Mesajı Okuyun
Old 17-12-2007, 02:08   #81
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Fırat Bey ;

Kusura bakmayın,bu mesajı yeni okudum.Aslında bana yönelttiğiniz sorulara cevaplarım ana hatları ile daha önce yazdığım mesajlarda vardı.Mesajların bir kısmını çok tekrar içeren diğer mesajlarım nedeniyle özet olanları bırakarak silmiştim.Yine de genel bakışımı ve cevaplarımı şöyle aktarabilirim :

Bizim ülkemizde sosyal hukuk devleti,insan hakları,özgürlükler konusunda uygar dünya ortalamasının gerektirdiği bütün ilkeler anayasamız başta olmak üzere,yazılı hukuk metinlerimizde mevcut olduğu halde;gerçek yaşam unsurlarına ve koşullarına baktığımızda
insanlarımızın ne kadar sahipsiz,kaderine terkedilmiş,sağlıklı ve dengeli,uygar yaşama ait ve anayasal güvenceye bağlanmış olan, asgarisi insanca yaşama hakkı olan temel hak ve özgürlüklerini yaşamada yoksunluk içinde bulunduklarını hepimiz biliriz. İşin kötü yanı toplumsal doku ve alışkanlıklar da ,maddi-manevi yetersizliklerin,açlıkların,çekişmelerin ve mutsuzluklar sarmalının karmaşası ile doludur;yani Türkiye"de yaşamak zordur,normal,sağlıklı,iyi eğitimli,kimlik ve kişilik değerlerini donatabilmiş insanlar için de zordur,olmayanlar için de. Bizler,uygar ölçüleri,gereklerini teorik olarak öğrenir,aydınlanır,ancak kafamızın içindeki aydınlık ve bilinç yaşamda karşılığını bulmaz : Herşeyin iyisini,doğrusunu öğreniriz,kitaplarda kalır,yaşamımıza aktaramayız. Türk aydınının hiç değişmeyen kaderidir,hep yalnızdır,toplumla da kaynaşamaz bu yüzden,çünkü toplumsal ve genel düzey,bilinç ülke şartlarına bağlı olarak az gelişmiştir. İşte beyni,ruhu ve bedensel yapısı normal insanların dahi yaşamın normallerini yaşamaktan mahrum olduğu ve genel olarak vatandaşlarımızın da her türlü gelişim imkanından yoksun olduğu ülkemizde mutlu olma ve yaşama imkanı dünya ölçeğinde yapılan ulusların mutluluk çizelgesi araştırması ile de teyid edildiği gibi, en gerilerde,en sonlardadır. Beslenme ile ilgili bir prof.,geçen yıllarda,Türkiye şartlarında doğan ve kötü,sağlıksız beslenme,korumasız ve bilinçsiz sağlık gibi yaşama olanağını imkansız kılan kötü koşullardaki sayıca çok çocukların yaşayabilmesini tıbben anlayamadığını ve mucize olarak nitelendirdiğini açıklamıştı.Yetişkin bireylerin manevi doyum beklentileri açısından da ben aynı mucizeye inanıyorum.

Hukuki metinlerimiz,belgelerimiz de öyledir : Anayasayı okuduğumuzda kanatlanıp gökyüzünde uçacak kadar mutlu oluruz : Haklar,özgürlükler,sosyal devlet,mükemmel tarif edilir... Derneklerin,vakıfların,kuruluşların tüzük,ana sözleşme,metinlerine baktığınızda her şey muhteşem bir örgü,düzen,ileri unsurlar,vaadler içerir... En güzel örneği,her sokakta birkaç tanesi mevcut kıraathanelerdir.
(Kıraathane : Okuma Evi oluyor) İsmi ne güzel,ama gerçek hayata baktığımızda,bugüne kadar kıraathanelerde yüzyıllardır tek bir kitap okunmadığından emin olabiliriz. Sizin aktardığınız dernek tüzüğü de aynı yapaylıkta,gerçeklerle örtüşmeyen ve örtüşmeyeceği malum olan...

Normal,sağlık,psikolojik sorunu olmayan insanlar için bile bu kadar çelişkili,zor,tanımlara uymayan bir yaşamın içinde, doğalarından gelen cinsel yönelim karmaşası ile sorunlu insanlara kolay bir yaşamı ve toplumla barışık bir ilişkiyi aramak ne kadar gerçekçi olur? Herkesin birbirinin eksiğini,ayıbını,hatasını didiklediği,yaşamı akıl ve bilimle kavrama alışkanlığından,yeteneğinden yoksun,dedikoducu,başkalarının ayağına basarak bir adım yükselme arayışında olduğu,meraklı ve yara deşici kültürümüzü hepimiz tanırız. Toplumun yadırgadığı,kabul etmekte ve tanımakta zorlandığı,dışlamaya hazır olduğu bu tür insanların yaşama tutunmalarının manevi zorluklarını kabul ediyoruz. Ama ne var ki,mevcut yaşam ve ilişkilerine baktığımız zaman,kendi yaşamlarında ve toplum yaşamında derin yaralar açan,sağlık sorunları,kontrolsüz ve her tür tehlikeye,suiistimale açık yaşam örnekleri ile acının,parçalanmışlığın, dışlanmışlığın,uyumsuzluğun her tür örneğini gürürüz.Dünyada ve Türkiye"de AIDS hastalığının en önemli kaynağı da bu ilişkilerden kaynaklı. Fuhuş ve cinayet dosyaları da azımsanamaz.Ayrıca AIDS bulaşıcı,tehlikeli ve öldürücüdür.

Boşluk ve sorunlu yaşamlardan,özenti,sığınma,arayış sonucu bu kişilerle temasa geçip aralarına katılan , katılabilecek gençleri bekleyen tehlikeleri de düşünürsek,mahkemenin kamu düzeni,genel sağlık,kamu çıkarı telakkilerinin,gerçek yaşamdan karşılıklarını görebilir ve anlayabiliriz. Dernek tüzüğünde yazılanlar değil,yaşamın içinden gelen gerçekler önemlidir. Hakimler,ülke gerçeklerini,sosyal verileri ve kamu çıkarlarını her zaman nazara almak zorundadır. Ve bu kriterleri,etkenleri sosyolojik kavram ve telakkilerle,maksadı anlatmaya en uygun,bilimsel düzeyi yansıtan bir dille açıklamalıdır. Gerekçeyi oluştururken kullanılan dil ve yöntem daha bilimsel,kavramsal,kibar olmalıydı. Ama sonuç itibariyle doğru olan bir karar verdiklerine inanıyorum.

Cins ayrımcılığını reddeden bir anlayışın cinsel eğilimlerini ortaya koyarak dernekleşmesi de bir çelişkidir. Ayrıca cinsel yaşam özel yaşamın gizliliği ilkesine ve teminatına bağlıdır. Cinsel kimliklerini ilan ederek ve bu kimliğe bağlı yaşantı ve arayışlarını kamuya ilan etmelerinde bireysel ve toplumsal yerndelik yoktur. İnsanların toplumsal yaşama,toplumsal donelerle katılması,toplumsal boyuta ait özellikleri ile ortaya çıkması gerekir. Mesleki,sanatsal,kimlik,kişilik değerlerini işlemeleri ,entelektüel ve sosyal yönleri ile arayışlarını yönlendirmeleri onlara daha rahat ve doğru,huzurlu bir yön çizecektir. Toplumu asıl ilgilendiren ve ilgilendirmesi gereken de tinsel değerleridir.

Özgürlük,eşitlik,demokratik hak ve taleplerini karşılayan genel haklar ve hükümler,herkes için olduğu kadar onlar için de vardır.

Demokrasi ve hukuk adına bu derneğin varolmasını savunan meslektaşlarımdan samimi bir cevap almak üzere sormak isterim :
Bu dernek faaliyetini sürdürse,çocuklarınızın,aile bireylerinizin derneğe ve üyelerine destek olmak üzere derneğe devam etmesini, gitmesini,faaliyetlere ortak olmasını,üyelerle arkadaşlık kurmasını ister ve izin verir misiniz ?Ve,çocuklarınızın da demokratik bir eylemi olarak bu derneğe katkı vermek üzere ilgilenmesini,okul çıkışı dernek binasına uğrayıp çay içmesini kabul eder misiniz? Yoksa kaygılarınız öne geçer ve demokratik tavrınızı çocuklarınız için askıya alır mısınız ? Bu soruya vereceğiniz cevap,mahkemenin kaygılarını da açıklayacak ve anlamamıza yardımcı olacaktır.

Çok açık bir nokta,benim meseleye kişisel ahlak değerlerime göre yaklaşmadığımdır. Çünkü mesele ahlak meselesi değildir,bu yaklaşım çok sığ bir yaklaşım olur.
Beden ve doğaları nedeniyle insanlara ahlaksız demek çok basit,bayağı,düzeysiz bir bakış olur. Mesele sosyal gerçekler ve ihtiyaçlardır.Bu insanların anlaşılmaya,hoşgörüye,toplumla uyumlu ilişkilere,ruhsal dengeye ihtiyaçları var :Bunu da kendi bilinçleri ve toplum bilincinin yükselerek karşılaşması yaratabilir. Tabii,genetik tedai ile ilgili tıbbi gelişmeleri de nihai umut olarak bekliyoruz.

(Gemici arkadaşımız,tıbbi müdahaleyi gereksiz bulduğunu,doğa ile oynanmaması gerektiğini düşünmüş,ama bu düşünce de gerçekçi değil ve doğaya aykırı. Normal ve doğal olan iki cins vardır,her insan da doğal olarak bir ve gerçek cinsine ait olmak ister, genetik nedenlere bağlı gelişim hataları,sapmalar varsa tedavi edilme şansını hiç kimse reddetmez. Fizik ve doğadan gelen veya sonradan gelişen sapma, hastalıkların tümünün tedavisini,doğa ile oynamamak adına reddediyor muyuz?)