Mesajı Okuyun
Old 16-10-2006, 12:23   #7
bulker

 
Varsayılan

Avukat olmadığımdan bu konunun yasa maddelerinden ziyade uygulaması ile ilgili görüş alış verişinde bulunmak istiyorum, şöyleki:
1999 yılında boşandım, kızın 3 yaşındaydı ve velayet anneye bırakıldı ve bu duruma rıza gösterdim. Görüşmelerim 2 haftada bir Ctesi sabahtan Pazar akşama dek. 2 yıl önce eski eşim bir almanla evlenerek Almanya ya gitti. Kızımın gidişine onay vermedim, görüşün yeniden düzenlenmesiyle ilgili dava açtı, tedbir kararı aldı ve çocuğu götürdü. Dava yaklaşık 1 yıl sürdü konu ile ilgili 3 adet bilirkişi raporu düzenlendi. Bu arada çocukla telefon ve internet üzerinden görüşme taleplerim mahkemede kabul görmesine rağmen pratikte engellendi, dava sürerken Almanya da çocuğu okulunda ziyarete gittim, burada da görüşmem engellendi, ancak 20 dakika Alman birirnin gözetimi altında kızımla görüşebildim. Bu durumları şahitlerle belgeledim. Dava sonucu hakim "görüşü yeniden düzenlemekle" birlikte "annenin velayet hakkını kötüye kullandığını, babanın psikolojik durumu uygun değilse vasi atanmasını , fakat açılmış olan herhangi bir velayet davası olmadığından karar verilmedi..." şeklinde sonuçlandırdı ve ben velayet davası açtım. Anne çalışıyor, ve Almanya dan diğer ülkelere iş seyehatleri yapıyor. Çocuk uluslararası bir okula gidiyor, okulda Türk yok. Yaşadıkları yerde sadece 4 yaşında babası amerikalı anne Türk bir çocuk var. Görüşmeler halen kısıtlanıyor ve ben bu konuda hiçbirşey yapamıyorum. Kızımla görüşme ile ilgili ben anneden(istanbul) alıp İzmire getirip annede izmirden götürüyordu. Karşı taraf velayet davası halen sürmekte olmasına rağmen sonuçlanmış "görüşün yeniden düzenlenmesi"davasında(12.2005)tavzih istiyorlar(08/2006) tedbiren tavzih sonucu çocuk istanbuldan alınıp istanbuldaki adrese teslim edilmesini gerektiriyor. Velayet davasına değil diğer avukata karar tebliğ ediliyor ve o da bana ulaşamayınca mahkemeye iade ediyor. Bu arada çocuğun alınması ile ilgili olarak ben İzmirde beklerken onlar izmir e geliyor savcıya mahkeme kararının uygulanmadığını söylüyor, savcı sözlü talimatla karakolu arıyor iki polis ayarlanıyor ve evim basılıyor. Ben annesi çocuğu alacak diye beklerken polislerin gelişi ve bütün bunlara evde yalnız olduğumuzdan kızımda şahit oluyor. Kızımın tüm bunlar yaşanırken nasıl dehşete düştüğünü ve nasıl bir travma geçirdiğini belirtmeme gerek yok sanırım. 15 saniye bile olsa bu görüntüleri kayıt etmeyi de başardım. Psikolog ve sosyal hizmet uzmanı olmadan böyle ev basılabiliyor. Çocuğu aldılar ve gittiler, anne aşağıda bekliyormuş, bu da yetmiyormuş gibi hakkımda karakola gidip çocuk kaçırma suçundan suç duyurusunda bulunuyorlar( bu arada kızım da karakola gidiyor), bu konuyu bir de velayet davasına getiriyorlar ve ben çocuğun teslim alınma koşulları bellidir eğer anne baba çocuğu vermiyorsa icra marifetiyle icra memuru, sosyal hizmet uzmanı, psikolog ancak bunlar gerek görürse polisin eşlik edebileceğini söylüyorum, pişkin pişkin avukat C.tesi günü bunları nerden bulacağım diyor, hakimde sadece dinlemekle yetiniyor.
Bu arada İzmir de savcı talebi haklı görerek hakkımda TCK234/1,-53 maddeleri gereğince cezalandırılmam için dava açıyor.
Tavzih kararı çocuğun polis zoruyla alınmasından 1 hafta sonra posta yoluyla bana ulaştı. Yani tavzihten haberim olmadığını da belgeliyebiliyorum.
Tüm bunlara rağmen avukatım velayeti almamın zor olduğunu söyleyebiliyor. Bu arada eski eşim ünlü bir hukuk bürosu tarafından temsil ediliyor.

Burada birşeyin altını çizmek gerekiyor. Çocuk anne ya da babanın malı değildir (maalesef mahkemelerimiz biraz böyle bakıyor gibi), aile mahkemeleri yeterince bilgi ve eğitim sahibi değildirler, velayet isteyen alan vs. kişiler azılı hırsız veya cinayet sanığı değildir, ki bunu bizzat hakimin de yüzüne söyledim. "Siz tarafsınız" dedim, "taraf olmalısınızda, bu taraf çocuğun tarafında olma ve onun menfaatlerini teslim etme şeklinde olmalıdır."
Tüm yukarıdaki duruma bakıldığında çocuğun babasıyla olan ilişkisi bilinçli bir şekilde engellenmekte ayrıca yabancı bir ülkede yaşaması etrafında anneanne, babaanne, dayı, amca, gibi akrabaların olmaması arkadaşların ve öğretmenlerin yabancı olması ki tüm bunlar çocuk için sosyal destek sistemleridir, çocuğun ileride kimlik sorunu yaşayacağının da göstergesidir.

Tüm bunları ışığı altında lütfen söyler misiniz "anne evlenirse, taşınırsa velayet hakkı gider gibi" konuları tartışmak ne derece anlamlı?
Saygılarımla

Not: Özetlemiş olduğum davama yardımcı olabilecek yöntem, yasa maddesi, yargıtay kararı, kaynak vs. katkınız olursa şimdiden teşekkür ederim. Örnekse internet üzerinden görüşememe nasıl belgelenebilir, bunu emniyet mi yoksa Türk telekom mu takip eder. Telefon kayıtları Turkcell tarafından tutuluyor mu, görüşmeler belgelenebiliyor mu?