Mesajı Okuyun
Old 11-03-2009, 00:23   #13
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşım;

Ölünceye kadar bakma vaadine dayalı akitler ivazlı (karşılıklı) akitlerdendir.

Bu sebeple tenkise tabi tabi olmaları ancak Medeni Kanun 565.madde 4.fıkradaki halin varlığının davalı tarafça kanıtlanması halinde mümkündür.

Konu ile ilgili bir de yargıtay kararı ekliyorum. Aydınlatıcı olacaktır.

T.C. YARGITAY
2.Hukuk Dairesi

Esas: 2007/1353
Karar: 2007/3152
Karar Tarihi: 01.03.2007

ÖZET: Hayatın idamesi için gerekli asgari şartları sağlayacak nafakaya borçlu olabilecek kimse ile ölünceye kadar bakma akdi yapmayı engelleyen bir kanun hükmü yoktur. Mirasçı olabilecek kimselerle yapılmış olan ölünceye kadar bakma akdinin inikadı sırasında özel bakıma muhtaç bulunmamak veya akitten sonra çok kısa yaşamak, bu akdin saklı pay kurallarını bertaraf maksadına matuf olduğunu kabule yeterli değildir.

(4721 S. K. m. 565) (818 S. K. m. 511, 514) (HGK 16.03.1988 T. 1987/2-814 E. 1988/247 K.)

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: Mahkemece, ölünceye kadar bakma aktinin iptali davası reddedilmiş; tenkis isteği kabul edilmiştir.

Ölünceye kadar bakma akti gereğince temlik 28.10.1986 günü yapılmış; muris 16.08.2003 tarihinde vefat etmiştir.

Türk Medeni Kanunu'nun 565. maddesinde miras bırakanın hangi sağlar arası kazandırmaları hakkında tenkis istenebileceği açıklanmıştır. Bu maddenin 4. fıkrasındaki şartlar, kesin bir biçimde ispatlanmadıkça miras bırakanın yaptığı ölünceye kadar bakma akitleri ivazlı tasarruflardan olup, tenkisi istenemez. Ölünceye kadar bakma akti, niteliği itibariyle güvence sağlayan bir akittir. Bakıp gözetme borcunun kapsamı ne aktin başında ne de devamı sırasında belli olmayıp, bakım alacaklısının hayatı boyunca oluşacak şartları tayin eder. Esasen ölünceye kadar bakma aktini hizmet aktinden ayıran unsurda bu yöndür.

Borçlar Kanunu'nun 511. maddesi, bakım alacaklısı yönünden gerçek kişi olması dışında özel bir nitelik öngörmemiştir. Bakım alacaklılarının akit anında özel bakıma muhtaç durumda olmasını aramak, kanunda bulunmayan bir unsur ilave etmek olur. Aksi kararlaştırılmadıkça aktin, bakım alacaklısına sağladığı menfaatler sosyal duruma uygun ikamet, beslenme ve giyinme, görüp gözetme gibi ihtiyaçlarının karşılanmasıdır (B.K. 514). Bu ihtiyaçların karşılanmasını sağlayacak maddi desteğin ne olacağını önceden kestirmek mümkün olamaz. Hayatın idamesi için gerekli asgari şartları sağlayacak nafakaya borçlu olabilecek kimse ile ölünceye kadar bakma akti yapmayı engelleyen bir kanun hükmü yoktur.

Kaldı ki bu aktin hedefi nafaka veya ahlaki görevleri kadar bir maddi destek elde etmek değil, tarafların bilhassa bakım alacaklısının sosyal durumuna uygun bir bakım elde etmektir. Bu sebeplerle mirasçı olabilecek kimselerle yapılmış olan ölünceye kadar bakma aktinin in'ikadı sırasında özel bakıma muhtaç bulunmamak veya akitten sonra çok kısa yaşamak, bu aktin saklı pay kurallarını bertaraf maksadına matuf olduğunu kabule yeterli değildir. Sözleşmesinin saklı pay kurallarını bertarafa yönelik olduğu yönünde başka bir delil yokken tenkise karar verilmesi doğru bulunmamıştır (Y.H.G.K. 16.03.1988 günlü ve 814-247 sayılı kararı).

Sonuç: Davalının temyiz itirazının bu sebeple kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01.03.2007 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları

Saygılar,