Mesajı Okuyun
Old 29-04-2007, 20:23   #7
Heybe Hukuk

 
Varsayılan

Sayın meslektaşlarım,

Reklam yasağını, mesleğimizin tüm meslektaşlar arasında eşit koşullarda icrasının mümkün olabilmesi gerekliliğine inancım nedeniyle, kesinlikle yerinde bulduğumu ifade etmek isterim.

Sayın Şamil, olumsuz örneklerin kızgınlığı ile bu yasağın kaldırılması inancına sahip olmuş anladığım kadarıyla. Ancak olumsuz örneklerin varlığının, olması gerekene bir tehdit teşkil etmemesinin; olması gerekene olan inancı pekiştirmesinin gerektiği kanaatindeyim. Neden tüm bu reklam yasağına aykırı meslektaşlarımıza karşı birlik içerisinde bir eylem başlatmadığımızı tartışmamız bence daha yerinde olacaktır.

Bu vesile ile reklam yasağının sadece yazılı yada görsel basın yolu ile değil bir çok farklı şekillerde çiğnendiğini düşünüyorum. Hatta belki de asıl sorunun, bu harici yöntemlere maruz kalındığında yaşandığına inanıyorum.

Yeri gelmişken başımdan geçen bir olayı aktarmak ve yorumlarınıza sunmak isterim;

Belli başlı kurumların sözleşmeli olarak vekilliği sadece maddi açıdan kazanç sağlamakla kalmayıp; aynı zamanda özellikle hakim ve savcıların da dahil olduğu adliye çevresinde çok önemli bir prestij de sağlamaktadır. Bu prestijin, birçok kereler şahit olduğum üzere bir dosya fotokopisinin, fotokopi ücretini çokça aşan bedellerin mübaşirlere ödenmesi ile mübaşirler nezdindeki yeri bir başkadır. Yada bir ihtiyati haciz kararını imzaya öncelikle ve ivedilikle sunması için memura "emeğinin karşılığı"nın ödenmesi ile memur nezdindeki anlam ve ehemmiyeti de büyüktür. Bu misaller çeşitlendirilip, çoğaltılabilir. Neticede kurum vekili olma nedeniyle iş hacmi bir hayli fazla olan Sayın Meslektaşlarımızın adli çevrede sarsılmaz bir yeri olduğu ve bunun kendilerine çeşitli ayrıcalıklar sağladığı da bilinen bir gerçektir. Bu bahsini ettiğim örneklerin de etkisi malum satın alma gücü ile arttırılmış, reklama dahil edilebileceğini düşünüyorum.

Bu şekilde sarsılmaz yerini ve prestijini tam olarak sağlamış bir meslektaşımın davacı vekili olduğu bir davam vardı. Davacı Türkiye'de ilkler arasında olan, büyük bir sigorta şirketidir. Davanın ilk duruşmasında, duruşma saatinden sonra kendi etik değerlerimin gereği olarak 20 dakika daha davacı vekilini bekledim. Ancak kendisi mazeret vermediği gibi duruşmaya da gelmemişti. Sıramın da gelmesi ile birlikte duruşmaya girmek istedim. Ancak mübaşir, inatla "...... Bey şimdi gelir, duruşmayı kaçırması mümkün değil. Biraz daha bekleyin.." gibi söylemlerle 15 dakika daha beklememi sağladı. Ancak sonrasında ısrarlı tavrıma karşın, büyük bir panik içerisinde bir elinde telefon, "avukat hanım biraz daha beklesen sanki ne olur" demeye ve başka dosyaları almaya devam etti. Neticede tam olarak 50 dakika geçtikten sonra mübaşir engelini binbir zahmetle aşarak; hakime duruşma saatimin 50 dakika geçtiğini, sıramın da çok önce geçtiğini ve artık duruşmanın başlamasını talep ettiğimi belirttim. Önce talebimi kabul eden hakim, dosyayı önüne aldığı an bir anda çark etti ve "bunu biraz daha bekleyeceğim, avukat bey muhakkak gelecektir" dedi. Ben de ısrar ettim ve daha fazla beklemeyeceğimi söyledim. Bunun üzerine homurdanarak duruşmamı başlatan hakim, duruşma sırasınca "davayı takip etmeyeceğimi" de söyledikten sonra şahsıma inanılmaz derecede saygısız ve aşağılar tavırlar takındı. Davacı vekili dosyayı yeniledi ve bir sonraki duruşma yine aynı durumu yaşadım. Yine bekletildim ve bu sefer hakimin tavrı öncekinden de kötüydü. Davacı vekili yine gelmedi ve inanmayacaksınız ama dosya 2. kez, tekrar yenilendikten sonraki duruşmada da aynı şey gerçekleşti. Vekil yine gelmedi. Şuan bu Asliye Hukuk Mahkemesinde hiçbir işim zamanında görülmüyor ve o mahkeme kalemindeki memurlardan tutun da hakime kadar hiç bir çalışan ile yıldızım barışamadı.

Bu tür bir örneği reklama dahil etmem doğru oldu mu bilmiyorum. Ama bu forum sayfasındaki, sayın meslektaşlarım arasında süregiden tartışma bana bu olayı anımsattı ve paylaşmak istedim.