Mesajı Okuyun
Old 11-07-2006, 10:02   #3
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan


YARGITAY

16. HUKUK DAİRESİ

E. 1995/4109

K. 1995/5195

T. 14.9.1995

• HARİCİ SATIM

KADASTRO TESBİTİNE İTİRAZ ( Harici Satım )

• TAPU DIŞI ( HARİCİ ) SATIM TARİHİ ( ON YILLIK SÜRE ( Zilyetlikle İktisap )

• MUHDESAT

743/m.619

ÖZET : Tapu dışı satım tarihinden, tesbit tarihine kadar on yıllık süre geçmediğinden ( 3402 s. Kadastro K. m. 13/Bb ), tapu dışı ( harici ) satılma değer verilemez.
DAVA VE KARAR : Taraflar arasında kadastro tesbitinden doğan, dava sonucunda verilen hükmün Yargıtayca incelenmesi süresinde duruşmalı olarak istenmiştir. Yargıtay duruşması için gerekli tebligat giderleri ödenmediğinden, duruşma isteminin bu yönden reddiyle incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildi, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görüşüldü:
YARGITAY 16. HUKUK DAİRESİ KARARI:
Kadastro sırasında, 676 ada, 33 parsel sayılı 1942.47 m2yüzölçümündeki taşınmaz, tapu kaydı nedeniyle ( M.B. ) ve ( M.Ç. ) adlarına tesbit edilmiş ve üzerindeki ağaçların Mahmut'a ait olduğu tutanağın beyanlar hanesinde gösterilmiştir. Davacı Mahmut, yasal süresi içinde taşınmazı satın aldığına ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmıştır. ( M.B. ) ve ( M.Ç. )'nin muhdesatın da kendilerine ait olduğuna ve Hazine vekilinin taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki. yerlerden olduğuna dayanarak açtıkları davalar birleştirilmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davacılar Hazine, ( M.Ç. ) ve ( M.B. )'nin davalarının reddine, davacı Mahmut'un davasının kabulüne, dava konusu parselin Mahmut adına tapuya tesciline, taşınmaz üzerindeki muhdesatın da adına beyanlar hanesinde gösterilmesine karar verilmiş; hüküm, davalılar ( M.B. ) ve ( M.Ç. ) vekilleri ile davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Çekişmeli parselin 1970 yılında tescil ilamı ile oluşan tapu kaydı kapsamında kaldığı, mahkemece toplanan ve doğru olarak değerlendirilen delillerle saptanmıştır. Bu nedenle davacı Hazine’nin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının ( REDDİNE ).
2- Davacı ve davalı ( M.B. ) ve ( M.Ç. )'nin temyiz itirazlarına gelince; mahkemece tapu dışı satıma değer verilerek hüküm kurulmuş ise de, yapılan uygulama dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır. Tapu dışı satım 1984 tarihinde, kadastro tesbiti ise 1988 yılında yapılmıştır. Tapu dışı satım tarihinden tesbit tarihine kadar on yıllık süre geçmediğine göre, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 13/B-b maddesinde öngörülen şart gerçekleşmediğinden, tapu dışı satıma değer verilemez. Kabule göre de; Medeni Kanun’un 619. maddesi hükmü gözönünde tutulmaksızın lehine tescil kararı verilen kişiler adına ayrıca muhdesat gösterilmesi yasaya uygun değildir.
SONUÇ : Bu nedenlerle Usul ve Yasa’ya aykırı bulunan hükmün ( BOZULMASINA ), 14.9.1995 gününde oybirliği ile karar verildi.
Alıntı:

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/15304

K. 2005/3040

T. 1.3.2005

• GEÇERSİZ SÖZLEŞMELERİN TASFİYESİ ( İadeye Karar Verilirken Satış Bedeli Olarak Verilen Paranın Alım Gücünün İlk Ödeme Tarihindeki Alım Gücüne Ulaştırılması Gereği )

• DENKLEŞTİRİCİ ADALET KURALI ( Geçersiz Sözleşmelerin Tasfiyesi - İadeye Karar Verilirken Satış Bedeli Olarak Verilen Paranın Alım Gücünün İlk Ödeme Tarihindeki Alım Gücüne Ulaştırılması Gereği )

• SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME ( İadeye Karar Verilirken Satış Bedeli Olarak Verilen Paranın Alım Gücünün İlk Ödeme Tarihindeki Alım Gücüne Ulaştırılmaması Halinde Oluştuğu - Geçersiz Sözleşmelerin Tasfiyesi )

• İADE KAPSAMI ( Geçersiz Sözleşmenin İfa Edilmeyeceğinin Öğrenildiği Tarihin Esas Alınması Gereği )

• TAPUSUZ TAŞINMAZIN HARİCEN SATIŞI ( Ödenen Bedelin İadesi Talebi - İadeye Karar Verilirken Satış Bedeli Olarak Verilen Paranın Alım Gücünün İlk Ödeme Tarihindeki Alım Gücüne Ulaştırılması Gereği )

818/m. 61


ÖZET : Hukuken geçersiz sözleşmeler, haksız iktisap kuralları uyarınca tasfiye edilirken, denkleştirici adalet kuralı dikkate alınmalıdır. İadeye karar verilirken, satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması gerekir. Aksi takdirde kısmi iade durumu oluşacak, iade borçlusu haksız zenginleşmiş olacaktır. Öte yandan iadenin kapsamı belirlenirken geçersiz sözleşmenin ifa edilmeyeceğinin öğrenildiği tarih esas alınmalıdır. Bu nevi davalarda mahkemece yapılacak iş, davacının ödediği paranın çeşitli ekonomik etkenlerdeki artışlar nazara alınarak ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırmaktan ibarettir.
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, 20.11.1993 tarihli harici sözleşme ile davalı Z'den 20.000.000 TL bedelle bir taşınmaz satın aldığını, bu davalının taşınmazın tapusunu diğer davalı H'den aldıktan sonra devredeceğini söyleyip, yıllarca kendisini oyaladığını, tapuya gittiğinde bu yerin üçüncü şahıs adına kayıtlı olduğunu öğrendiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmak suretiyle şimdilik taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerinden 4.000.000.000.-TL'nin tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılardan H. davanın reddini dilemiş; diğer davalı savunmada bulunmamıştır. Mahkemece, evveliyatı tapulu olan harici sözleşmeye ve davaya konu taşınmazın dava dışı Hazine adına tespit görüp, tespit tutanağının 12.10.1998 tarihinde kesinleştiği, davacının bu tarih itibariyle rayiç değerini akidi olan davalı Z'den isteyebileceği gerekçe gösterilmek ve bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle 1.050.000.000.TL.' nin Z'den tahsiline, diğer davalı hakkındaki davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalılardan Z. tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre her iki tarafın sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Taraflar arasında düzenlenen 20.11.1993 tarihli taşınmaz mülkiyetinin devrini içeren harici sözleşme BK. 213, MK. 706 ( Eski MK. 634 ) ve Tapu Kanunu 26. Noterlik Kanunu 60. maddeleri gereğince geçersizdir. O nedenle geçerli sözleşmelerde olduğu gibi taraflarına hak ve borç doğurmaz. Bu durumda taraflar verdiklerini haksız iktisap kuralları gereğince geri isteyebilirler.
Ne var ki hukuken geçersiz sözleşmeden kaynaklanan bu nitelikteki bir uyuşmazlığın haksız iktisap kurallarına göre çözümlenip tasfiye edilebilmesi için öncelikle haksız iktisabın kapsamını tesbitteki ilke ve esasların açıklanmasında zaruret vardır.
Geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir kişinin malvarlığından diğerinin malvarlığına kayan değerlerin eksiksiz iadesi, denkleştirici adalet düşüncesine dayanır. Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebep olmaksızın başkasının malvarlığından istifade ederek kendi malvarlığını artıran kişinin elde ettiği bu kazanımı geri verme zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğü bulunduğunu ifade eder.
Bilindiği gibi ülkemizde yaşanan enflasyon uzun yıllar boyu yüksek oranlarda seyretmiş ve paramızın değeri ( alım gücü ) de bununla ters orantılı olarak devamlı düşmüştür. Belli bir miktar paranın verildiği tarihteki alım gücü ile aynı miktar paranın aradan geçen zamana bağlı olarak iade günündeki alım gücünün farklı ve çok daha az olduğu bir gerçektir.
Bugüne kadar uygulanan kurallara göre geçersiz sözleşme gereğince alıcının akit tarihinde verdiği paranın aynı miktarda iadesine karar verilmesi, gerçek hayatta büyük sarsıntılara, tutarsızlıklara, adalete karşı var olması gereken güvenin sarsılmasına neden olmuş, kamu vicdanında haklı eleştiri konusu yapılmıştır. Hukuk kuralları, gerçek hayata uygun olduğu, toplumun adalet ihtiyacına cevap verebildiği sürece hayatiyetini devam ettirip saygınlık sağlar ve hukuk kuralı olma özelliğini korur. O nedenle hukuk kuralları, görevli organlarca değiştirilinceye, bu konuda yeni düzenlemeler yapılıncaya kadar zedelenmeden gerçek hayata, çağın gereklerine uygun olarak yorumlanıp uygulanmalıdırlar. Bu görevin ise yargıya ait olduğunda duraksamaya yer yoktur. Nitekim gerek Yargıtay kararlarında ve gerekçe öğretide bu görüşe paralel düşünceler bulunmaktadır.
Akit öncesi sorumluluk kurallarının geçersiz sözleşmelerde de uygulanması gerektiği, geçersiz sözleşmelerden dolayı olumsuz zararın istenebileceği, bu zarar kapsamında kaçırılan fırsat karşılığının da bulunduğu, olumsuz zararın bazı özel durumlarda olumlu zarar kadar dahi olabileceği, MK.'nun 2. maddesine göre akdin geçersizliğinin ileri sürülemiyeceği hallerdeki zarar kavramları, hep bu zaruretin sonucu ortaya konulan düşünce ve uygulamalardır. Yargının asıl görevi toplumun huzurunu sağlamaktır. Bunun için uygulanması gereken kurallar, mevcut yasaların ışığında bu yasa hükümlerine aykırı düşmeyecek şekilde yorumlanıp uygulanmalıdır.
Hukuken geçersiz sözleşmeler, haksız iktisap kuralları uyarınca tasfiye edilirken, denkleştirici adalet kuralı hiçbir zaman göz ardı edilmemelidir. Bu husus hakkaniyetin ve adaletin bir gereğidir. Bu bakımdan iadeye karar verilirken, satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde iadeye karar verilmesi uygun olacaktır. Aksi takdirde kısmi iade durumu oluşacak, iade dışındaki zenginleşme iade borçlusu yedinde haksız zenginleşme olarak kalacak, iade borçlularının iadede direnmelerine neden olacaktır.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında, davalı, tapulu taşınmazı 20.11.1993 tarihinde davacıya haricen satıp teslim etmiş ve satış bedeli olan 20.000.000.- TL'yi almıştır. Bu para satış tarihindeki alım gücü ile davalının mal varlığına girip kalmıştır. Harici satım sözleşmesinde tapunun hangi tarihte verileceği konusunda bir açıklık da bulunmamaktadır.
Diğer yandan iadenin kapsamını belirlemede geçersiz sözleşmenin artık ifa edilemeyeceğinin öğrenildiği tarih önem arzeder. İade hakkını kullanmakta geciken alacaklı kendi kusuru ile artan zararını iade borçlusundan isteyemez.
Bu durumda mahkemece yapılacak iş; davacının 20.11.1993 tarihinde ödemiş olduğu 20.000.000.-TL'nin çeşitli ekonomik etkenler nedeniyle azalan alım gücünün ( enflasyon tüketici eşya fiyat endeksi, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar vs. ) ortalamaları alınmak, akdin ifasının imkansız hale geldiği kadastro tespit tutanağının kesinleştiği 12.10.1998 tarihinde alım gücü, yukarıda açıklanan ilke ve esaslar çerçevesinde ve gerektiğinde bu konuda uzman bilirkişi veya kurulundan nedenlerini açıklayıcı, taraf, hakim ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak belirlenmeli, bu yolla belirlenecek miktara istemle bağlı kalınarak hükmedilmelidir. Mahkemenin bu hususu göz ardı ederek taşınmazın 12.10.1998 tarihindeki rayiç değerine hükmetmiş olman usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. SONUÇ : Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle tarafların diğer temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte belirtilen nedenlerle temyiz olunan kararın her iki taraf yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 01.03.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
</H4>