Mesajı Okuyun
Old 28-02-2017, 22:36   #7
av__emrah

 
Varsayılan

T.C YARGITAY
8.Hukuk Dairesi
Esas: 2015 / 9172
Karar: 2016 / 14491
Karar Tarihi: 25.10.2016

ÖZET: Mahkemece, faiz türü ile birlikte faiz miktarına da itiraz edildiği göz önünde bulundurularak faiz miktarı yönünden Yargıtay denetimine elverişli bilirkişi incelemesi yapılarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile sonuca gidilmesi doğru olmadığından kararının bozulması yoluna gidilmiştir.
(2709 S. K. m. 2, 11, 35, 138) (2942 S. K. Geç. m. 6) (ANY. MAH. 13.11.2014 T. 2013/95 E. 2014/176 K.)

Dava ve Karar: Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davacı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire'ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

Borçlu vekili, müvekkili belediye aleyhine başlatılan takibe konu kararın kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davasına ilişkin olduğunu, bedelle ilgili kısımların kesinleşmeden infazının mümkün olmadığını, kararın kesinleşmediğini, İcra Müdürlüğü'nce hesap yapılırken nispi harç ve nispi avukatlık ücreti hesaplandığını, yine faiz miktarının da yasal faiz oranının üzerinde olduğunu, hatalı hesaplama yapılarak düzenlenmiş olan muhtıranın iptalini talep etmiş, Mahkemece şikayetin reddine karar verilmiş, hüküm borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.

11.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6487 sayılı Yasa’nın 21. maddesi ile değişik 2942 sayılı Yasa’nın Geçici 6. maddesinin 7. fıkrasında; ''Bu madde kapsamında açılan davalarda mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekalet ücretleri bedel tespiti davalarında öngörülen şekilde maktu olarak belirlenir.'' Yine 13. fıkrasında da; ''04.11.1983 tarihinden bu fıkranın yürürlüğe girdiği tarihe kadar kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırması hiç yapılmamış olmasına rağmen fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmazların idare tarafından kamulaştırılması hâlinde kamulaştırma bedeli ve mahkemelerce malikleri lehine hükmedilen tazminatlar için de bu maddenin on birinci fıkrası, bu fıkra kapsamında kalan taşınmazlar hakkında açılan her türlü davalarda ise yedinci fıkra hükümleri uygulanır.'' düzenlemeleri mevcuttur.

Ancak 6487 sayılı Yasa'yla değişen, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun Geçici 6. maddesinin 13. fıkrası, Anayasa Mahkemesi’nin 13/11/2014 tarihli, 2013/95 Esas 2014/176 sayılı Kararı ile iptal edilmiştir. İptal kararının Resmi Gazete’de yayımlanmasından başlayarak altı ay sonra, yürürlüğe girmesine karar verilmiş ise de; Anayasa'nın 11. maddesinde, Anayasa'nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesi düzenlenmiş, 138. maddesi ise hakimlere her şeyden önce Anayasa'ya uygun olarak hüküm verme yetkisi tanımıştır. Anayasa'nın 11. ve 138. maddeleri, hakime Anayasa'ya aykırılığı saptanmış, yasa hükmünü iptal kararı yürürlüğe girmemiş olsa bile uygulamama yetkisini hatta yükümlülüğünü vermektedir. Zira iptal edilen hükmün uygulanması, hak arama hürriyetinin içini boşaltma anlamına gelecek ve hukuk devleti ilkesi ihlal edilmiş olacaktır. Nitekim, Uyuşmazlık Mahkemesi ve Danıştay'ın iptal kararının yürürlüğe girmemiş olması halinde dahi Anayasa'ya aykırılığı saptanmış Yasa hükümlerinin uygulanamayacağına işaret eden kararları vardır. Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararını duyurması, iptal edilen Yasa'nın uygulanmasını durdurucu bir tedbir niteliğine bürünmektedir. Karar gerekçelerinin yazımı ve yayımlanmasının uzun süre alması karşısında hiç olmazsa iptal kararının duyurulması, Anayasa'ya aykırı Yasa hükmünün uygulanmasını engelleyecektir. (Turan Yıldırım Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi İd. Huk. Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi-Amme İdaresi Dergisi, cilt:26) İptal hükmünün Resmi Gazete'de yayımlanmasından 6 ay sonra yürürlüğe girecek olması Kanun Koyucuya Anayasa'ya uygun yeni Yasa maddesi hazırlanması için verilmiş süre olup, bu süre iptal hükmünün uygulanmasını engellemeyecektir.

13.03.2015 gün ve 29294 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan Anayasa Mahkemesi'nin 13.11.2014 gün ve 2013/95-2014/176 sayılı kararı ile; 6487 sayılı Yasa'nın 21. maddesi ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun başlığı ile birlikte değiştirilen Geçici 6. maddesinin on üçüncü fıkrası "09.10.1956 ile 04.11.1983 tarihlerini kapsayan dönemde oluşan mağduriyetlerin giderilmesi amacıyla getirilen ve malikler aleyhine bir takım hükümler içeren bu istisnai düzenlemenin 04.11.1983 tarihinden sonraki dönem için de uygulanmasının hukuk güvenliğini zedeleyeceği" gerekçesiyle Anayasa'nın 2 ve 35. maddelerine aykırı bulunarak iptal edildiği de gözetildiğinde, harç ve vekalet ücretinin 04.11.1983 tarihinden önceki fiilen el atmalarda maktu olarak uygulanması gerektiği düşünülmelidir.

Bu durumda dava konusu taşınmaza hangi tarihte el atıldığı kesin olarak belirlenerek, şayet 04.11.1983 tarihinden önce el atıldığının tespiti halinde harç ve vekalet ücretinin maktu hesaplanacağı, el atmanın 04.11.1983 tarihinden sonra olduğunun belirlenmesi halinde ise harç ve vekalet ücretinin nispi hesaplanacağının kabulü gerektiği düşünülmelidir.

Somut olayda; 28.12.2011 karar tarihli takip konusu ilamda; İdarenin kamulaştırmasız elatma eyleminin ne zaman olduğu belirsiz olup, ... Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğü'nün ... sayılı cevabi yazısında; dava konusu taşınmazın yer aldığı bölgenin 21-K-IV İmar Planında jeolojik sakıncalı alan içerisinde kaldığı, söz konusu jeolojik sakınca kararının 29.12.1981 tarih ve 1051 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenen Afete Maruz Sahalar gereği İmar Planında gösterildiği ve parsele herhangi bir imar izni verilmediği belirtilmiştir. Kamulaştırmasız el atma tarihinin ne zaman olduğu konusunda dosyada açıklık bulunmamaktadır. Bu konuda taraf beyanları alınarak gerekli araştırma yapılmak sureti ile kamulaştırmasız el atma tarihi belirlenmesi ve buna göre karar verilmesi gerekir.

Ayrıca şikayete konu asıl alacak miktarı ve buna bağlı olarak hesaplanan faiz miktarı hakkında herhangi bir hesaplama yapılmadan hüküm tesis edildiği görülmektedir.

Mahkemece, faiz türü ile birlikte faiz miktarına da itiraz edildiği göz önünde bulundurularak faiz miktarı yönünden Yargıtay denetimine elverişli bilirkişi incelemesi yapılarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile sonuca gidilmesi doğru olmadığından kararının bozulması yoluna gidilmiştir.

Sonuç: Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca İİK'nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 27,70 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 25.10.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)