Mesajı Okuyun
Old 31-10-2007, 10:01   #7
cesur_yürek

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No : 1975/7
Karar No : 1975/9
Tarih : 20.10.1975


MÜDAFİİN MÜRACAAT HAKKI ( Müdafiin Hükmü Temyiz Etmesi Durumunda Dosyada Sanığın Açık Muhalefetinin Olmaması Durumunda Temyizin Geçerli Olması )
TEMYİZİN GEÇERLİLİĞİ ( Müdafiin Hükmü Temyiz Etmesi Durumunda Dosyada Sanığın Açık Muhalefetinin Olmaması Durumunda Temyizin Geçerli Olması )
SANIĞIN AÇIK MUHALEFETİNİN OLMAMASI ( Müdafiin Hükmü Temyiz Etmesi Durumunda Dosyada Muhalefetin Olmaması Durumunda Temyizin Geçerli Olması )
VEKALETNAMESİZ MÜDAFİİ ( Sanıkla Birlkte Duruşmaya Gelen ve Hakim Önünde Sanık Tarafından Kabul Edildiğinin Bildirilmesi )




ÖZET :

Sanıkla birlikte duruşmaya gelen ve hakim önünde sanık tarafından kabul edildiği bildirilen vekaletnamesiz müdafiin hükmü temyiz etmesi durumunda dosyada sanığın açık bir muhalefeti bulunmuyorsa temyizi geçerlidir.

I - KONUYA GİRİŞ:

Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu`nun 290 uncu maddesi "müdafii, maznunun açıkarzusuna muhalif olmamak şartile kanun yollarına müracaat eyleyebilir."hükmünü taşımaktadır. Bu madde uygulamasiyle ilgili olarak Yargıtay SekizinciCeza Dairesince, vekaletnamesiz müdafiin, sanığın açık isteği saptanmadan,kanun yollarına başvuramıyacağına karar verilmiş, Yargıtay Ceza Genel Kuruluile 2. ve 4. Ceza Daireleri ise sanıkla birlikte hakim huzurunda bulunan veonu savunan vekaletnamesiz müdafiin kanun yollarına da müracaat edebileceğiniiçtihat eylemiştir. Kararlar arasındaki bu aykırılığın İçtihadı BirleştirmeBüyük Kurulunca bir sonuca bağlanması, Sekizinci Ceza Dairesi Başkanlığının13.5.1975 günlü ve 205/109 sayılı yazısı ile Yargıtay Birinci Başkanlığınabildirilmesi üzerine, Yargıtay Ceza Dairelerinin görüşleri ve sonuygulamaları hakkındaki cevapları alındıktan sonra Birinci Başkanlık Divanıncayapılan incelemede, anılan kararlarda içtihat uyuşmazlığı bulunduğuna ve buaykırılığın 1730 sayılı Yargıtay Yasası`nın 20 inci maddesi gereğinceiçtihatların birleştirilmesi yoluyla giderilmesine 18.9.1975 gün ve 62 sayıile karar verilmiştir.

Yargıtay Büyük Genel Kurulu`nun 20.10.1975 günlü toplantısında konugörüşülmüştür. 13.7.1975 günlü ve 15294 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan"İçtihatı birleştirme görüşmelerine ve Kararların yazılmasına ilişkin ilkekararı" gereğince Raportör Üye Fahrettin Kıyak tarafından konu, kararlardanbirbirine aykırı düşen yönler ve çelişki açıklanmış, anılan kararlar arasındaaykırılık bulunduğuna ve içtihatların birleştirilmesine oybirliği ile kararverilerek işin esasının incelenmesine geçilmiştir.

II - AYKIRI GÖRÜŞTEKİ KARARLAR:

A ) Ceza Genel Kurulu ile aynı doğrultudaki 2. ve 4. Ceza Dairelerininkararları:

Yargıtay Ceza Genel Kurulu`nun 9.12.1974 günlü ve 282/447 sayılı kararı:

"Sanığın tahkikatın her hal ve derecesinde bir veya birden fazla müdafiinyardımına müracaat edebileceği hususu CMUK.`nun 136/1 inci maddesinde kabuledilmiş bir genel prensiptir.

Usul Kanunumuz, gerek bu 136 ncı maddede ve gerekse diğer bir çokmaddelerinde ( örneğin 139, 227, 273 ve ilahir gibi ) müdafiden bahsederkenbunların vekaletnameyi haiz olmaları şartını aramamış ve böyle ve buna benzerbir kayıt ileri sürmemiştir.

Nazari olarak Ceza Usulü Hukukunda, sanığın beraati veya hafif bir ceza ilecezalandırılması konuları üzerinde yasa adına faaliyette bulunmak görevi ileyükümlü kamu hizmeti gören bir organ olarak tanımlanan müdafi, temsilyetkisini haiz vekilden ayrı bir statüye tabidir ve özellikle hukuktakivekiller kadar geniş ve mutlak bir temsil hakkını haiz değildir. Ancak,sanığın birlikte duruşmaya gelerek hakim huzurunda onu müdafi olarak kabulettiğini bildirdiği takdirde, böylece müdafilik sıfatını kazanmış olan birkimsenin, yardımcısı olduğu sanığın açık arzusuna muhalif olmamak şartiyle,kanun yollarına da müracaat edebileceği usulün 290 uncu maddesinde kabuledilmiş bulunmaktadır... Yasa koyucu ( sanığın açık arzusunun ) vekaletname ileanlaşılacağını öngörseydi yukarıda sayılan diğer maddelerden farklı olarak bumaddeyi de bu görüşe uygun bir tarzda düzenlenmesi gerekirdi.

Bu itibarla vekaletnamesiz müdafiin temyiz isteğini inceleyerek işinesasına karar veren özel daire ilamı usule ve yasaya uygun bulunduğundanyerinde görülmeyen C. Başsavcılığının itirazının reddine".

Yargıtay İkinci Ceza Dairesinin 2.4.1962 günlü ve 2567/4420 sayılıkararı:

"... Sanık F. ile birlikte duruşmada hazır bulunarak müdafiliğini yapmışolduğu ve bu halde müdafi sıfatını tevsik için vekaletname ibrazına kanuni birlüzum bulunmadığı cihetle sanık müdafii sıfatiyle vaki temyizinin kabulüne."

Yargıtay Dördüncü Ceza Dairesini 22.5.1975 günlü ve 2947/2933 sayılıkararı:

"Vekaletnamesi bulunmayan sanık müdafii 15.11.1974 ve 18.12.1974 günlüoturumlarda sanıkla birlikte duruşmaya gelmiş ve müdafilik görevini ifa etmişbulunmasına göre CMUK.`nun 290 uncu maddesi sarahatı karşısında hükmü temyizeyetkisi bulunduğundan müdafiin temyizi üzerine işin esasının incelenmesine"karar verilmiştir.

B ) Karşıt görüşteki Sekizinci Ceza Dairesinin kararları:

a - "CMUK.`nun 290, 291/1, 295/2 356 ncı maddeleri hükümlerine ve buyasanın müdafiler için temsil açısından benimsediği kurallara göre;

Sanığın duruşmada ( CMUK.`nun 136 ncı maddesine dayanılarak ) ithama karşısavunma için "yardımcı" olan vekaletnamesiz müdafiin sanığın açık isteğisaptanmadan kanun yollarına başvurmada onu temsile yetkisi bulunmadığındanmüdafi tarafından verilmiş temyiz dilekçesinin ve tebliğnamedeki düşünceninreddine oyçokluğu ile karar verildi."

( Yargıtay Sekizinci Ceza Dairesi, 24.4.1975, 2153/2874 sayılı karar ).

b - "1.02.1956 doğumlu sanık E.K.`ya velayeten babası A.K. tarafındansanığa vekil tayinine dair 16.9.1974 tarihli vekaletnamenin tanzim tarihindeve hükmün 26.3.1975 tarihindeki vicahi tefhiminde reşit bulunduğu anlaşılansanığı velayeten temsile yetkisi olmayan babası tarafından tayin olunan vesanığı temsil selahiyeti bulunmayan vekil tarafından verilmiş temyizdilekçesinin istem gibi reddine oyçokluğu ile karar verildi."

( Yargıtay Sekizinci Ceza Dairesi 3.6.1975 günlü ve 3770/3964 sayılıkarar ).

Azınlıkta kalan üyenin karşı düşüncesi: "Hükmü sanık adına temyiz edenavukatın, müdafi sıfatiyle ve sanıkla birlikte duruşmaları takip etmiş vetefhim sırasında da sanıkla beraber hazır bulunmuş olmasına ve CMUK.`nun 290ıncı maddesi sarahatına göre temyiz dilekçesinin kabulü ile esasın tetkikigerektiği reyindeyim."

III - GEREKÇE:

Büyük Kurulda raportör üyenin açıklamasından sonra içtihat aykırılığınailişkin görüşler belirtildi. Vekaletnamesiz müdafiin hükmü temyizedemiyeceğine yönelen görüşte denildi ki, sanığın açık arzusu saptanmadanvekaletnamesi bulunmayan müdafiin kanun yoluna başvurmasının geçerli sayılmasıanılan 290 ıncı maddeye aykırı olur. Sanık olabilir ki hakkında verilmişbulunan hükmü kabullenmiştir ve temyiz edilmesini istememektedir. Temyizetmenin aleyhine sonuç vereceğini düşünebilir. Nitekim, hüküm Yargıtay`cakazanılmış hak saklı tutularak bozulabilir ve kanun yoluna başvurma böylecesanık aleyhine sonuç doğurmuş olur. Örneğin, görevi kötüye kullanmaktan hükümgiymiş bulunan bir sanığın arzusu saptanmadan müdafi tarafından temyizedilmesi üzerine Yargıtay`ca eylem zimmet niteliğinde görülerek ve kazanılmışhak saklı kalmak üzere hükmün bozulması olanağı vardır. Bu halde bozmadansonra verilecek ceza önceki cezadan fazla olamayacak ise de bu kez suçun vasfızimmet olarak belirlenecek, bu ise sanığın aleyhine olacaktır. İşte bunedenlerle vekaletnamesiz müdafiin temyizinin sanığın açık arzusuna aykırıbulunup bulunmadığının saptanması gerekir. Vekaletname olmadan müdafiin sanığıtemsile yetkisi de yoktur.

Çoğunluk görüşü karşıt doğrultuda olmuştur. Denilmiştir ki, sanığıncezalandırılmasına ilişkin hükmü kendisinin temyiz etmesi halinde dahi, kamudüzeni bakımından kazanılmış hak saklı kalmak üzere yapılacak bozmada,vasıftan aynı sonuç yine söz konusudur. Kaldı ki sanık müdafiinin temyizinin,müdahil, şahsi davacı ya da Cuhuriyet Savcısının temyizindeki gibi sanıkaleyhine bulunması olanak dışıdır. Vekaletnamesiz müdafiin sanığı duruşmadasavunabileceği ve bu savunmanın devamı olarak hükmü de temyiz edebileceğiyasanın gerekçesinden anlaşılmakta ve doktrinde de kabul edilmektedir.Örneğin:

Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu`nun gerekçesinde aynen:

"Maznunun müdafii gibi kanuni mümessili ve maznun kadın ise kocası dakendiliklerinden kanun yoluna müracaat edebilirler." ( 1412 sayılı KanununEsbabı Mucibesi, 1937, Adliye Vekilliği Neşriyatı, Sayfa: 113 ).

Bu konuda Prof. Tahir Taner`in görüşü de şu yoldadır : "Müdafi dahi kanunyollarına başvurabilir ve bu hususta maznunun muvafakatı mevcut sayılır" ( Ord.Prof. Dr. Tahir Taner - Ceza Muhakemeleri Usulü, 1955, 3. Basım, Sayfa: 356 ).

Prof. Dr. Turhan Tufan Yüce`nin Kanun yolları isimli yapıtının 25 incisayfasında aynen: "Kunter`in kanaatince ( müdafi de toplum adına müdafaafonksiyonu ifa ettiğine göre sanığa bağlı olmadan kanun yolu davasıaçabilmelidir ). ( Kunter, Ceza Muhakemesi S. 593 ). Alman - Türk CezaMuhakemeleri Usulü bu düşünceyi benimsememiş, bu konuda sanığın isteğine büyükönem vermiştir; ancak, bu husustaki iradesinin hüküm ifade edebilmesi içinsanık, kanun yoluna gitmek istemediğini mahkemeye veya müdafiine açıkçabildirmiş olması gerekir. Bu açıklama yapılmadan vaki olan kanun yolunabaşvurma sanığın iradesine aykırı olsa bile hüküm ifade eder. KLEİN-MÜL REİT,p. 297, No. 3, 4."

Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu`muzun kaynağı olan Alman Kanunu`nunaçıklayıcısı Dr. Otto SCHWARZ`ın Rıfat Taşkın tarafından çevrilen yapıtında daaynen şu görüşe yer verilmiştir: "Eğer müdafi kanun yollarına müracaat anınakadar cereyan eden muhakemelerde müdafaa vazifesini ifa etmiş ise, bu sıfatıile kanun yollarına müracaat edebilir, başka suretlerle selahiyetini ispatetmesine lüzum yoktur... Aksi ispat edilinceye kadar müdafi maznun tarafındankanun yoluna müracaata selahiyetli ad olunur. S. 540."

Bu görüşleri yasamızın genel tertibi de teyit etmektedir. Gerçekten yasamızvekaletname koşulunu aradığı yerleri açıkça saptamıştır. Örneğin: 356, 348,393/2 ve 318 inci maddelerde ( vekaletnameyi haiz bir müdafi )den sözedilmiştir. Hatta 295/2 nci maddede de ( müdafiin vukubulmuş bir müracaattanvazgeçebilmesi ayrıca hususi vekaleti haiz bulunmasına bağlıdır ) hükmü vardır.Konumuz olan 290 ıncı maddede ise ( vekaletname )den hiç söz edilmemiştir. Kaldıki yasa koyucunun amacı vekaletnameli bir müdafiin kanun yoluna başvurmasıyönünde olsa idi ( sanığın açık arzusuna muhalif olmamak şartile ) deyimine bumaddede yer vermezdi; çünkü, vekaletname varsa, kanun yoluna girmek zatenvekalet gereğidir.

Yasanın 136 ncı maddesi ( maznun tahkikatın her hal ve derecesinde bir veyabirden fazla müdafiin yardımına müracaat edebilir ) kuralını koymuş fakatmaddede ( vekaletnamesi bulunan müdafiin yardımına ) denilmemiştir.

Yasanın şahsi dava ile ilgili 356 ncı maddesinde ( Maznun yalnız olarak veyakendisine yardım için yanında bir avukat veya dava vekili bulundurarak hazırbulunabileceği ) hükmü konmuş ve kendisini mahkemede temsil ettirmek isterseancak o takdirde ( vekaletnameyi haiz bir avukat veya dava vekili tarafındantemsil ettirebileceği ) öngörülmüştür. Bu da gösteriyor ki yasa koyucu sanığınyanında mahkemede hazır bulunan ve savunma görevini üzerine alan müdafidenvekaletname aramamaktadır.

Yargıtay 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7. Ceza Dairelerinin son uygulamalarının da budoğrultuda bulunduğu gelen cevaplarda belirtilmiştir.

Hukuk bilginlerinin özet olarak alınan görüşlerine, Yasa koyucumuzun ( müdafi... kendiliğinden kanun yoluna müracaat edebilir ) şeklindekigerekçesine ve yukarıki açıklamalara göre ceza mahkemesinde sanığın yanındaonu savunan, bu görevi mahkemece de kabul edilmiş olan ve 137 nci maddeye göreavukat veya dava vekilliği niteliği bulunan müdafi, artık sanığın savunmasınıtümü ile üzerine almıştır. Savunduğu sanık aleyine verilen bir hüküm içinkanun yoluna başvurması da savunmanın gereği ve devamıdır. Ayrıca vekaletnamearanmasına yasal neden yoktur. Sanığın müdafiini azlettiğine ya da müdafiinyaptığı temyize katılmadığına ilişkin açıklanmış bir beyanı dosyada yoksamüdafiin temyizi geçerlidir, temyiz incelemesi yapılır.

IV - SONUÇ:

Sanıkla birlikte duruşmaya gelen ve hakim huzurunda müdafi olarak kabuledildiği sanık tarafından bildirilen vekaletnamesiz müdafiin hükmü temyizetmesi halinde, dosyada sanığın açık bir muhalefeti bulunmuyorsa CMUK.`nun 290ıncı maddesine göre bu temyizin geçerli olduğuna ilk toplantıda üçte ikiyiaşan çoğunlukla 20.10.1975 gününde karar verildi.

AYKIRI GÖRÜŞLER

C. Menteş ( Birinci Başkan ):

Üyeler:

A. Galatalı, O. Erdoğan, İ. Uğurlu, N. İstemi, A. Arcak, F. Çilingiroğlu,A. Saraçoğlu, A. Özgür, İ. Oğuz, A. Kavalalı: