Mesajı Okuyun
Old 18-07-2007, 08:07   #2
halit pamuk

 
Varsayılan

1. Genel olarak,Ödeme emri gönderilmeden yapılan haciz hukuka aykırıdır.Ancak yine de haciz varakasını incelenmekte yarar olacaktır.Dosyayı ayrıntısıyla bilmiyorum ama Şirketin türü , ortaklık, kanuni temsilcilik,6183'ün 35. maddesi gibi husulara dikkat edilmeli ve haciz varakası da incelenerek; Hacze kim karar vermiş, kati haciz midir,ihtiyati haciz midir ve de neye dayanarak karar verilmiş bakmakta fayda var:

Doğrudan olayla alakası olmasa da basit bir örnek teşkil edebilecek bir karar:

T.C.
DANIŞTAY
3. DAİRE
E. 1996/5063
K. 1997/3462
T. 16.10.1997
• GECİKME ZAMMI ( Ödeme Emri Düzenlenmesi - Mükellef Bildirim )
• ÖDEME EMRİ ( Gecikme Zammının Hesaplanıp Mükellefe Bildirilmesi Gerektiği )
• ÖDEME EMRİ DÜZENLENMEDEN MÜKELLEFE İCRA UYGULANAMAYACAĞI
• İCRA TAKİBİ ( Ödeme Emri Düzenlemeden İcra Yapılamayacağı )

ÖZET : Gecikme zammının uygulanma süresine göre hesaplanan miktarın ödenmesinin borçluya ödeme emri düzenlenerek bildirilmesi gerektiği hakkında.

İstemin Özeti: Davacı kurumun Nisan-Mayıs 1995 dönemine ilişkin vergi borçlarını vadesinde ödememesi nedeniyle hesaplanan gecikme zammının tahsili amacıyla bir başka kurumdan alacağına uygulanan haciz işlemine karşı açılan davayı; 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 52. maddesinde gecikme zammının önceden borçluya bildirilmesinin zorunlu olmadığı yolundaki hükmünün; gecikme zammının uygulanma süresine ilişkin olduğu, aynı kanunun 55. maddesindeki amme alacağının vadesinde ödenmesi veya mal bildiriminde bulunulması lüzumunun ödeme emri ile tebliğ olunacağı öngörüldüğünden idarece amme alacağına gecikme zammı uygulanacağının bildirilmesi zorunluluğu bulunmadığı, ancak gecikme zammının uygulanma süresine göre hesaplanan miktarın ödenmesinin borçluya ödeme emri düzenleyerek bildirmesi gerektiği, olayda ödeme emri düzenlenmeksizin haciz uygulandığının anlaşıldığı, bu durumda doğrudan uygulanan haciz işleminde yasaya uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle kabul ederek haciz işlemini iptal eden İzmir Üçüncü Vergi Mahkemesinin 25.4.1996 günlü ve E: 1996/75, K: 1996/379 sayılı kararının; gecikme zammının önceden borçluya bildirilmesinin zorunlu olmadığı ileri sürülerek bozulması istemidir.

Savunmanın Özeti: Savunmada bulunulmamıştır.

Tetkik Hakimi N.K.`nın Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar vergi mahkemesi kararının bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

Savcı T.C.`nin Düşüncesi: 6183 sayılı Kanunun 52 nci maddesinin 2 nci fıkrasında, gecikme zammının önceden borçluya bildirilmesinin gerekmeyeceği yolunda yer alan hüküm aslın ödendiği tarihte ödenmeyen gecikme zammı için ödeme emri düzenlenmesine engel değildir.

Bu nedenle; temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, ödeme emri düzenlenip tebliğ edilmeden tesis edilen haciz işlemini iptal eden vergi mahkemesi kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediğinden, temyiz isteminin reddinin gerektiği düşünülmektedir.

Türk milleti adına hüküm veren Danıştay Üçüncü Dairesince işin gereği görüşülüp düşünüldü: Dayandığı hukuki ve kanuni nedenlerle gerekçesi yukarıda açıklanan vergi mahkemesi kararı, aynı gerekçe ve nedenlerle dairemizce de uygun görülmüş olup temyiz istemine ilişkin dilekçede, ileri sürülen iddialar sözü geçen kararın bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından temyiz isteminin reddine ve kararın ONANMASINA, 16.10.1997 gününde oybirliğiyle karar verildi.





ÖZET : Tüzel kişinin vergi borcundan dolayı tüzel kişilik adına yapılan takip sonuçlandırılmadan, şirket müdürünün mallarına haciz konulamayacaktır.
İstemin Özeti: Davacının müdürü olduğu limited şirketin vergi borçlarından dolayı kendisine ait aracına ve ... A.Ş. ... Şubesindeki özel hesabında bulunan parasına uygulanan haciz işlemlerinin iptali istemiyle açılan davada, Ankara 5.Vergi Mahkemesi'nin, 16.9.1998 günlü ve E: 1998/115, K: 1998/506 sayılı kararıyla; haciz işleminden önce vadesinde ödenmeyen alacakların yükümlülere bir ödeme emri ile tebliğ edilmesi gerektiği, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 10 uncu maddesine göre tüzel kişilerin vergi borçlarından dolayı, öncelikle tüzel kişilik hakkında takibat yapılması ve ancak, tüzel kişiliğin mal varlığının borcu karşılayamaması veya tahsil imkansızlığının ortaya çıkması halinde, bu durumun açıkça tespit edilmesi üzerine sorumlular hakkında takibata geçilmesinin mümkün olduğu, olayda, ... İnşaat ve Makina San. Ltd. Şti.'nin vergi borçlarından dolayı davacı şirket hakkında takibata geçildiği ve şirket tüzel kişiliğine ait bir araca 8.7.1997 günlü işlemle haciz uygulandığı, ayrıca şirket borçlarının tahsili amacıyla, şirket adına düzenlenen ödeme emirlerinin 13.3.1998 tarihinde tebliğ edildiği, henüz bu takibat sonuçlandırılmadan, aynı tarihlerde, şirket müdürü hakkında da şirket tüzel kişiliği hakkında yapılan takibata paralel olarak takibat yapıldığı ve davacının özel aracına ve özel hesabına 8.9.1997 ve 4.9.1997 tarihlerinde haciz uygulandığı, bu hacizlerden sonra da, şirket borçlarının tahsili amacıyla ödeme emri düzenlendiği ve düzenlenen ödeme emirlerinin 13.3.1998 tarihinde davacıya tebliğ edildiğinin anlaşıldığı, Vergi Usul Kanunu'nun 10 uncu maddesi uyarınca, şirket tüzel kişiliği hakkında yapılan takibat sonuçlandırılmadan, tüzel kişiliğin temsilcileri hakkında takibat yapılmasının yasaya aykırı olduğu, yine 6183 sayılı Kanun hükümleri uyarınca, ödeme emri düzenlenmeden haciz işlemi uygulanmasının mümkün olmadığı, 6183 sayılı Kanun'un mükerrer 35 inci maddesi uyarınca yapılacak takibatın vergi ve benzeri mali yükümler dışındaki borçları kapsadığı, davacı adına uygulanan haciz işleminde yasaya uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle haciz işleminin iptaline karar verilmiştir. Davalı idare, yapılan işlemde yasaya aykırılık bulunmadığını ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir.
Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.
Danıştay Savcısı A.G.'nin Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp vergi mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenle temyiz isteminin reddi ile vergi mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
Tetkik Hakimi Ö.D.'nin Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde Öne sürülen hususlar, temyize konu mahkeme kararının bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmadığından temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.
Türk milleti adına hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince gereği görüşüldü: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, bozulması istenilen kararın dayandığı gerekçeler karşısında, yerinde ve kararın bozulmasını sağlayacak durumda görülmemiştir.
Bu nedenle, temyiz isteminin REDDİNE 3.3.1999 gününde oybirliğiyle karar verildi. (4.D.,1998/4786E.3.3.1999T)





2. Eğer hukuka aykırı aykırı bir haciz varsa, haciz işleminin iptalini vergi mahkemesinden istenmelidir.Kanaatimce burada süre sorunuyla karşılaşılmayacaktır.

T.C.
DANIŞTAY
4. DAİRE
E. 1990/1088
K. 1990/3054
T. 7.11.1990
• YAZILI BİLDİRİM BULUNMAMASINA RAĞMEN İŞLEMİN ÖĞRENİLMİŞ OLMASI ( Dava Açma Süresinin İşlemesini Sağlamaması )
• DAVA AÇMA SÜRESİ ( İdari İşlem Hakkında Usulüne Uygun Tebligat Bulunmamasına Rağmen İlgilinin İşlemi Öğrenmiş Olması Halinde )
• İDARİ DAVA AÇMA SÜRESİNİN İŞLEMEMESİ ( İdari İşlem Hakkında İlgiliye Yazılı Bildirimde Bulunulmaması )
• İDARİ İŞLEM HAKKINDA YAZILI BİLDİRİMDE BULUNULMAMASI ( İşlem Bir Şekilde Öğrenilse de Dava Açma Süresinin İşlemeyeceği )
2577/m.7,3
ÖZET : Yükümlünün idari işlemi bildirim dışında bir yolla öğrenmesi üzerine açtığı davada, usulüne uygun tebligat yapılmadığından dava süresi işlemeye başlamaz ve böyle bir dava süreaşımı nedeniyle reddedilemez.
İstemin Özeti: Yükümlünün ortağı olduğu Hatay ... Nakliyat A.Ş`nin vergi borçları nedeniyle yükümlüye ait taşıt aracı üzerine uygulanan haciz işlemine karşı açılan davayı; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7 nci maddesinin 1 inci bendinde, dava açma süresinin özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay`da ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gün olduğunun belirtildiği, dosyanın incelenmesinden, yükümlünün Hatay Trafik Şube Müdürlüğüne verdiği 1.8.1989 tarihli dilekçesine aynı gün verilen cevapla ... FN 626 plaka numaralı otobüsüne vergi deiresi tarafından 6.9.1988 gün ve 12615 sayılı haciz bildirisi ile haciz şerhi konulduğuna 1.8.1989 gününde muttali olduğuna göre muttali olduğu tarihten itibaren en geç çalışmaya ara vermenin sona erdiği günü izleyen 12.9.1989 günü mesai bitimine kadar dava açılması gerekirken 30 günlük dava açma süresi geçirildikten sonra 11.10.1989 gününde mahkeme kaydına giren dilekçe ile dava açıldığı anlaşıldığı gerekçesiyle süreaşımı yönünden reddeden Hatay 2. Vergi Mahkemesinin 18.1.1990 günlü ve E: 1989/343, K: 1990/32 sayılı kararının; herhangi bir tebligat yapılmadan taşınmaz mallarına haciz uygulandığı ileri sürülerek bozulması istenmektedir.
Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.
Denıştay Savcısı K.U.`nun Düşüncesi: Uyuşmazlık, dava açma süresi ile ilgilidir.
Olayda, Hatay ... Nakliyat A.Ş`nin vergi borcu için yönetim kurulu üyesinin mal varlığına uygulanan haciz işlemi için açılan davanın, 2577 sayılı Yasanın 7 nci maddesinde belirtilen 30 günlük sürenin geçirilmesinden sonra 11.10.1989 tarihinde açıldığının anlaşıldığı gerekçesiyle, vergi mahkemesince reddedilmiş olup, yükümlü vekilince müvekkiline herhangi bir tebligat yapılmadığı ileri sürülmekte ise de, dosyanın incelenmesinden, haciz işlemine 1.8.1989 tarihinde muttali olduğu anlaşıldığından, 30 günlük dava süresinin geçirildiği açıktır.
Bu nedenle, temyiz isteminin reddi gerekeceği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince Tetkik Hakimi S.O.nun açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Ortağı bulunduğu anonim şirketin vergi borcu nedeniyle taşınmaz mallarına uygulanan hacizlere karşı dava açıldığı anlaşılmaktadır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu`nun 7 nci maddesinde, dava açma süresinin yazılı bildirim tarihinden itibaren işleyeceği açıklanmıştır. Bu hükme göre idari dava açma süresine başlangıç olacak yazılı bildirimin yetkili makamlarca ve karar ve işlemler açıklanması suretiyle yapılması gereklidir. İdari Yargılama Usulü Kanununun 3 üncü maddesindeki, dava dilekçelerine dava konusu kararın aslının veya onaylı örneğinin ekleneceğine ilişkin hüküm de bu görüşü doğrulamaktadır.
Bu durumda, yükümlünün hak ve menfaatini ilgilendiren bir idari işlem tesis edildiği yetkili makamlarca yapılan yazılı bildirim dışında başka yollarla öğrenmiş olması üzerine açtığı davada, usulüne uygun bir tebligat yapılmadıkça dava süresi işlemeye başlamayacağı gibi bittiğinden de söz edilemeyeceğinden davanın süreaşımı yönünden reddinde yasal isabet yoktur.
Öte yandan, idari işlemler tesis edildikleri tarihte hukuken var olan geçerli bir işlem niteliğini kazanırlar. Yazılı bildirimin amacı ilgilileri işlemden haberdar etmek ve dava haklarını kullanmalarına olanak sağlamak olduğuna göre, usulüne uygun bir yazılı bildirim bulunmamasına rağmen işlemin varlığının haricen üğrerilmesi üzerine açılan davanın incelenmesine bir engel bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, uyuşmazlığın esası hakkında bir karar verilmek üzere Hatay 2. Vergi Mahkemesinin 18.1.1990 günlü ve E: 1989/343, K:1990/32 sayıl kararının bozulmasına 7.11.1990 gününde oybirliğiyle karar verildi.