Mesajı Okuyun
Old 14-03-2015, 11:49   #4
Av. Murat ÇETİN

 
Varsayılan

Sayın Onur Budak'ın paylaştığı karar HMK 109/3ü yok saymaktadır.

Aşağıdaki karar HMK yürürlüğe girdikten sonra açılan davalarda fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına gerek olmadığını dolaylı olarak ifade ediyor gibi geldi bana.
T.C.
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
Y A R G I T A Y İ L A M I
ESAS NO : 2012/32447
KARAR NO : 2012/40930

DAVA avacı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme, isteği hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi M.Kılınç tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin 1 Mart 1999-03 Kasım 2004 arasında çalıştığını, düzensiz ödenen alacaklarının ödenmesi talebinde bulunduğu için işine son verildiğini iddia ederek kıdem, ihbar tazminatı, izin ve bayram genel tatil alacakları toplamı olarak 350 TL’nin faiziyle tahsiline karar verilmesini istemiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, müvekkilinin alt taşeron olarak elektrik montaj işiyle uğraştığını, ancak iş aldığında işçi çalıştırdığını, davacının çalışmasının sürekli olmadığını ve ayrıldığı zamanlar başka işverenler yanında da çalıştığını, davalının yanında en son 23 Mart 2004 tarihinde çalışmaya başladığını, iş akdine devamsızlık nedeniyle haklı olarak son verildiğini, davacının 15 Haziran-25 Kasım 2004 arasında Nüve Mühendislik şirketi ile iş akdi imzaladığını, sözleşme sonunda işvereni ibra ettiğini, aynı zamanda iki işyerinde birden çalışamayacağını, bu nedenle taleplerinin haksız olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini taleptir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, “Yargıtay bozma ilamı dosya kapsamına, hakkaniyete, hak ve nispet kaidelerine aykırıdır. Halin icabından davanın kısmi dava olarak açıldığı açık olarak bellidir. Davacı davaya konu ettiği alacak kalemlerinin her biri için 100'er ve 50.-TL'lık taleplerde bulunduğu ve dava dilekçesine "fazlaya ilişkin hakların saklı tutulduğu"'na ilişkin ibarenin bulunmadığı tartışma dışıdır. Hukuki sorun fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına ilişkin ibare ya da uygulamada tamamen bir klişe şeklinde dava dilekçesine şerh edilen ibarenin yokluğu halinde ve fakat diğer dosya delilleri ve dava dilekçesindeki maddi vakıaların izahından dört yılı aşkın bir çalışma süresindeki kıdem ve ihbar tazminatları ile diğer ücret alacaklarının talep edildiğinin sarih olarak belirlendiği hallerde halin icabından davacının bir kısmı dava açtığının kabulünde zorunluluk vardır. Zira bu yorum kabul edilmediği takdirde dört yılı aşkın bir çalışma süresindeki kıdem ve ihbar tazminatı ve ücret alacaklarının toplamının 350 TL'lik bir talebe ilişkin olduğu ve maddi hakka ilişkin bakiye taleplerden iptidaen feragat edildiği, bu cümleden olarak ıslah suretiyle netice-i talebin arttırılamayacağı
ESAS NO : 2012/32447
KARAR NO : 2012/40930
ve ek dava yoluyla da maddi hakkın talep edilemeyeceği sonucuna ulaşılmış olacaktır. 6100 sayılı HMK'nun 109.maddesinin 109/1 ve 109/3 maddesi kısmi dava açılabilen hallerde açıkça bakiye taleplerden feragat edilmemesi hali dışında kısmi dava açılması talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmez hükmün 01.10.2011 tarihinden geçerli olmak üzere vaz edilmiştir. Tamamlanmamış usul işlemlerinde derhal uygulanacak bu hüküm ve yukarıda açıklanan nedenlerle bozma ilamına direnilmiştir. Dosyanın esası ile ilgili bir bozma söz konusu olmamakla 24.12.2008 tarihli karar gerekçemiz tekrar edilmiştir” gerekçesiyle önceki kararda direnilmiş ve davanın kabulüne ilişkin yazılı şekilde hüküm kurulmuştur.
D) Temyiz:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
Dairemiz bozma kararı üzerine dosya yerel mahkemeye gönderilmiş, yerel mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile direnme kararı verilmiş, anılan kararın davalı tarafından temyizi üzerine dosya Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na gitmiş;
Hukuk Genel Kurulu tarafından 15.06.2012 tarih ve 2012/390 Karar sayılı ilam ile, yerel mahkemece bozma kararından sonra ilk karar verilirken yürürlükte olmayan, dolayısıyla gerekçesinde yer almayan 6100 Sayılı HMK’nun 109. maddesine dayanıldığı ve açılan davanın kısmi dava olduğu gerekçesiyle direnildiği, bu durumda yerel mahkemece direnme kararı olarak nitelendirilen temyize konu kararın gerçekte bir direnme kararı değil, yeni bir hüküm niteliğinde olduğunun kabul edilmesi gerektiği, kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevinin Hukuk Genel Kurulu’na ait olmayıp Özel daireye ait olduğu gerekçesiyle dosya temyiz itirazlarının incelenmesi için dairemize gönderilmiştir.
Dairemizin daha önceki bozma ilamında da belirtildiği üzere, davacı, davanın devamı sırasında verdiği 17.04.2006 tarihli dilekçe ile talebini miktar yönünden ıslah etmiş ve davalı taraf dava dilekçesinde fazlaya dair hakların saklı tutulmadığı gerekçesiyle ıslah talebine karşı çıkmıştır.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 87/son maddesi Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildikten sonra ıslah yoluyla müddeabihin arttırılması da mümkündür. Ancak, olayımızda davacı dava dilekçesinde talep konusu alacaklardan fazlaya ait haklarını saklı tutmadığı gibi, davayı da kısmi dava olarak açmamıştır. Davacı dava konusu yapmadığı ve saklı tutmadığı kısımlardan zımnen vazgeçmiş ve isteklerini miktarla sınırlandırmış sayılır. (YHGK.nun 2004/4-200E. 2004/227 K.) Bu durumda davacı, isteyebileceği ücretleri dava dilekçesiyle sınırlandırdığından ve fazlaya ait taleplerini saklı tutmadığından fazlaya ilişkin isteklerinin reddine karar verilmesi gerekirken, yerel mahkemece, direnme kararında 6100 Sayılı HMK’nun 109. maddesi gerekçe gösterilerek tamamlanmamış işleme yeni yasanın uygulanacağını belirtilmiş ise de, davanın 24.12.2008 tarihinde karara bağlandığı ve temyize konu işlemlerin HMK’nun yürürlüğe girişinden önce tamamlandığı, bu nedenle 6100 Sayılı HMK’nun 109. maddesinin somut olayda uygulanma kabiliyeti bulunmadığı anlaşılmakla yerel mahkeme hükmünün bozulması gerekmiştir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 05.12.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Yerel mahkemece bu karara karşı da direnilmiş ve Hukuk Genel Kurulu aynı gerkçelerle kararı bozmuştur.