Mesajı Okuyun
Old 10-11-2015, 16:54   #6
Av. Mehmet Cangül

 
Varsayılan

Merhabalar, öncelikle bu kadar güncel ve önemli bir konuya değindiğiniz için teşekkürler. Henüz meslekte yeni olmama rağmen kişisel gözlemlerin neticesinde şu dört soruya cevabım şu şekilde olacaktır:

1.Yargıçların dilekçeleri okumadığı “yaygın şikayeti” ne derece doğru?

Bu yaygın şikayetin boş yere yaygın hale gelmediğini düşünüyorum. Zira gerek avukat sıfatıyla bulunduğum gerekse gözlemci olarak katıldığım duruşmalarda yargıçların sık sık yazılı olarak açıkça anlatılmış hususlarda bile bilgi sahibi olmadan duruşmaya çıktığı ve olay hakkında ilk izlenim ve fikirlerini duruşmada edindiklerini fark edebiliyorum. Tabii ki sözlülük ilkesinin bir gereği olarak duruşmalarda yargıçlar hukuki uyuşmazlığı çözümlemek için taraflara ve tanıklara sorular soracaktır. Ancak bu soruların niteliğinden dilekçeler safhasının yargıçlarca adeta dikkate alınmadığını gözlemlemek zor değil.

2.Bir yargıç bir dilekçeyi neden dikkatlice okumaz?

Bunun cevabı da basit. Çünkü okumaları gereken çok fazla dilekçe ve bu okumaların dışında da yerine getirmeleri gereken çok fazla iş yükü var. Bir benzetme yapmak gerekirse yargıçların şu anki durumu derslerinin fazlalığından dolayı son gece ders çalışıp sınavdan geçmeye çalışan bir öğrenci gibi.

3.Dilekçe güzel bir Türkçe ile, akıcı bir dille, özlü ve gerekçeli yazılmış mı?

Güzel bir Türkçe ile ve akıcı bir dille özlü ve gerekçeli dilekçe yazmak bir avukatın sahip olması gereken elzem bir nitelik olduğu tartışılmaz. Ancak şu da unutulmamalıdır ki hukukumuzda kural olarak avukatla savunma yapma zorunluluğu yoktur. Dolayısıyla bir hakim Avukat Mehmet Bey'in yazdığı dilekçeyi ne kadar dikkatli okuyor ve içinden uyuşmazlığa dair doneler çıkarmaya çalışıyorsa (bir an için böyle yaptıklarını düşünelim) okuma yazmayı söktükten sonra okulu terk etmiş, köyünde tarlasıyla uğraşıp geçinip giden Hüseyin Efendi'nin kargacık burgacık yazısıyla, düşük cümleleriyle, hukuki kavramlardan uzak dilekçesini de aynı dikkat ve özenle okuması gerekmektedir. Hukuk herkes içindir ve mahkeme salonları biz avukatların tekelinde değildir.

4.Dilekçe yargıcın ilgisini çekecek nitelikte mi?

Bu hususta da düşüncelerim yargıçlığın bir hobi veya zevk mesleği olmadığı yönündedir. Birey olarak işgal ettiği makam itibariyle yargıcın ilgisini çekmeyecek bir dilekçenin söz konusu olmaması gerekir. Avukat bir edebiyatçı olmadığı gibi avukatın "Yargıcın ilgisini çekecek bir dilekçe yazmalıyım." kaygısı da avukatı mesleğinin gerektirdiği etik değerlerden ve bir dilekçenin taşıması gereken sıfatlardan uzaklaştırır.