Hızlı tren kazasından bir hafta önce hızlı trenle İstanbul'a gittim. Kadıköy iş mahkemesinde dava açtım. Dilekçeyi havale ettirmek için dosyayla hakimin odasına girdim. Hakimin önü dağ gibi dosya kaynıyor. Dilekçeyi havale ettikten sonra öteki dosyaların arasında benim dosyam kayboldu. Hakim bana "hızılı tren başınamı vurdu" dedi. "Hızlı trenle geldiğimi söylemedim ki nereden anladınız" diye sorunca "yüzünden belli oluyor" dedi. Neyse davayı Bahariye Caddesi 6 yoldaki hukuk mahkemelerinin olduğu binada açtım. 3 ay sonrasına duruşma günü verdiler. 3 ay sonra duruşmaya girmek için İstanbul'a gittim. Acayip bir yağmur var. Sabahın köründe Bostancı'dan zor bela adliyeye geldim. Bir de ne göreyim adliye yok. Yani taşınmış. Nereye gitti diye karşıki adliyeye sordum. Hasan Paşa'ya taşındı dediler. Taksi ile yetişeyim dedim. Taksiler durmuyor. içleri boş ama taksiler durmuyor. Sonunda bir tanesi durdu. Gideceğim yeri söyledim. Sonrada taksilerin niçin durmadıklarını sordum. "Abi iyi havada binmiyorsunuz yağmurlu havada taksiye binmek aklınıza geliyor intikam almak için yapıyorlar" Gelde çıldırma. Dava halen devam ediyor. 2 ay önce yine duruşmaya gittim. Bu sefer mahkeme başka binaya taşınmış arka tarafta bir yerdeymiş yarım saat döndüm dolaştım. En sonunda birine sordum. "arzuhalcinin karşısına taşındı" dedi. Adliye dediğinde arzuhalcinin yanında olur zaten.