Mesajı Okuyun
Old 24-08-2009, 13:47   #15
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan BaharB
Cevap veren değerli katılımcılara teşekkür ederim. Somut olayın gerçekleştiği süreçten bahsedersem sanırım biraz daha ayrıntılı bir tartışma olabilir:

Müvekkilin tescil başvurusunun yayınlanması sonrası karşı taraf, müvekkilin tescil ettirmek istediği marka ile kendi tescilli markaları arasında aynılık / benzerlik bulunduğu, bu durumun karışıklık / iltibas (7-8. maddeler) yaratacak nitelikte olduğundan bahisle itirazda bulunuyor ve itiraz daire tarafından kısmen kabul edilerek bir kısım malların listeden çıkarılmasına karar veriliyor. Bu karara karşı tarafımızdan YİDK nezdinde itiraz ediliyor ve YİDK itirazımızı kabul ederek dairenin kararını kaldırıyor, karşı taraf bu karara karşı 2 aylık süre içerisinde herhangi bir dava açmıyor ve tescil talebimiz, talep edilen tüm mallar bakımından kabul edilerek marka müvekkil adına tescil ediliyor.

Bunun üzerine, 5. sene içerisinde karşı taraf bu kere yine aynı gerekçelerle hükümsüzlük davası açıyor.

Savunmamızda ortaya koyduğum olgulardan biri de "davacının tescil sürecinde, itiraz prosedürünü işlettiği ancak ihtilafı, dava şeklinde mahkemeye götürme hakkını kullanmadığı ve bu şekilde itiraz prosedürünü tamamladığı, dolayısıyla tarafları, konusu, sebebi aynı olan bu tartışmayı, hükümsüzlük davası şeklinde mahkeme önüne getiremeyeceği" şeklinde idi. Dava henüz devam etmektedir.

Aksi halde markası tescil edilen ve belki de çok büyük miktarlarda bu marka üzerinden ticari - sınai yatırım yapacak olan kişilerin, 5 sene ve hatta subjektif bir olgu olan "kötüniyet iddiası halinde" zamanaşımına dahi tabi olmadan markasının iptal edilebiliceği kuşkusuyla bir belirsizlik içerisinde kalacağını, kanunun buna imkan vermemesi gerektiğini düşünüyorum.

İşime geldiği için mi böyle düşünüyorum, bilmiyorum?