Mesajı Okuyun
Old 15-03-2007, 01:52   #10
Nusret

 
Varsayılan Engin Bey'e Yanıt

Engin Bey;

İşe iade başvurusunun 10 işgünü içinde işverence tebellüğ edilmesinin sağlanması ile işçinin bu iradesinin "şifahi söylemler"le açığa vurulması birbiriyle çelişen şeyler değildir. İlk olarak bu şifahi söylemin işverene karşı açığa vurulacağı tabiidir. Yani bu da bir tür tebellüğ değil midir? Ama burada tebellüğ yolu yazılı bir araç değil, sözlü bir araçtır. Ben de zaten kullanılan aracın niteliğinden bağımsız olarak bir tebellüğ ettirmeden bahsettim. Yoksa işçi istediği türden aracı kullanmakta serbesttir. Fakat sonradan inkar nedeniyle ispatta zorluk çekilmesi istenmiyorsa daha ziyade yazılı araçlara başvurulması daha doğru olacaktır.

Yazılı olmayan yollardan biri de örneğin işçinin bizzat şahitlerle birlikte işyerinin kapısına giderek işe başlamak isteğini dile getirmesidir. Bu da sözlü tebellüğ yollarından birisidir. Fakat günümüz ortamında kimin böyle bir lüksü vardır ve kaç işçi böyle bir yola başvurabilir. Pratikte ben, pahalı bir yol olmasına rağmen, Noter'den ihtarname çekmeyi ve tebligatı da 169-Alopost ile göndermeyi tercih ediyorum. Defalarca başvurduğum bu yol şimdiye kadar bir kez başarılı olmadı. Başarılı olmadığını da, cevabı olumlu veya olumsuz birkaç gün içinde geldiği için, süre dolmadan öğrenebildiğimizden dolayı, sürenin dolmasına bir gün kala telgraf çekerek tebellüğ ettirme sorununu çözmüştüm.

İşe iade başvurusunun 10 işgünü içinde yapılmasının işverenin tebellüğ etmesini sağlamak olduğuna dair elimde Yargıtay kararı olup olmadığını sormuşsunuz. Bu konuda Yargıtay kararı okuduğumu ama şimdi nerede olduğunu hatırlamadığımı söyleyeceğim. Çok iyi bir içtihat programı kullanıyorum (Corpus). Ayrıca BMİS'in Çalışma ve Toplum ile Legal'in İş Hukuku dergileri de sürekli geliyor bana. Bunların dışında bir kitaplık dolusu alanla ilgili kitap ve dergi var. Bunların içinde mutlaka vardır, ama şimdiye kadar ihtiyaç duymadığım için bu yöndeki kararları arşivlemedim. Fakat aklımda olsun, bir fırsatta sizin için bakarım.
-----------------------------------------------------------------------

Mesajı yayınladıktan sonra okurken aklıma geldi, sizin kastettiğiniz çelişki Kanun'da açıkça olmamasına rağmen işe iade başvurusunun işverene tebellüğ ettirilmesinin gerekliliği ile iş güvencesi hukukuyla ilgili açıkta kalan problemlerin işçinin yararına yorumla çözümlenmesi gerektiği düşüncesi arasındaki çelişki olabilir diye düşündüm. Bu bir çelişki kuşkusuz. Fakat bu çelişkinin ilk unsuru benim yorumum değil; bizzat Yargıtay'ın aradığı bir koşul. Böyle biliyorum. Bu sürelerde de bir eşitsizlik var aslında. Kanun işçiye kendi hayatını düzenleyerek işe başvurması için 10 işgünü verirken işverene kendi işini düzenlemesi için 1 aylık bir süre veriyor. Tebellüğ şartının işveren için de geçerli olduğunu düşünmemiz gerekiyor. Yani işveren 1 aylık süre içinde bize kabul beyanını ulaştırmak zorunda. Son gün tebligata verip de bize sürenin bitiminden sonra gelen kabul ihtarnamesi bu açıdan geçerli bir kabul beyanı olmayacaktır.