Mesajı Okuyun
Old 15-08-2008, 18:51   #106
avenginakbaba

 
Varsayılan

merhabalar efendim,
resmi makamlara sunduğum yazılar (dilekçeler) haricinde cümlenin ya da kelimenin neresine gelirse gelsin herhangi bir harfi diğerinden daha üstün görüp de büyük yazmıyorum. cümlenin ya da kelimenin bazı yerlerinde büyük harf kullanılması gerekliliğini işaret eden kuralların dil ile değil alfabe ile ilgili olduğunu düşünüyorum. oys, dünya da çeşitli milletlerin kullandığı bir çok alfabede büyük-küçük harf ayrımı yoktur. bu nedenle büyük harf kullanmamanın dile herhangi bir zararı mevcut değildir. en azından benim düşüncem böyledir.

ikinci mesele ise, anasütü kadar bizim olan dilimizin matematiği kıskandıracak derecede üreyebilir olmasındadır. bence, her sanat erbabı kendi sanatı ile alaklı olarak yeni kelimeler üretebilmelidir. bu üretimler hakir görülmemeli, eleştirilmemeli demiyorum sadece hakir görülmemeli, diyorum.

türkçe sondan eklemeli bir dil olduğu için herhangi bir sözcüğün sonuna yapım eki ekleyerek söyleniş bakımından kolay sözcükler üretmek bu dili anadili olarak benimsemiş herkesin hakkıdır. lakin bu üretimler toplum tarafından benimsenir ya da benimsenmez o da toplumun kabullenme ve beğenmesi ile ilgilidir.

bazıları, osmanlıca ya da istanbul saltanatı hayranları, bazı yapım ekleri ile türetilmiş türkçe sözcüklerin uydurma olduğu konusunda ısrarla durmakta ve bu türemiş sözcüklere tiksinti ile bakmaktadır. oysa bu dile gösterdikleri hassasiyetten değil kendi dünya görüşlerinden kaynaklanmaktadır. zira doğu değişim konusunda dünyaya kafa tutmaya ve değişmemeye kararlıdır. bir zamanlar orta çağ avrupasında da değişime karşı aynı kin vardı. geçmişine esnemeyen çelik halatlarla bağlı olmak geleceğin güzelliklerinden mahrum kalmak manasını taşır, bence.

bugün kullandığımız türkçenin tamamı osmanlı öncesi türk topluluklarından hediye aldığımız sözcükler değildir. kullandığımız sözcüklerin bir çoğu cumhuriyet aydınları tarafından icat edilmiş, türetilmiş sözcüklerdir. özellikle şairler ve yazarlar bu noktada çok da faydalı olmuşlardır.

yaşar kemal'in romanlarında yeni sözcükler üretme çokça görülmektedir. büyük usta sözcükleri genellikle yansımadan, doğal seslerden türetmektedir. bunlardan hariç başka sözcükler türettiğine şahit oluyoruz.
örneğin: "arılar peteğe çokuştu." tümcesinde ki çokuştu sözcüğüne ben yaşar kemal'in yazılarında rastladım. bu sözcükten, birçok arının bal peteğine konduğunu anlıyoruz. "çokuşmak" sözcüğü böylelikle mükemmel bir eylemin kafamızda canlanmasına neden oluyor. birikmek, çökmek, toplanmak, yığılmak sözcüklerinin karşılayamayacağı bambaşka bir anlamı karşılıyor.

burda da olduğu gibi, yazarın ya da şairin dile en büyük katkısı yeni sözcükler sunmasıdır.
nazım usta da, milli mücadele destanında, "...öküz ve tekerlek ölülerine." diye dize yazmıştı. bu yeni bir sözcük bulma değil sözcüğün farklı bir anlamda kullanılması idi. çünkü herhangi birşeyin ölmesi için canlı olması gerekir. lakin nazım usta, tekerlek ölüsü, kavramı ile tekerleğin de dönerken, kağnıyı yürütürken en az öküz kadar canlı olduğunu ve kullanılmaz, cephane ve insan ve ya erzak taşıyamaz duruma geldiğinde, öldüğünü betimlemiştir. bu müthiş bir zeka ve mükemmel bir sanat işidir.

*** başkaca bir mevzu ise, sözcük başında ya da sonunda iki sessiz harfin arasına bir sesli harf girmesi türkçenin değişmez kuralıdır. tren yerine tiren, grup yerine gurup, film yerine filim sözcüklerinin kullanılması herhangi bir karışıklığa sebep olmayacağı gibi estetik bakımdan da çirkin durmayacaktır, diye düşünüyorum.

böyle bir çalışma gurubunu açtığınız için teşekkür ediyorum. uzunca bir süredir türk hukuk sitesine girememem dolayısı ile sanırım gurupla karşılaşmakta biraz geciktim.

saygılarımla.