükmedilmiştir. Oysa dosyada paydaşların paylı taşınmazı fıili kullanım durumuna göre paylaştıklarına ilişkin bir araştırma yapılmadığı gibi buna ilişkin bir delil de bulunmamaktadır.
Türk Medeni Kanununun 623 ila 628. maddelerinde "Müşterek Mülkiyet" düzenlenmiştir. Müşterek mülkiyet 623. maddede "birden ziyade kimseler şayian ( hisseli olarak ) bir şeye malik olur ve hisseleri bilfiil taksim edilmemiş bulunursa onlar, o şeyin hissedarıdırlar." Şeklinde tanımlanmıştır. Kural olarak; hissedarlardan her biri kendi hissesi hakkında malik hak ve mükellefiyetlerini haiz olup hissesini temlik veya terkin edebilir. Hilafına mukavele olmadıkça hissedarlar müşterek mülklerini biliştirak idare ederler. 625. maddede ise; hissedarlardan herbirinin müşterek menfaatler için, diğer hissedarları temsil edebileceği ve diğer hissedarların hakları ile kabili tevfık oldukça müşterek şeyden istifade ve onu istimal edeceği hükmü yer almaktadır.
Bu maddede yer alan temsil yetkisi ile ilgili olarak 21.6.1944 tarih ve 1941/13 Esas, 1944/30 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıkça; 625. maddede yer alan temsilin; müşterek taşınmazın zilyetliği ya da mülkiyetine veya varlığına üçüncü kişinin bir hakka dayanmaksızın el atması halinde müşterek maliklerden birisinin müşterek mülkün tamamını korumaya ait tedbirleri almak ve bu el atmayı önlemek için dava açmak hakkına sahip olduğu ve taşınmazın tamamı için el atmanın önlenmesini isteyebileceği kararlaştırılmıştır. Yine aynı kararda; müşterek mülkiyete el atılmasından kaynaklanan tazminat davası açılması halinde ise müşterek malikin ancak kendi hissesi miktarında talepte bulunabileceği, müşterek malın tamamının kıymetini dava edemeyeceği belirtilmiştir. Gerçektede tazminat talepleri bölünebilir nitelikte olduğundan her paydaş ancak kendi payı oranında zarar için tazminat talebinde bulunabilir. Diğer bir deyimle davacı paydaşın talep hakkı ancak kendi hissesi ile sınırlıdır.
Dosyada paydaşların paylı taşınmazı fıili kullanım durumuna göre paylaştıklarına ilişkin bir araştırma yapılmadığına ve bir delil de bulunmadığına göre davalının el attığı kışım müşterek mülkiyet hükümlerine tabi olup, bu kısma el atmadan kaynaklanan zarar nedeniyle hesaplanacak tazminattan ancak davacının taşınmazdaki hissesine göre belirlenecek miktarın davacı lehine hükmedilmesi gerekir. Hesap tarzı belirsiz ve kontrolede müsait olmayan yetersiz bilirkişi raporuna dayanılması ve davacının ancak taşınmazdaki hissesi oranında tazminat talep edebileceği nazara alınmadan talebiniri tamamının kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Açıklanan bu nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı HUMK'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 9.2.2000 gününde, oybirliği ile karar verildi.

Üstat Merhaba,
Paylı mülkiyete konu bir ev var. Maliklerden bir tanesi bu eve verilen zararın tazmini için 3'üncü bir kişiye dava açıyor. Ev, tek başına dava açan malik tarafından kullanılıyor; ancak malikler arasında fiili kullanıma ilişkin bir sözleşme, anlaşma yok.

1- Maliklerden birinin tek başına 3'üncü kişiye karşı tazminat davası açması mümkün müdür ? (Karara göre mümkün gibi )
2- Mümkün ise davayı tek başına açan malik, her ne kadar evin paylı mülkiyete konu olsa da fiili kullanım durumuna göre tek başına kendisi tarafından kullanıldığını ileri sürerek zararın tamamını talep edebilir mi ?
3- Yoksa zararın yalnızca kendi payına karşılık gelen kısmını mı talep edebilir ?

Saygılarımla.