Mesajı Okuyun
Old 08-11-2004, 01:28   #9
Gemici

 
Varsayılan

Sayın Dikici,
Siteye aktardığınız '1940 tarihli Hukuk Genel Kurulu Kararı' için teşekkürler. Yazdığınız gün, üzerinde fazla durmadan, üstün körü okumuştum. Bugün bir daha okudum. Belirttiğiniz gibi 'dil biraz ağır', ama bu ağırlık dil'in kendisinin ağırlığından gelmiyor. Sadece bize ağır geliyor. Sadece bize ağır geliyor dememin sebebi; 1940 ların dili ile bizim bugün kullandığımız dil arasındaki derin uçurum. Bu derin uçurum'un sebebi'de Türkçe'nin o günden bugüne geçirdiği değişim bence. Buna bir de hukuk dilinin konuşma dilinden zaten ağır olduğu gerçeğini eklersek, yazılanların hepsini tam olarak anlamak bir hayli zorlaşıyor.

Dil konusunu hesaba katmasak, karar hukuki düşünce tarzı'nın ve hukuk mantığının somut bir olaya uygulamasının başarılı örneklerinden birisi bence. Bir senteze, bir hükme varmak için sürdürülen tartışmalarda hukuk ilminin ve şerhlerin hukukun bağlayıcı ve yazgeçilmez kaynaklarından olduğunu vurgulayan bir örnek.

Konu'nun bu kadar derinlemesine tartışılması bazı kimselerde fazla detaya kaçılıyormuş hissini uyandırabilir. Bu detaylar aslında hukuk mantığının gereğidir bence; hukukçu akla gelebilecek bütün ihtimalleri irdemek ve tek tek gözden geçirmek zorundadır. Doğru sonuca ancak bu şekilde varabilir.

Sayın Dikici, tartışmaının seviyesi ve derinliği konusun'da sizinle aynı fikirdeyim. Söz alan bütün konuşmacılarda yeni bir hukuk sistemi oluşturmanın heyecanı ve konuya hakimlik var. En önemlisi kişilere değil fikirlere yönelik bir tartışma ortamının hakim olması.

Hangi konuda olursa olsun 'nerede o eski günler' diyenlerden değilim; eski'nin iyi olduğu, herşeyin eskiden güllük gülistanlık olduğu, aslında bir masaldan başka birşey değil. Bütün bunlara rağmen, hukukçularımız bir silkinip bir zamanların öncü hukuk ruhunu yeniden yakalasa ve o öncü ruhu yeniden içlerinde hissetse hiç te kötü olmaz gibime geliyor. Sözüm o ruhu halen içlerinde taşıyanlara ve mesleğini ciddiye alanlara değil elbetteki.

Kararı zevkle okumama rağmen bir yönünü tenkit etmeden geçemiyeceğim. Karada bir tutanak havası var. Kimin ne söylediği tek tek belirtilmiş. Benim bildiğim gerekçeli kararlarda herkesin ne söylediğinden ziyade lehte ve aleyhte olan görüşler birleştirilip özet olarak bildirilir. Bu şekilde tekrarlardan kaçınılır ve kararın sayfalar doldurması önlenmiş olur.

Kararların gerekçeli olması herşeyden önce o kararı veren mahkemenin hukuka ve insan haklarına gösterdiği saygı’nın bir göstergesi’dir. Gerekçeli olmayan kararların hukuka uygun olup olmadıklarının saptanması, sadece taraflar için değil, olayla ilgisi olmayan diğer hukukçular ve hukukla uğraşan diğer kişiler için de önemlidir. Bir kararın hangi gerekçelere dayanılarak alındığının bilinmesi hukuka ve devlet’e olan güven duygusunu artırır. Yaptığı bir işin keyfi olmadığını öne süren kim olursa olsun, o işi neden başka türlü değil’de ‘yaptığı şekilde’ yaptığını bildirip diğerlerini ikna etmezse, keyfilik suçlamasından kurtulamaz.

Saygılarımla