Mesajı Okuyun
Old 12-05-2017, 12:30   #6
Av. Suat

 
Varsayılan

Sayın Av. Göztepeli,

Konu ile birebir örtüşen bir yargıtay kararı hemen aşağıdadır.
Değimiz gibi HUKUKİ YARAR, DAVA ŞARTIDIR.
Karar, tam bir ders niteliğinde .....
Sayın hakimlerimizin, önüne gelen bu gibi uyuşmazlıklarda taraf sıfatın yanında HUKUKİ YARAR kriterini de göz önünde bulundurmaları gerekmektedir.


T.C.
Yargıtay
8. Hukuk Dairesi

Esas No:2014/1698
Karar No:2014/20921

Y.. A.. tarafından mirasçılık belgesi davasının reddine dair Ankara 10. Sulh Hukuk Mahkemesi'nden verilen 15.01.2014 gün ve 57/41 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R
Davacı Y.. A.. vekili dava dilekçesinde; davacı bankaya borçlu olan Ö.. A... Ziraat Tohum Gübre Zir. İl Tic. Ltd Şti ve diğer tüm müşterek müteselsil kefillerin vekil edeni bankaya olan borçlarını ödememesi sebebi ile tüm muhataplara hesap kat ve borcu ödeme ihtarnamesi gönderildiğini, müşterek ve müteselsil kefillerden biri olan O.. D..'a gönderilmiş olan Kırıkkale 5. Noterliği'nin 06 .11.2013 tarihli ve ... yevmiye numaralı hesap kartı ve borcu ödeme ihtarnamesinin 09.11.2013 tarihinde muhatabın vefat ettiğinden bahisle bila tebliğ döndüğünü açıklayarak vefat eden borçlunun mirasçılarının belirlenmesi ve mirasçılar hakkında icra takibinin yapılabilmesi açısından veraset belgesinin verilmesini istemiştir.
Mahkemece; “yetki verilmediği, muris ile mirasçılık sıfatının bulunmadığı" gerekçesiyle tensibine davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Davacı vekili davayı açarken veraset belgesini istediği borçlu O.. D..'a ait bankadan çekilen krediye kefil olduğuna dair kredi sözleşmesini, murise çekilen ihtarnameyi, kredi bilgileri ve ödeme planına ilişkin yazıyı, dava dilekçesi ekinde sunduğu ve bu belgelerin dosya arasında bulunduğu saptanmıştır. Davacı Banka dilekçe ekinde, sunulan belgeler ile alacaklı durumunda bulunduğuna ve bu konuda bir duraksama görülmediğine göre borçlu O.. D..’a ait veraset belgesini istemesinde hukuki yararının bulunduğu konusunda hiçbir duraksama söz konusu değildir. Aksi halde davacı Bankanın dava açınası ya da icra takibi yapıması olanaklı hale gelmez. Bunun garantisini kimsede veremez.
HUMK'da yer almamakla birlikte Yargıtay Uygulaması gereğince “hukuki yarar ilkesi" davanın açılması bakımından dava şartı olarak kabul edilmekte ve uygulanmakta idi. Dava şartları hiç şüphesiz davanın açıldığı tarihte yani başlangıçta aranır. Olup olmadığı belirlenir. 6100 sayılı HMK'nu hazırlanınca uygulamadan esinlenerek bu hukuki yarar ilkesi kanun hükmü haline getirildi. HMK'nun dava şartları başlığı taşıyan 114/1-h bendinde
"davacının dava açmakta hukuki yararının bulunması" ilkesinin dava şartları arasında sayıldığı görülmektedir. Hukuki yarar ilkesinin bulunduğu durumlarda mutlaka davacı tarafın önce bir mahkemede dava açınası, ondan sonra bu mahkemeden veraset belgesinin veya herhangi bir işin yapılması bakımından yetki alınmasına gerek olmadığı gibi, önce bir şeyin veya bir alacağın icra takibine konulması ve belirli aşamalardan sonra icra müdüründen yetki alınması suretiyle herhangi bir dava açılmasına da gerek bulunmamaktadır. Aksi halde hak arama yollarının sınırlandırılması ya da kapatılması söz konusu olur. Bu aynı zamanda bir hak ihlaline yol açabilecektir.
Anayasa'nın hak arama hürriyeti başlıklı 36. maddesinde; "Herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir," denilmek suretiyle savunma hakkının kısıtlanamayacağına vurgu yapıldığı gibi, hak arama yollarının da sınırlanamayacağını vurgulamıştır. Bu hüküm ortada dururken davacı daha önce herhangi bir dava açmadığı gibi, icra takibine de yapmadığı ve aynı zamanda borçlu ile irs ilişkisinin de olmadığı görüşünden hareketle isteğin reddine karar verilmesi açıklanan Anayasa hükmüne ve belirtilen ilkelere aykırı düşmektedir.
Yapılan açıklamalar ve dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler ile davacı Banka'nın borçlu O.. D..'a ait veraset belgesini alması konusunda hukuki yararının bulunduğu, aksi halde hak arama yollarının sınırlandırılması durumunun ortaya çıkacağı, bu nedenlerle mevcut dosya kapsamı gözetilerek durum değerlendirildikten sonra işin esası hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
Açıklanan nedenlerle davacı banka vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/III-2. bendi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 25,20 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 14.11.2014 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.




Nitekim hemen aşağıdaki örnekte davadaki taraflar ile herhangi bir nesep bağı veya ailevi ilişkisi olmamasına rağmen, tamamen üçüncü kişi konumunda olan davacının hukuki yararının bulunması halinde nüfus kayıtlarını yakından ilgilendiren TANIMAMIN İPTALİNİ dava edebileceğine karar verilmiştir.



YARGITAY 2. Hukuk Dairesi 2004/4342 E., 2004/6810 K.
HUKUKİ YARAR---TANIMANIN İPTALİ-- TANINAN ÇOCUĞUN NÜFUS KAYITLARI
ÖZET : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ( ret ) hükmün temyizen murafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Dava, tanımanın iptali İsteğine ilişkindir.
Tanımanın iptalini isteyen davacı; tanınan çocuğa, sigortalı iken ölen babası Fevzi’den dolayı Sosyal Sigortalar Kurumunca (...gelir) bağlanmış olması sebebiyle kurumun rücuan tazminat talep ettiği kişidir. Kurum tanıma nedeniyle hak sahibi olmuş olan çocuğa gelir bağlandığına-ve bağladığı bu geliri, sigortalısının ölümüne sebebiyet veren davacıdan rücuan talep ettiğine göre, tanıma işleminin geçersiz kılınmasında, davacının hukuki yararı bulunmaktadır.