Mesajı Okuyun
Old 28-06-2012, 14:36   #3
av.buğra

 
İnceleme

sn.armageddon,
davacının ölmesi ile taraf sıfatı sona ermiştir. ve karar yok hükmündedir.kesinleşen karar hakkında yargılamanın iadesi yoluna gidilerek mirasçılık belgesi ile mirasçıların davaya dahil edilerek mirasçıların taraf olduğu karar yazılmalıdır...kolay gelsin...

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E:2004/1604 - K:2004/3161

Esas no: 2004/1604 Karar no: 2004/3161
Tarih: 18.03.2004
E:2004/1604 - K:2004/3161
YARGILMANIN YENİLENME.İ ( Ancak Kesinleşmiş Hükümlere Karşı Bu Yola Başvurulabileceği - Ölmüş Kişi Adına Verilen Hükmü Mirasçılarının Temyiz Haklarının Bulunması Sebebiyle Yargılamanın Yenilenmesi Talebinin Reddedilmesi Gereği )
  • OLAĞANÜSTÜ KANUN YOLU ( Ancak Kesinleşmiş Hükümlere Karşı Bu Yola Başvurulabileceği - Ölmüş Kişi Adına Verilen Hükmü Mirasçılarının Temyiz Haklarının Bulunması Sebebiyle Yargılamanın Yenilenmesi Talebinin Reddedilmesi Gereği )
  • ÖLMÜŞ KİŞİYE DAVA AÇILMASI ( Yargılamanın Yenilenmesi Talebi - Ölmüş Kişi Adına Verilen Hükmü Mirasçılarının Temyiz Haklarının Bulunması Sebebiyle Yargılamanın Yenilenmesi Talebinin Reddedilmesi Gereği )
ÖZET :
Yargılamanın iadesi fevkalede ( olağan üstü ) bir kanun yoludur. Ancak kesin olarak verilen veya kesinleşmiş hükümlere karşı bu yola başvurulabilir. Dava tarihinden önce ölü olduğu anlaşılan S.aleyhine kurulan hükmü mirasçılarının temyiz etmekte hukuki yararları bulunduğu da tartışmasızdır. Hal böyle olunca, S.mirasçılarının bahse konu kararı temyiz haklarının bulunduğu, gözetilerek yargılamanın yenilenmesi konusundaki isteklerinin reddedilmesi gerekir.

DAVA :
Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar vekili, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından S.ve S.aleyhine açılan elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil davasının yokluklarında görülüp, ilanen tebliğ edilerek kesinleştiğini, oysa S.nin dava açılmadan önce vefat ettiğini, bu durumu Vakıflar İdaresi'nin bildiği halde mirasçılarını davaya dahil etmeyerek savunma haklarını engellediklerini ileri sürüp; yargılamanın yenilenmesini istemiştir.
Davalı, davanın yasal süresi içinde açılmadığını, işgalcilerin taşınmazı bizzat kullanmaları nedeniyle tebligatlardan haberdar olmadıklarına ilişkin beyanlarının doğru olmadığını, yargılamanın yenilenmesi şartlarının bulunmadığını bildirip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, S.nin dava açılmadan önce öldüğü, ölü şahıs hakkında dava açılamayacağı gerekçesi ile mirasçılarının yargılamanın yenilenmesi isteminin kabulü ile S.hakkında açılan davanın reddine, davacı S.nin ise yargılamanın yenilenmesi isteminin reddine karar verilmiştir.
Karar, davalı Vakıflar İdaresi vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.

KARAR :
Dava, yargılamanın yenilenmesi isteğine ilişkindir.
Mahkemece, S.mirasçıları yönünden yargılamanın yenilenmesi isteğinin kabulüne, S.yönünden reddine karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillere göre; Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından S.ve S.aleyhine Z 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde 30.5.2001 tarihinde 2001/534-969 esas sayı ile açılan elatmanın önlenmesi, kal ve ecrimisil istekli dava 1.11.2002 tarihinde kabulle sonuçlanmış ve ilanen tebliğe çıkartılarak kesinleştirilmiştir.
S.mirasçıları, elatmanın önlenmesi davasından önce miras bırakanları S.'nin ölü olduğunu, ölü kişi aleyhinde dava açıldığını, savunma hakları gözardı edilerek halefiyet yoluyla kendilerini bağlar nitelikte murisleri aleyhine hüküm kurulduğunu belirterek eldeki dava ile yargılamanın yenilenmesini istemişlerdir.
Gerçekten de, elatmanın önlenmesi davalısı S.nin dava açılmadan önce 24.3.2000 tarihinde öldüğü dosya arasındaki mirasçılık belgesi ile sabit olup 4.5.1978 tarih 4/5 Sayılı İnançları Birleştirme Kararı gereğince ölü kişi aleyhine açılan davanın dinlenilme olanağı yoktur. Eş anlatımla, davada husumet ehliyeti ( taraf ehliyeti ) mahkemece kendiliğinden gözetilmesi gerekli olumlu bir dava şartıdır. Oysa, davacıların murisi S.'nin davadan önce öldüğü gözetilerek hakkındaki elatmanın önlenmesi davasının mahkemece reddine karar verilmesi gerekirken davanın kabulü yönünden hüküm kurulmuştur. Bu kararın S.mirasçıları yönünden kesinleştiğinden bahsedilemeyeceği gibi halefiyet yoluyla mirasçılarını bağlayacağı da söylenemez.
Öte yandan, yargılamanın iadesi fevkalede ( olağan üstü ) bir kanun yoludur. Ancak kesin olarak verilen veya kesinleşmiş hükümlere karşı bu yola başvurulabilir. ( HUMK.445/1 md. ) Bir başka deyişle yargılamanın yenilenmesinin ön koşulu, aleyhine yargılamanın iadesi istenecek hükmün kesinleşmiş olmasıdır. ( HGK. 26.9.1970 gün 367 esas 461 karar ) Bir karar henüz kesinleşmemişse HUMK.nun 445. maddesinde öngörülen sebeplerden biri mevcut olsa bile, hüküm kesinleşmeden önce yargılamanın iadesi yoluna gidilemez.
Somut olaya gelince; dava tarihinden önce ölü olduğu anlaşılan S.aleyhine kurulan hükmü mirasçılarının temyiz etmekte hukuki yararları bulunduğu da tartışmasızdır.

SONUÇ : Hal böyle olunca, S.mirasçılarının bahse konu kararı temyiz haklarının bulunduğu, gözetilerek yargılamanın yenilenmesi konusundaki isteklerinin reddedilmesi gerekirken, yasal olmayan gerekçelerle yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir. Vakıflar İdaresinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.3.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.