Mesajı Okuyun
Old 14-06-2018, 09:10   #9
Av. Kübra İSLAMOĞLU BAYER

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan KorayÖ
Ben sizinle aynı görüşte değilim. İddia ettiğiniz gibi tarafların yetki sözleşmesi ile belirlediği yer mahkemesi ''kesin yetki'' değil ancak sn. Av. Bülent Sabri Akpunar'ın belirttiği gibi ''münhasır yetki''li mahkeme olacaktır. Kesin yetki; kamu düzeninden kaynaklanan hususlarda kanun koyucunun menfaatleri korumak adına getirdiği yetki kuralıdır. HMK m. 11, 12 veya TMK'nın aile hukuku bölümündeki düzenlemeler buna örnektir.

HMK m. 17'nin; ''Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır'' cümlesinden her ne kadar ''yetki sözleşmesinin kesin yetki etkisi doğurduğu'' anlamı çıkartılabilecekse de aynı maddenin gerekçesine bakıldığında kanun koyucunun bunu amaçlamadığı da ortadadır. Zira gerekçede: ''...Taraflar ayrıca, yapmış oldukları yetki sözleşmesi ile, yetkili kıldıkları bir veya birden fazla mahkemenin yetkisinin, münhasır yetki olup olmadığını da kararlaştırabileceklerdir. Buna göre, tacirlerin ve kamu tüzel kişilerinin, hukukumuzda tartışmalı olan, münhasır yetki sözleşmesini de yapabilecekleri kabul edilmiştir. Taraflar, yetki sözleşmesinde, aksini kararlaştırmadıkça, dava sadece sözleşmeyle belirlenen mahkemede veya mahkemelerde açılabilecektir. Bu durumda, taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça, yapılan yetki sözleşmesi, münhasır yetki sözleşmesi şeklinde olacaktır. Taraflar, yetkili kıldıkları mahkemenin yanında, kanunen yetkili kılınan genel veya özel yetkili mahkemelerin de yetkisinin devam etmesini istiyorlarsa, yani yetki sözleşmesinin münhasır olmayan yetki sözleşmesi şeklinde olmasını istiyorlarsa, bu durumun yetki sözleşmesinde ayrıca belirtilmesi gerekecektir...'' açıkça münhasır yetki'den bahsedilmektedir. Ayrıca kanun koyucunun kesin yetki-münhasır yetki ayrımını bilmediği de kabul edilemez çünkü 11., 12. ve 18. maddelerde açıkça kesin yetki'den de bahsetmektedir. Dolayısıyla sözleşmenin kesin yetki etkisi doğurmasını isteseydi açıkça belirteceği izahtan varestedir.

Bunlara ek olarak:

1. Kesin yetki kamu düzenindendir. Bu yüzden de taraflar kamu düzenine ait bir hususu kendileri düzenleyemez/değiştiremezler.

2. Yetki sözleşmesi kesin yetki etkisi doğursaydı; seçimlik hak veren yetki sözleşmeleri nasıl bir etki doğuracaktır?

3. Tarafların yargılama merciisini değiştirdiği tahkim bile ilk itiraz olarak kabul edilip davalı tarafından ileri sürülmediğinde mahkemece re'sen dikkate alınmadığından tarafların kesin yetkiye karar verebilip mahkemece kendiliğinden dikkate alınması bence çelişkili olacaktır.

Ayrıca paylaştığınızın tersi yeni tarihli başka bir içtihat da ekliyorum.

Y. 20 HD., 10/04/2017, 5506 E., 3030 K..

Karar: Dava, hizmet sözleşmesi nedeniyle, ödenmeyen bedelin tahsili amacıyla yapılan takibe itirazın iptali istemine ilişkindir.
... 4. Asliye Ticaret Mahkemesince; davanın, taraflar arasındaki yetki sözleşmesi ile yetkili kılınan ...Mahkemelerinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir.
....Asliye Ticaret Mahkemesince ise taraflarca doğacak anlaşmazlıklarda yetkili mahkeme ...Mahkemeleri olarak kararlaştırılmışsa da; davalı tarafça yetki itirazında bulunulmadığı, kesin yetki de sözkonusu olmadığından mahkemece re'sen yetkisizlik kararı verilemeyeceği gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 17. maddesinde "Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır." düzenlemesi yer almaktadır.
Yetki sözleşmesi tacirler veya kamu tüzel kişileri arasında yapıldığı takdirde HMK'nın 17. maddesi uyarınca geçerlidir. Yalnızca tacirler ve kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlık hakkında bir veya birden fazla mahkemeyi yetkili kılabilir. Bu yeni düzenleme, 01.10.2011 tarihinden sonra açılacak davalar bakımından uygulanmakla birlikte, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 19. maddesinin 2. bendi “Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz.” hükmünü içermektedir.
Mahkemece re'sen yetkisizlik kararı verilebilecek haller, dava şartı olan, kesin yetki halleridir. HMK'nın 18. maddesi kesin yetkinin olduğu hallerde tarafların yetki sözleşmesi yapamayacaklarını açıkça düzenlemiştir. Bu nedenle yetki sözleşmesi kesin yetkinin olduğu hallerde yapılamaz. Yetki sözleşmesinin yapılmış olması da resen yetkisizlik kararı verilebilecek hallerden değildir. (11. HD 2016/15056 -2017/319 vb).
Somut olayda, kesin yetki durumu bulunmadığından ve taraflar yetki itirazı ileri sürmediğinden, davanın ilk açıldığı ... 4. Asliye Ticaret Mahkemesi yetkili hale gelmiştir. Bu durumda uyuşmazlığın, davanın ilk açıldığı ... 4. Asliye Ticaret Mahkemesince görülüp çözümlenmesi gerekmektedir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri ile 5235 sayılı Kanunun 36/3. maddesi gereğince ... 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 10.04.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Paylaştığım kararın künyesi
T.C YARGITAY
23.Hukuk Dairesi
Esas: 2017/ 2902
Karar: 2017 / 3436
Karar Tarihi: 24.11.2017