Mesajı Okuyun
Old 04-08-2008, 13:18   #16
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
15. HUKUK DAİRESİ
E. 1983/4187
K. 1984/442
T. 16.2.1984
• MUVAZAA İDDİASININ TANIKLA İSPATI ( Borçludan Mal Kaçırmak İçin Yapılan )
• TANIKLA İSPAT ( Borçlunun Hacizden Mal Kaçırmak İçin Yaptığı Muvazaalı İşlem )
• BORÇLUDAN MAL KAÇIRMAK İÇİN MUVAZAALI İŞLEM ( Tanıkla İspat )
• SENEDE KARŞI SENETLE İSPAT ( Muvazaalı İşlem İddiası İçin Uygulanamaması )
• İYİNİYET ( Senede Karşı Senetle İspat Kuralının Muvazaa İddiasında Uygulanamaması )
1086/m.293
818/m.18
ÖZET : Borçlu tarafından muvazaa yolu ile mal kaçırmak üzere senet düzenlenmesi ya da aynı amaçla üçüncü kişinin senet düzenlemesine dolaylı olarak katılması halinde HUMK.nun 293. maddesine dayanılarak iddianın tanık sözleri ile ispatı mümkün olduğu gibi, Medeni Kanunun 2. maddesi gereğince de tanık dinletme isteğinin kabulü gerekir. Çünkü böyle bir durumda muvazaalı işlemin hedefi olan kimsenin elinde, bu akdin gerçeğe uygun olmadığını gösteren bir senet veya yazılı delil bulunması olanak dışıdır.

DAVA : S. ile alacaklı Ö. ve borçlu H. arasında çıkan davadan dolayı Yalova İcra Tetkik Mercii Hakimliği`nce verilen 21.7.1983 gün ve 64/66 sayılı hükmü onayan dairemizin 31.10.1983 gün ve 2852-2705 sayılı ilamı aleyhinde alacaklı Ö. vekili tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla; dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkillerinin noter senediyle satın aldığı 35 ... 548 plaka numaralı minibüse, alacaklı ve davalı Ö.`nün vazettiği haczin kaldırılması isteği ile istihkak davası açmıştır.

Davalı alacaklı satışın muvazaalı olduğu, satış bedelinin borçlu davalı tarafından ödendiğini savunmuştur.

Mahkemece, resmi senede karşı tanık dinlenemeyeceği, noter satış senedinden minibüsün davacıya ait olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle dava kabul edilmiştir.

Mahkeme kararını davalı Ö. temyiz etmiş, hüküm Dairemizin 31.10.1983 gün ve 2852/2705 sayılı, ilamı ile onanmıştır.

Davalı alacaklı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur. Davalı ve alacaklı Ö. vekili 6.6.1983 tarihli cevap layihasında ve duruşma esnasında istihkak iddiasının muvazaalı işleme dayandığını, alacaklıdan mal kaçırmak amacıyla vasıtanın satış senedinin davacı adına düzenlendiğini, satış bedelinin borçlu koca tarafından ödendiğini iddia etmiş ve bu iddianın tanık sözleriyle ispat edileceğini belirtmiştir.

Davacı ile borçlu olan davalı karı koca olup her ikisinin birlikte oturdukları evin önünde vasıtanın haczedildiği, hem borçlunun hem de davacı eşinin haciz sırasında hazır bulunmalarından ve haciz tutanağından anlaşılmaktadır.

BK.nun 18. maddesinde düzenlenen muvazaalı işlemin diğer bir yolu, tarafların gerçekten bir akit yapmakla beraber bu gerçek akdi saklamak amacıyla başka bir akit yapmak istiyormuş gibi ayrıca irade bildiriminde bulunmalarıdır. Bu durumda, görünüşte yapılan akit tarafların iradesine dayanmadığı için geçerli sayılamaz. Diğer bir deyimle, irade ile beyan arasındaki uygunsuzluktan beyan sahibinin ve karşı tarafın bilgileri mevcut olup, yaptıkları işlemin gerçekliğinde ve hukuki niteliğinde üçüncü kişileri yanıltmayı amaçlamışlardır. Bir kişinin, borçları nedeniyle yakında mallarının haczolunacağını düşünerek mal varlığını kaçırmak amacıyla yakın akrabasına devir yapması ya da devir işlemini dolaylı olarak gerçekleştirmesi de, danışıklı bir işlem sayılmalıdır ( K. Tunçomağ, T. Borçlar Hukuku, Cilt 1, Sh. 291 ).

Muvazaa sebebinin ortadan kalkması veya bir zamanın geçmesi ile görünüşteki işlem geçerlilik kazanamaz. Muvazaa iddiası gerek dava gerekse savunma ( def`i ) yolu ile de ileri sürülebilir ( Yargıtay HGK., 22.6.1983 gün ve E. 1981/1-497, K. 1983/719, Yargıtay Kararları Dergisi 1984, sayı 2, sh. 189 ).

Öte yandan, borçlu tarafından muvazaa yolu ile mal kaçırmak üzere senet düzenlenmesi ya da aynı amaçla üçüncü kişinin senet düzenlemesine dolaylı olarak katılması halinde HUMK.nun 293. maddesine dayanılarak iddianın tanık sözleri ile ispatı mümkün olduğu gibi, Medeni Kanunun 2. maddesi gereğince de tanık dinletme isteğinin kabulü gerekir. Çünkü böyle bir durumda muvazaalı işlemin hedefi olan kimsenin elinde, bu akdin gerçeğe uygun olmadığını gösteren bir senet veya yazılı delil bulunması olanak dışıdır. O halde, muvazaanın gerçekleşmesinde etkili olan davalı alacaklı, 3. kişi sıfatıyla davacının tasarrufunun muvazaalı olduğunu tanık sözleriyle ispat edebilir. Buna karşılık davacının, iddianın tanıkla ispat edilemeyeceğini ileri sürmesi, objektif iyiniyet kuralı ile bağdaşamaz ( Yargıtay HGK., 3.6.1964 gün ve 422/398; K. Tunçomağ age. sh. 296 ).

Tüm bu yönler gözden kaçırılarak davalı alacaklının muvazaa iddiasına ilişkin olmak üzere tanık dinletime usteğinin reddiyle yazılı olduğu şekilde ve eksik inceleme ile davanın kabulü usul ve yasaya aykırı olduğundan, davalı Ö. vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle Dairemizin 31.10.1983 gün ve 2852/2705 sayılı kararının kaldırılmasına ve mahkeme kararının davalılardan Ö. yararına BOZULMASINA, 16.2.1984 gününde oybirliğiyle karar verildi.
----------------------------------------------------------------------------------------------
T.C.

YARGITAY

3. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/7663

K. 2003/7760

T. 19.6.2003

• BONO HAMİLİ ( İktisap Ederken Borçlu Zararına Hareket Etmiş İse Kişisel Definin Hamile Karşı İleri Sürelebileceği - Menfi Tespit Davası )

• MENFİ TESPİT DAVASI ( Bono Hamili İktisap Ederken Borçlu Zararına Hareket Etmiş İse Kişisel Definin Hamile Karşı İleri Sürelebileceği )

• BORÇLU ZARARINA BİLE BİLE HAREKET VE KÖTÜNİYET ( Menfi Tespit Davası - Tanık Dahil Her Türlü Delille İspatlanabileceği )

• KÖTÜNİYET VE BORÇLU ZARARINA BİLE BİLE HAREKET ( Menfi Tespit Davası - Tanık Dahil Her Türlü Delille İspatlanabileceği )

6762/m. 599

2004/m. 72

1086/m. 293

ÖZET : Dava, icra takibine konulan bonolar nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti talebine ilişkindir. Bonolarda, kendisine müracaat edilen kimse kişisel defilerini hamile karşı ileri süremez. Ancak hamil bonoyu iktisap ederken borçlu zararına hareket etmiş ise kişisel defi hamile karşı ileri sürebilir. Borçlunun zararına bile bile hareket ve kötüniyetin ise yasa koyucu herhangi bir yazılı isbat şeklinden söz etmediği cihetle şahit dahil her türlü delille ispat edilebileceğinin kabulü gerekir.
DAVA : Dava dilekçesinde Mersin 5. İcra Müdürlüğünün 2001/4701 sayılı dosyasında borçlu olmadığının tespiti, 170.000.000.- TL alacağın hükme bağlanması ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalıların I. Köyü Sulama Kooperatifi Başkanı aracılığıyla 1998-1999 yıllarında sera ürünlerini satın almak üzere anlaşma yaptıklarını, seracılara bu nedenle tohum, ilaç vb. emtia bedeline karşılık 100.000.000.- TL avans dağıtıp karşılığında 200.000.000 .- TL bedelli teminat bonosu aldıklarını, ancak 2 yıl boyunca ürünleri alarak müstahsil makbuzu veren davalıların ürün bedelini ödemedikleri gibi, bedelsiz kalan bonoyu icra takibine koyduklarını, bu nedenle bu bono nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ile kalan 170.000.000 .- TL alacağın hükme bağlanmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı Ziya, ürünleri teslim alan ve senet lehtarı olan şirketin faaliyet göstermediğini, senedi ciro yoluyla devralarak takibe koyan diğer davalının amcasının oğlu olduğunu ve davanın reddini savunmuştur.
Davalı Tevfik vekili, ürün bedelinin teslim alan kişiden istenebileceğini, müvekkilinin davada sözü edilen bonoları ciro yolu ile devralan iyi niyetli 3'üncü şahıs olduğunu belirterek davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, senedi tahsile koyan davalı Tevfik 3. şahıs olup lehdera karşı ileri sürülebilecek şahsi defilerin buna karşı ileri sürülemeyeceği ve senet bedelinin ödendiği yazılı belge ile kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddi cihetine gidilmiş hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içeriğine göre; davacı davalılar ile yapılan anlaşma uyarınca avans almak suretiyle iki yıl sera ürünlerini P İnş. Taah. Yaş Sebze Meyve Nak. Tur. Ltd. Şirketine teslim etmeyi taahhüt etmiş, alınan avans nedeniyle şirket adına 200.000.000.TL bedelli bono vermiştir. Davalı Ziya bu şirketin kurucu iki ortağından biri olup, şirket müdürü olarak da görevlidir. Diğer davalı Tevfik ise amcasının oğlu ve aynı zamanda bonoyu takibe koyan 3'üncü kişidir.
TTK.'nun 599. maddesine göre; poliçeden dolayı kendisine müracaat olunan kimse keşideci veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya mevcut olan münasebetlere dayanan def'ileri müracaatta bulunan hamile karşı ileri süremez; meğer ki hamil poliçeyi iktisap ederken savunmaya esas olan durumu bile bile ve borçlunun zararına hareket etmiş ise borçlu bu savunmayı alacaklıya karşı ileri sürebilir. Bu maddede öngörülen borçlunun zararına bile bile hareket ve kötüniyetin ise yasa koyucu herhangi bir yazılı isbat şeklinden söz etmediği cihetle şahit dahil her türlü delille ispat edilebileceğinin kabulü gerekir.
Açıklanan bu maddi ve hukuki olgulara, dinlenen tanık beyanlarına ve davalı Ziya hakkında dava dilekçesinde şirketin adı belirtilerek temsilci sıfatıyla dava açılmış olmasına göre; mahkemece ibraz edilen müstahsil makbuzları davalı Ziya isticvap edilmek suretiyle gösterilerek, bilirkişi vasıtasıyla davacı alacağının varlığı incelenmeksizin eksik inceleme ile hüküm kurulması ve bu yöndeki talep hakkında bir karar verilmemesi doğru görülmemiştir.
Ayrıca kabule göre ise; yakın akrabalık ilişkisi ile tanık beyanlarına göre satım ilişkisinin tarafı olması ve şirketin faaliyetinin fiilen sona ermesi nazara alındığında senedi devralan davalı Tevfik'in iyi niyetli 3. kişi kabul edilmesi de doğru değildir.
SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 19.6.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.