Mesajı Okuyun
Old 30-03-2012, 09:30   #7
Av. Evren Apaydın

 
Varsayılan

Sizin olayınızda yetkili mahkemenin İstanbul İş Mahkemeleri olduğu kanaatindeyim. Aşağıdaki Yargıtay Kararı hizmet tespiti ile ilgili. 5510 sayılı Kanun'da SGK'ya karşı açılan davalarda ilgili birimin bağlı bulunduğu İş Mahkemeleri yetkilidir şeklinde düzenlemeler mevcut. Yargıtay'ın yorumu ile, özel kanunla düzenleme yok ise Türkiye'de SGK avukatının bulunduğu her yerde dava açılabiliyor.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2009/21-381 K. 2009/427 T. 14.10.2009
HİZMET TESPİTİ DAVASI ( Kurum Merkezinin Bulunduğu İş Mahkemesi'nde Açılabileceği Gibi Şubenin Bulunduğu Yerde de Dava Açılabileceği - Yetkili Mahkemenin Tespiti )
• YETKİLİ MAHKEME ( Hizmet Tespiti Davası - Kurum Merkezinin Bulunduğu İş Mahkemesi'nde Açılabileceği Gibi Şubenin Bulunduğu Yerde de Dava Açılabileceği )
ŞUBELERİ OLAN KURUMLARA AÇILACAK DAVALAR ( Kurum Merkezinin Bulunduğu Mahkemede Açılabileceği Gibi Şubenin Bulunduğu Yerde de Açılabileceği - Hizmet Tespiti Davası ) YARGILAMANIN SÜRATLE VE EN AZ GİDERLE SONUÇLANDIRILMASI GEREKTİĞİ ( Yargının Görevi Olduğu - Yetkili Mahkemenin Tespitinde Gözönüne alınacağı )
1086/m. 9, 17, 77
2709/m. 127, 141
5521/m. 15

ÖZET : Dava sigortalılık başlangıcının tesbiti istemine ilişkindir. Mahkemece, yetkili mahkemenin Ankara iş Mahkemesi olduğu gerekçesi ile yetkisizlik karar vermiştir.

Uyuşmazlık 506 Sayılı Yasadan kaynaklanmakta olup, adı geçen yasada yetki ile ilgili bir düzenleme bulunmamaktadır. Hal böyle olunca uyuşmazlığın 5521 sayılı iş Mahkemeleri Kanunu'nun 15. maddesinin yollamada bulunduğu Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 9. ve 17. maddeleri gereğince çözümlenmesi gerektiği; 9. maddeye göre kurum merkezinin bulunduğu Ankara İş Mahkemesi'nde dava açılabileceği gibi, 17. maddeye göre de şubenin bulunduğu Antalya'da da dava açılabileceği ortadadır. Bunun için uyuşmazlığın şube muamelesinden kaynaklanmasına gerek yoktur. Kurum avukatlarının şubenin bulunduğu yerde kurum aleyhine açılan davaların takibe yetkili oldukları, öte yandan diğer davalının da Antalya il Özel idaresi adı altında ilde temsil edildiği, yetkilisinin veya özel idare adına görevli vekilinin açılan davayı takip edebileceği de açıktır.

Bu olgular özellikle Anayasa'nın 14l/son ve HUMK'nun 77. maddelerinden öngörülen hükümler göz ardı edilerek dava dilekçesinin yetki yönünden reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

DAVA : Taraflar arasındaki Hizmet Tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Antalya 1. İş Mahkemesi'nce yetkisizliğe dair verilen 14.12.2006 gün ve 946-841 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesi'nin 02.06.2008 gün ve 15023-8357 sayılı ilamı ile;

( ... Dava sigortalılık başlangıcının tesbiti istemine ilişkindir.

Mahkemece, yetkili mahkemenin Ankara iş Mahkemesi olduğu gerekçesi ile yetkisizlik karar vermiştir.

Uyuşmazlık 506 Sayılı Yasadan kaynaklanmakta olup, adı geçen yasada yetki ile ilgili bir düzenleme bulunmamaktadır. Hal böyle olunca uyuşmazlığın 5521 sayılı iş Mahkemeleri Kanunu'nun 15. maddesinin yollamada bulunduğu Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 9. ve 17. maddeleri gereğince çözümlenmesi gerektiği; 9. maddeye göre kurum merkezinin bulunduğu Ankara İş Mahkemesi'nde dava açılabileceği gibi, 17. maddeye göre de şubenin bulunduğu Antalya'da da dava açılabileceği ortadadır. Bunun için uyuşmazlığın şube muamelesinden kaynaklanmasına gerek yoktur. Kurum avukatlarının şubenin bulunduğu yerde kurum aleyhine açılan davaların takibe yetkili oldukları, öte yandan diğer davalının da Antalya il Özel idaresi adı altında ilde temsil edildiği, yetkilisinin veya özel idare adına görevli vekilinin açılan davayı takip edebileceği de açıktır.

Bu olgular özellikle Anayasa'nın 14l/son ve HUMK'nun 77. maddelerinden öngörülen hükümler göz ardı edilerek dava dilekçesinin yetki yönünden reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır... ),

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki k ağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava; sigortalılık başlangıcının tespiti istemine ilişkindir.

Davacı vekili; müvekkilinin Özel İdare Müdürlüğü'ne devredilen Yol Su Elektrik Müdürlüğü'nün Ankara il Müdürlüğü Makine İkmal Grup Müdürlüğü kısmında 12.11.1979 tarihinde çalışmaya başladığını, bir müddet çalıştıktan sonra başka bir işyerine geçerek Bağ-Kur'lu olarak çalışmasını sürdürdüğünü, burada da bir müddet çalıştıktan sonra tekrar SSK'ya geçtiğini ve halen Antalya'da sigortalı olarak çalışmasını sürdürdüğünü, emeklilik için SSK'ya başvurduğunda ise, işe başlangıç tarihinin 12.11.1979 olarak görünmediğinin ve ancak 2010 yılında emekli olabileceğinin bildirildiğini, bu durumun davacının ilk çalıştığı yerin Ankara olması daha sonra Antalya'ya gelmesi nedeni ile Antalya'ya kayıtların sağlıklı aktarılmamasından olabileceğini ileri sürerek; davacının hizmet süresinin 12.11.1979 tarihinden geçerli olmak üzere tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı SSK ( SGK ) vekili; davanın haksız olduğunu, davacının iddia ettiği işyerinin Ankara'da olduğunu, davanın Ankara mahkemelerinde açılması gerektiğini bildirerek, davanın esas ve yetki yönünden reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemenin, davacının çalıştığını iddia ettiği özel idare müdürlüğünün ikametgah adresinin Ankara olduğu, çalıştığını iddia ettiği yerin de Ankara olduğu, tüm belgelerinin Ankara SSK İl Müdürlüğü'nde bulunduğu gerekçesi ile verdiği yetkisizlik kararı, özel dairece yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmuş, yerel mahkeme ilk kararında direnmiştir.

Yerel mahkeme ile özel daire arasındaki uyuşmazlık, yetkili mahkemenin belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.

Uyuşmazlığın çözümü için yasal dayanaklar incelendiğinde, 506 Sayılı Yasanın yetki ile ilgili bir düzenleme içermediği anlaşılmaktadır. Bu durumda uyuşmazlığın 5521 sayılı iş Mahkemeleri Kanunu'nun 15. maddesinin yollamada bulunduğu Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 9. ve 17 maddeleri gereğince çözümlenmesi gerekmektedir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 9. maddesine göre, bu tür bir dava kurum merkezinin bulunduğu Ankara iş Mahkemesi'nde açılabileceği gibi, koşulları mevcut ise 17. maddeye göre şubenin bulunduğu Antalya'da da açılabilir.

Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 17. maddesi uyarınca; “Hakiki veya hükmi bir şahsın muhtelif mahallerde şubeleri bulunduğu takdirde, o şubenin muamelesinden dolayı iflas davası müstesna olmak üzere o şubenin bulunduğu mahalde dahi dava ikame olunabilir”.

Bu aşamada, genel ve özel yetki kurallarının açıklığa kavuşturulmasında yarar vardır. Bütün davalar için uygulanan yetki kuralına genel yetki kuralı denilmekte olup, genel yetkili mahkeme, davalının ikametgahı mahkemesidir. Eş deyişle, her dava, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça açıldığı tarihte davalının ikametgahı sayılan yer mahkemesinde görülür ( HUMK md. 9/1 ). Bundan ayrı, bazı davalar için davalının ikametgahı mahkemesinin yanında, başka yer mahkemeleri de yetkili kılınmıştır. Bu istisnai nitelikteki yetki kurallarına özel yetki kuralları denilmektedir, ilke olarak, özel yetki genel yetkiyi kaldırmaz, onunla birlikte uygulanır. Ancak istisna olarak, bazı davaların mutlaka belli bir yer mahkemesinde açılması öngörülmüştür ki, bu halde kesin yetki söz konusudur. Kesin yetki halleri, genel yetkiye istisnadır. Bunun dışında, bir dava için özel yetki kuralı bulunsa bile, davacının genel yetki ile özel yetki arasında bir seçim hakkı vardır. Özel yetki kuralları ilke olarak kamu düzenine ilişkin değildir ( Hukuk Genel Kurulu'nun 08.07.2009 gün ve 2009/10-236-345 sayılı kararı ).

Tüzel kişilere karşı açılacak davalarda genel yetkili mahkeme, tüzel kişilerin yerleşim yerinin, yani merkezinin bulunduğu yer mahkemesi olmakla birlikte, şube işlemleri nedeniyle açılacak dava, taraf olarak bağlı bulunulan merkez davalı gösterilerek, şubenin bulunduğu yerde de açılabilir.

“Kurum adına işlem yapmaya yetkili bulunmak” şubenin tanımından ortaya çıkan bir sonuç olup, şubenin bulunduğu yer mahkemesinin yetkili olmasında tek başına yeterli değildir. Şubenin bulunduğu yer yetkisi, o şubenin yapmış olduğu işlemlerden, davacıya ait işlemlerin yürütülmesinden doğan uyuşmazlıklarda geçerli bulunmaktadır ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 16.04.2008 gün ve 2008/10-330-335 sayılı kararı ). Bu nedenle, özel dairenin, “şubenin bulunduğu yerde dava açılabilmesi için uyuşmazlığın o şubenin muamelesinden kaynaklanmasına gerek yoktur” şeklindeki belirlemesi uygun değildir. Kaldı ki, bir yerde bir kurum avukatının bulunması, o yerde dava açılması için bir gerekçe oluşturmamaktadır.

Burada yeri gelmişken, il özel idaresinin hukuki yapısına göz atmakta fayda vardır. 1982 Anayasası'nın 126. maddesi “Türkiye merkezi idare ve kamu hizmetlerinin gereklerine göre, illere; iller de diğer kademeli bölümlere ayrılır” hükmünü getirmektedir. Merkezi hükümetin taşrada örgütlenmesinin temelinde iller yer almaktadır, il özel idareleri görevleri bakımından merkezi yönetim ile belediye ve köyler arasında “ara düzey” niteliğe sahip idari birimlerdir.

Anayasamızın 127. maddesine göre il yerel yönetimi ( il özel idareleri ) il halkının yerel nitelikteki ortak ihtiyaçlarını karşılamak üzere, kuruluş esasları yasa ile belirtilen ve karar organları yine yasada gösterilen, seçmenlerce seçilerek oluşturulan kamu tüzel kişileridir. İl özel idareleri 04.03.2005 tarihli ve 5302 Sayılı Kanunla yönetilir.

İl özel idareleri bağımsız tüzel kişilikleri olan kamu kuruluşlarıdır. Bu durumda, Antalya il Özel idaresi temsilcisi ya da vekilinin, Ankara İl Özel İdaresi’ne karşı açılacak davada temsilci olarak yer alması hukuken olanaklı değildir.

Davaya konu somut olayda, davacı Antalya Sosyal Güvenlik Kurumu il Müdürlüğü'ne bağlı olarak sigortalı olarak çalışmasını Antalya'da sürdürmektedir. Emeklilik başvurusunu Antalya SSK İl Müdürlüğü'ne yapmış ve bu kurumca; şahsi dosyası tetkik edilerek, işe giriş tarihi olarak 15.03.1985 tarihi gözüktüğünden gerekli yasal koşulların ancak 2010 yılında dolacağı belirtilerek, davacının talebi reddedilmiştir. Davacı da, kurumun bu işleminin iptali ve sigorta başlangıç tarihin 12.11.1979 tarihi olarak belirlenmesi için eldeki davayı açmıştır. Hal böyle olunca, dava konusu işlemin kurumun Antalya şubesinin işleminden kaynaklandığı, öte yandan davacının şahsi dosyasının da kurumun Antalya şubesinde bulunduğu anlaşılmış olması karşısında, Antalya iş Mahkemesi'nin yetkili olduğu sonucuna varılmalıdır. Aksi yöndeki yerel mahkeme kararı doğru olmayıp bozulması gerekir.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı HUMK'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 14.10.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.