Mesajı Okuyun
Old 21-09-2019, 18:02   #11
granma

 
Varsayılan

Yargıtay 13. H.D 2006/3913 E. 2006/8569K İçtihat
(Karar Tarihi : 26.05.2006)
Dava: Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Karar: Davacı, oğlu S.'nin ortaklarıyla birlikte bankadan kredi çekebilmeleri için teminat amaçlı boş senet imzalayıp verdiğini, kötü niyetli ortak V.'nin sonradan 200.000.000.000 TL. bedel üzerinden doldurularak takibe geçildiğini, hileli borçtan kurtulmak, korunmak için oğlunun iş arkadaşı davalı ile itimada dayanan bir borçlanma yaparak, borçlu imiş gibi icra müdürlüğünde aldatılarak işlem yaptırdığını, iradesinin serbest olmadığını, yeni prostat ameliyatı olup idrar torbası ile icra dairesine gittiğini takip talebine borç sebebi nakit karşılığı yazıldığını, gerçekte nakit alış verişi olmadığını, sonra taşınmazlarına haciz konulup kıymet takdir raporuna gelince olaya vakıf olduğunu ileri sürerek, Ağlasun İcra Müdürlüğünün 2005/15 sayılı takip dosyası ile davalıya borçlu olmadığının tespitine, davalının %40 tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı duruşmalara katılmamış, mahkemeye verdiği cevap layihası ile davalının takip dosyasında borcu kabul edip itiraz ve ödeme sürelerinden feragat ettiğini, iddianın yazılı belge ile ispat edilmesi gerektiğini savunarak davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, ispat külfeti davacı-borçluda olup iddiasını ispatlayamadığı, davalı alacaklıya yemin dahi teklif etmediğinden, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Davalı alacaklı tarafından Ağlasun 2005/15 sayılı icra dosyasında 180.000.000.000 liralık alacağının tahsili için ilamsız icra takibine girişildiği, takipte borcun sebebi olarak nakit karşılığına dayanıldığı ve ödeme emrinin davacı borçluya aynı gün tebliğ edilmek, itiraz edilmemekle kesinleştiği dosya kapsamı ile anlaşılmaktadır.

Eldeki dava ise; kesinleşen bu takibe karşı, davacı borçlu tarafından açılan menfi tespit davasıdır. Dava konusu olayda icra takibi bir belgeye dayanmamaktadır. Ödeme emrine itiraz edilmemesi sonucu ilamsız icra takibinin kesinleşmesi, takip hukuku yönünden sonuç doğurur. Bu husus, borçlunun, borcu olduğunu ikrar ettiğine dair maddi hukuk yönünden bir karine teşkil etmez. O halde, davalı alacaklı davacı borçludan alacaklı olduğunu ispat etmekle yükümlüdür. Alacaklı olan davalının icra takibinde herhangi bir belgeye dayanmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle davalı, takip tarihi olan 01.03.2005 tarihinden önce alacaklı olduğunu yazılı belge ile kanıtlaması gerekir. Diğer taraftan genel hükümler uyarınca ispat yükünün dağıtımında objektif iyi niyet kurallarının da göz önünde tutulması gerekir. Alacaklı davalının herhangi bir belgeye dayanmayarak, icra takibinin kesinleştiğini ileri sürmekle, davacı borçlunun, borçlu olmadığını ispat etmesi olumsuz olayların ispatındaki güçlük ve çoğu zaman imkânsızlık göz önüne alınırsa, borçluyu olumsuz bir olayın ispatına zorlamak olur ki, bu objektif iyi niyet kuralları ile bağdaşmaz.

Mahkemece, değinilen bu yön gözetilerek, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, ispat yükü ters çevrilerek ve davacı borçluya yüklenerek davanın reddi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

KARAR : Yukarıda açıklanan nedenle temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 26.05.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.