Mesajı Okuyun
Old 19-12-2009, 19:11   #3
Av.Hülya Büyükoğlu

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
16. Hukuk Dairesi
Esas: 2003/13179
Karar: 2004/3320
Tarih: 02.03.2004
ÖZET: Özet yazımı tamamlanmamıştır. Lütfen karar metnine bakınız.
(4949 sayılı Kanun. m. 99) (765 sayılı TCK. m. 2/2) (2004 sayılı İİK. m. 340, 352, 354) (2709 sayılı Anayasa. m. 38)
KARAR METNİ:
Taahhüdü ihlal suçundan sanık Selahattin Çukur´un İİK.nun 340. maddesi gereğince 1 ay hafif hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş, hüküm kanuni süresi içinde sanık tarafından temyiz edildiğinden Yargıtay C.Başsavcılığının bozma istemli tebliğnamesiyle dosya Daireye gönderilmiş olmakla, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okunup GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
1- 4949 s. Yasa´nın 99. maddesi ile İİK.nun 352. maddesine eklenen fıkra ile "takibi şikayete bağlı suçlarda dava ve cezanın 354. maddede yazılı nedenlerle düşeceği kararda belirtilir" hükümü getirilmiştir. TCK.nun 2/2. maddesi gereğince bu hususun kararda belirtilmemesi usulsüzdür.
2- Mahkemece sanığın üzerine atılı taahhüdü ihlal suçunu işlediğinden bahisle mahkumiyete dair hüküm kurulmuş ise de; yapılan araştırma, inceleme ve uygulama hükme yeterli değildir.
İİK.nun 340. maddesinde "...alacaklının muvafakatı ile İcra Dairesinde kararlaştırılan borcu ödeme şartını, makbul bir sebep olmaksızın ihlal eden borçlunun alacaklının şikayeti üzerine cezalandırılacağı" öngörülmüştür.
Anayasa´nın 38. maddesine 4709 s. kanunla "Hiç kimse, sadece sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz" hükümü eklenmiştir.
İİK.nun 340. maddesinin 2. cümlesi ve İcra Dairesinde alacaklı ile borçlu arasında kararlaştırılan ödeme şartından söz etmektedir. Borçlu ile alacaklının iradelerinin birleşmesi sözleşme niteliğindedir. (B.K.1) İcra Müdür veya yardımcısının sözleşmeye müdahale etmesi, sözleşmeyi değiştirmesi olanaksızdır. İcra Dairesi icranın tarafları olan alacaklı ve borçlunun beyanlarını tutanağa geçiren ve tutanağı düzenleyen merci konumundadır.
Bu husus İİK.nun 8. maddesinde açıkça vurgulanmıştır. Açıklanan sebeplerle İcra Dairesi sözleşmenin tarafı olarak kabul edilemez. Alacaklı ile borçlu arasındaki ödeme şartına uyulmaması sözleşmeden doğan bir yükümlülüğün ihlali niteliğindedir.
Anayasa´nın 38/8. maddesinin somut olayda uygulanması gerekip gerekmediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
Anayasa normla hiyerarşisinin tepe noktasındadır. Üstün norm olması sebebiyle uygulanmak zorunlu olduğu gibi, sanık lehine hüküm getirdiğinden TCK.nun 2/2 maddesi uyarınca da ilgili olaylara doğrudan uygulanması zorunlu olduğu sonucuna varılmaktadır.
İİK.nun 340. maddesinde ön görülen "makbul sebep" kavramı ile Anayasa´nın 38/8. maddesinde ön görülen "yerine getirememe" kavramlarının açıklanması gerekli görülmektedir.
Uygulamada hastalık, yangın, su baskını ve deprem gibi olağan üstü olaylar makbul sebep olarak kabul edilmektedir. Anayasada belirtilen "yerine getirememe" kavramı "makbul sebebide" kapsayacak şekilde daha geniş anlam ifade etmektedir. Borçlunun ekonomik gücü olmaması sebebiyle ve çaresizlikten borcunu ödeyememe "yerine getirmeme" olarak kabul edilerek sanığa hürriyeti bağlayıcı ceza verilmemelidir.
Borcu "yerine getirmeme" ile "yerine getirememek" kavramları kast ve ödeme gücü bakımlarından farklı olduğu gibi bunlara uygulanacak yaptırımlar da farklıdır. Zira, Anayasa borcu yerine getirmeyeni değil, getiremeyeni korumaktadır. Bu sebeple ödeme gücü olduğu durumda borcu yerine getirmeyen ve taahhüdünü ihlal edenlerin cezalandırılması zorunludur.
Alacaklıya sanığın mal varlığını kanıtlamak üzere olanak tanınmalı, bildireceği bütün deliller toplanarak ve birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir.
Temyiz itirazlarının bu sebeplerle kabulü ile hükmün BOZULMASINA 2.3.2004 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Kaynak: Corpus Arşiv
[Copyright © Ced Dağıtım Medya Yazılım - Corpus Mevzuat ve İçtihat Programı]