Mesajı Okuyun
Old 08-12-2017, 13:19   #35
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

22.10.2007 tarihli cevabımda ; Muris muvazaası nedeniyle tapu iptali ve tescil davasının zamanaşımına tabi olmamasına karşın aynı nedenle açılacak tazminat davasının Yargıtay 4.HD.sinin 29.03.2004 tarih E. 2003/14343 ,K. 2004/3876 kararına dayalı olarak sebepsiz zenginleşmeye ait BK m.66 daki 1-10 (TBK.m.82 deki 2-10) yıllık zamanaşımına tabi olduğunu ve bu sürenin en erken miras bırakanın ölümünden itibaren başlayacağın söylemiştim.

Aslında muris muvazaasında ;tazminat davasının da zamanaşımına tabi olmaması yönünden eskiden beri bir fikrim mevcut idi.Fakat 4.HD.sinin kararı bu konuda etraflı bir açıklama içerdiğinden kişisel görüşümden ziyade 4.HD.sinin görüşünün açıklanmasına özen göstermiştim.

Sonradan gelişen yargısal kararlar çerçevesinde zamanaşımı konusunun güncelleştirilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Yargıtay 1.HD.sinin aşağıdaki (1) numaralı kararında; muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak tapu iptal ve tescil talebinde bulunulabileceği gibi , tazminat talepli dava açılmasın da mümkün olduğu, miras bırakanın temlikinin muzavaa ile illetli olması halinde açılan tazminat davasının zamanaşımına tabi olmadığı ifade edilmiştir. (2) numaralı kararda ise ; taşınmazın üçüncü kişiye temlik edilmesi durumunda davacı mirasçının tapu iptali davası açma hakkı olduğu müddetçe, davaya konu taşınmazın bedeline yönelik açılacak davada zaman aşımı süresinin işlemeyeceği “ belirtilerek bedele yönelik tazminat davalarının da tapu iptali ve tescil davasında olduğu gibi zamanaşımına tabi olmayacağı belirtilmiştir.

Bu durumda ; daha önce bildirdiğimiz 4.HD.si kararı ile şimdi bildirdiğimiz 1.HD.kararları arasında çelişki oluşmuştur. Kişisel olarak; muris muvazasında davacının tapu iptali ve tescil davası açma hakkı bulunduğu gibi hakkını tazminat davası açarak ta arayabileceğine göre , bir hakkın şu şekilde kullanıldığında (tapu iptali ve tescil şeklinde ) zamanaşımına tabi değildir. Bu şekilde kullanıldığı takdirde (tazminat şeklinde ) zamanaşımına tabidir demenin hukuk mantığı ve hak arama özgürlüğü karşısında mümkün olamayacağını, her iki talep şeklinin zamanaşımına tabi olmadığının kabulünün uygun olacağını , 1.HD.sinin yaklaşımının hukuk ve mantık kurallarına daha uygun düşeceği kanısındayım.

T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E:2012/580
K:2012/2568
T:08.03.2012

Muris Muvazaası
Tapu İptali ve Tescil
Tazminat

Taraflar arasında görülen davada;

Davacılar, miras bırakanları Nazif'in maliki olduğu 246 parsel sayılı taşınmazı, mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak davalı oğluna satış suretiyle temlik ettiğini, davalının da daha sonra taşınmazı dava dışı kişiye devrettiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 246 parsel sayılı taşınmazın muvazaalı temliki nedeniyle tazminata karar verilmesini istemişlerdir.

Davalı, zamanaşımı süresinin dolduğunu, temlikin muvazaalı olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; tetkik hakiminin raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.

Dava, miras bırakanın yapmış olduğu temlikten kaynaklanan pay oranında tazminat isteğine ilişkindir.
Mahkemece, zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden, miras bırakan Nazif'in maliki olduğu 246 parsel sayılı taşınmazını 15.01.1987 tarihinde oğlu olan davalı Vehbi'ye satış suretiyle temlik ettiği, onun tarafından da dava dışı kişilere devrinden sonra, müteaddit kez el değiştirdiği anlaşılmaktadır.

Davacılar, miras bırakanlarının davalı Vehbi'ye yaptığı temlikin, mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır. Dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçimine göre, taraflar arasındaki çekişmenin mirasta istihkaka ilişkin olmayıp, muris muvazaası hukuksal nedeninden kaynaklandığı tartışmasızdır.

Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanun'un 706, Borçlar Kanunu'nun 213 ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

Öte yandan, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak tapu iptal ve tescil istenebileceği gibi, tazminat istenebileceğinde de kuşku yoktur. Davacılar, somut olayda tazminat isteğini tercih etmişlerdir.

Öyleyse mahkemece yapılacak iş, miras bırakanın davalı Vehbi'ye yapmış olduğu temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olup olmadığının araştırılması, bir başka ifadeyle miras bırakanın 01.04.1974 tarih ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı çerçevesinde iradesinin tartışmaya yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulması ve muvazaa ile illetli olduğunun anlaşılması halinde zamanaşımı hükümlerine tabi olmayacağı da gözetilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.

Davacıların temyiz itirazının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasa'nın geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nın 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 08.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.




T.C.
YARGITAY
1. HUKUK DAİRESİ
E. 2013/4638
K. 2014/2187
T. 11.2.2014


DAVA : Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;
Davacılar, mirasbırakan H. A.'in mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla 1087 ada 12, 13, 14 ve 15 parsel sayılı taşınmazları vekili kızı Memnune aracılığıyla diğer kızı davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, murisin satış ihtiyacının bulunmadığını, devirden sonra taşınmazların komşu parsellerle tevhit edilerek oluşan 1087 ada 16 parsel sayılı taşınmazda kat karşılığı binalar yapıldığını, davalı adına 22 adet bağımsız bölümün tescil edildiğini, kat karşılığı inşaat sözleşmesine göre ise davalıya (A) Blokta 4, 22 ve 23 nolu, (B) Blokta ise 18, 28, 37 numaralı bağımsız bölümler ile 27 numaralı bağımsız bölümün 5/14 payının isabet ettiğini, taşınmazların dava dışı üçüncü kişilere devredilmiş olduğunu, 27 numaralı bağımsız bölümü ise dahili davalı N.'in 'davalıdır' şerhini görerek iktisap ettiğini ileri sürerek 27 numaralı bağımsız bölümün 5/14 payının tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline, diğer 6 adet bağımsız bölümün ise bedellerinin miras payları oranında yasal faizi ile davalıdan tahsiline, uğradıkları zarar karşılığı 5.000,00 TL munzam zararın da faizi ile tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.

Davalı, davaya konu taşınmazları gerçek satışla edindiğini, mal kaçırmak için bir nedeni olmayan murisin taşınmazlarını satarak geçimini idame ettirdiğini, muvazaa iddialarının asılsız olduğunu, zamanaşımı dolduktan sonra dava açıldığını, zarar iddiası ve tazminat isteğinin yerinde olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, çekişme konusu taşınmazların davalıya temlikinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu, davalının edindiği taşınmazların komşu parsellerle tevhit edilerek oluşan parselde yapılan kat karşılığı binalarda yükleniciye düşen bağımsız bölümler bakımından davacı taleplerinin reddi gerektiği, davalıya isabet eden bağımsız bölümlerden 27 numaralı bağımsız bölüm hariç diğerlerinin dava tarihinden önce üçüncü kişilere devredildiği, 27 numaralı bağımsız bölümün ise yargılama sırasında 'davalıdır' şerhi ile yükümlü olarak dahili davalı Nusret'e temlik edildiği, zamanaşımı ve derdestlik itirazlarının yerinde olmadığı, asıl davada satış, birleşen davada dava tarihi değerlerine göre davacıların miras paylarına isabet eden bedellere ıslah doğrultusunda hükmetmek gerektiği, davacıların munzam zarara yönelik isteklerinin yerinde olmadığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Karar, davalı tarafından süresinde duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 11.2.2014 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat A. Şanverdi ile temyiz edilenler vekili Avukat M. H. Arabacıoğlu geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen dahili davalı N. Ç. gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi E. Solmazlar tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde bedel ve munzam zararın tahsili isteklerine, birleşen dava ise, bedel istemine dair olup, mirasbırakanın çekişme konusu taşınmazları kızı davalıya temlikinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu, 27 numaralı bağımsız bölümdeki davalı payı hariç diğer bağımsız bölümleri dava tarihinden önce davalının dava dışı kişilere temlik ettiği belirlenmek suretiyle yazılı olduğu şekilde karar verilmesinden bir isabetsizlik yoktur.

Öte yandan, bilindiği gibi taşınmaz malların haksız eylem sonucu malikin elinden çıkmış olduğu hallerde zararın gerçekleştiği tarih, ayni hakkın sona erdiği tarih olacağı açıktır. Taşınmazın üçüncü kişiye temlik edilmesi durumunda tapu iptali davası açma hakkı olduğu müddetçe, davaya konu taşınmazın bedeline yönelik açılacak davada zaman aşımı süresi işlemeyecektir.

Somut olayda, davacıların tapu iptali ve tescil davası açma hakları devam etmekte iken eldeki davada bedel istediklerine göre zamanaşımı söz konusu olmayacağı kuşkusuzdur.

Diğer taraftan, asıl davada davacılar tapu iptali ve tescil davalarını kayıt malikine yöneltmediklerinden, isteklerini ıslah ile bedele de dönüştüremeyeceklerinden birleşen davada bedel isteğinde bulunmuş olmaları da derdestlik itirazına konu olamaz.

SONUÇ : Davalının temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde değildir. Reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 28.12.2013 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz edilenler vekili için 1.100.00.-TL. duruşma avukatlık parasının ve aşağıda yazılı 11.782.24.-TL bakiye onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 11.2.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.