Mesajı Okuyun
Old 25-10-2010, 00:22   #270
Av.Barış

 
Varsayılan Kadın hakime bekaret kontrolü

HSYK tarafından meslekten atılınca Türkiye’yi AİHM’de mahkûm ettiren Hâkim Arzu Özpınar, hakkındaki iddiaların asılsız olduğunu ispatlamak için bekâret raporu aldığını söyledi.


Taraf'ın haberine göre, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) 2003’te “fazla makyaj yaptığı, mini etek giydiği ve bir avukatla ilişkisi olduğu” iddialarıyla ihraç ettiği Mersin’in Gülnar İlçesi’nde görev yapan Hâkim Arzu Özpınar, kendini savunmak için ‘bekâret raporu’ almak zorunda kalmış. İhraç kararının ardından işsiz kalan, ailesiyle ilişkileri bozulan Özpınar intihar girişiminde bile bulunmuş.

2003’ten beri hiçbir yerde iş bulamayan Özpınar, şu an geçen yıl kaybettiği babasından kalan öksüz maaşı ile geçinmeye çalışıyor. Dedikodu ve isimsiz ihbar mektuplarıyla meslekten atılan, avukatlık bile yaptırılmayan Arzu Özpınar yaşadıklarını Taraf’a anlattı.

İsimsiz ihbar mektupları
Ankara Hukuk Fakültesi’nden ikincilikle mezun olan Arzu Özpınar’ın henüz 27 yaşında genç bir hâkimken hayatını karartan süreç, son görev yeri Gülnar’da HSYK’ya şikâyet edilmesiyle başladı. Bir davada bazı polisler hakkında mahkûmiyet kararı vermesinin ardından Bakanlığa “Milliyetçi polisler”, “Adliye çalışanları” ve “bir vatandaş” gibi imzalarla gönderilen ihbar mektuplarında Özpınar’ın ‘fazla ruj sürdüğü’, ‘mini etek giydiği’, ‘odasına bir avukatı alıp kapıyı kapattığı’, ‘farklı erkeklerle yemek yediği’ iddia ediliyordu. Şikâyetler üzerine Adalet Bakanlığı’nın, Özpınar’ın meslek hayatındaki ilk soruşturmayı başlatarak görevlendirdiği müfettiş ‘ihraç’ talebiyle hazırladığı raporu HSYK’ya gönderdi.

Her genç kız gibi...
Soruşturmadan bir ay önce terfi alan Özpınar, ardından yaşadıklarını şöyle anlattı: “Mezun olduğum zaman hocalarım kariyerimi akademisyen olarak sürdürmemi istedi. Ancak ben savcı bir babanın kızıydım ve onun gibi aktif görev yapmak istiyordum. O yüzden teklifi geri çevirdim. Önce Erzurum Karaçoban’a, ardından da Gülnar’a tayinim çıktı. Hayatım boyunca unutamayacağım olaylar da bu tayinle başladı.

Annem ve babam boşanmıştı. Annem ve kardeşlerime ben bakıyordum. Bir erkek kardeşim ODTÜ’de okuyordu. 27 yaşında olan her genç kız gibi giyimime kendime özen gösteriyor, makyaj da yapıyordum.

‘Bekaret raporu’ beni yıktı
Hakkımda bir grup polis bakanlığa şikâyette bulunmuş, beni ‘iffetsizlik’ ve ‘namussuzlukla’ suçlamış. Gerekçe olarak da mini etek giymemi, makyaj yapmamı göstermişler. Bir de, bir avukatın sık sık odama girdiğinden, onunla ilişki içinde olduğumdan bahsetmişler. Ben bir hâkimim ve elbette odama avukatlar girebilir. Bundan daha doğal ne olabilir ki. Böyle bir ilişki yaşamadım. Ancak yaşasam dahi bu benim özel hayatım. Kurul özel hayata müdahale eden bir ahlak polisi gibi karar verdi.

Bakanlığın gönderdiği müfettişe, suçlamaların asılsız olduğunu ispatlamak için ‘bekâret raporu’ almak zorunda kaldım. En ağırıma giden, onurumu kıran ve beni ömür boyu hiç kurtulamayacağım bir bunalıma sürükleyen de bu oldu.

O tarihe kadar hakkımda hiçbir disiplin soruşturması açılmamıştı. Sicili tertemiz, hukuk fakültesini başarıyla tamamlamış genç bir hâkim için kurul, direkt uyarı, ikaz veya kınama kararı vermeden ihraç kararı aldı.

İddiaları değerlendiren Kurul’un o dönemki Başkanı, Adalet Bakanı Cemil Çiçek, Başkanvekili ise Alâeddin İsaoğlu’ydu. Durumumun görüşüldüğü toplantıya Cemil Çiçek katılmamış, İsaoğlu ise karara muhalefet şerhi koymuş. Ancak çıkan karar dörde karşı beş oyla ‘ihraç’ olmuş.

Sadece işimi değil, ailemi de kaybettim
Kurulun namusuma, onuruma dil uzatarak, beni şerefsizlikle suçlayarak böyle bir karar vermesi ailemi ve bütün çevremi kaybetmeme neden oldu. Babamla uzun yıllar küs kaldık, ölmeden bir-iki sene önce barıştık. Annem ve kardeşlerimle de aram bozuldu. O dönemden sonra yalnız yaşamaya başladım. Yıllarca işsiz kaldım.

Bunalıma girdim. Ailem ruh halini görünce uğradığım haksızlığı anladı. Yanımda olup bana moral vermeye çalıştılar. Geçinmem konusunda yardımcı oldular.

Bir yakınım sigortamı yatırdı. Yıllardır evden dışarı çıkmıyorum. Hayata küstüm. Şu an da yalnız yaşıyorum.

İntihar etmek istedim
İhraç kararının ardından hukuk büroları ve çeşitli yerlere iş başvurusunda bulundum. Ancak her kapı yüzüme kapandı. Düşünsenize, HSYK gibi bir kurum sizin ‘namussuz’ olduğunuza ‘karar’ vermiş, ‘şerefsizlikle’ suçlamış. Gittiğim her yerde ‘iyi biri olsa atılmazdı’ düşüncesiyle iş vermediler.

AİHM’de açtığım davayı kazanmak bile beni rahatlatmaya yetmedi. Düşünsenize ilişkiniz olmadığını en utanç verici aşağılayıcı bir biçimde ortaya koyuyorsunuz. Bekaret raporu alıyorsunuz. Buna rağmen ihraç veriliyor. O raporu alırken yaşadıklarımı anlatamam, içimde yanan ateşi hiçbir netice söndüremez. Namusuma leke sürdüler. Beni ‘rüşvet aldı’ diye ihraç etseler bu kadar üzülmezdim. O dönem intihar girişiminde dahi bulundum. Keşke böyle bir karar verip beni lekeleyeceklerine tabancayla vursalardı.

Haysiyetimi ve mesleğimi istiyorum
Meslekten ihraç edildiğim dönem HSYK kararlarına itiraz yolu kapalıydı. Üstelik itiraz etsem dahi, itirazı yine o kararı veren kurulun üyeleri değerlendiriyordu. Artık HSYK kararlarına itiraz yolu açıldı. Bu, geçmişte benim gibi mağduriyet yaşayanları kapsar mı bilmiyorum. Ama bu konuda derhal bir yasa çıkarılmalı. Sadece haksız yere incitilen haysiyetimi ve iftiralar yüzünden elimden alınan mesleğimi istiyorum.”

AİHM’de açtığı davayı kazandı
Arzu Özpınar’ın meslekten atılmasına ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) açtığı “özel yaşama saygı” ve “HSYK kararlarına yargı önünde itiraz” davasını kazandı.

AİHM tarafından önceki gün açıklanan kararda, Özpınar’ın özel yaşam tarzı gerekçe gösterilerek meslekten ihraç edilmesinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “özel hayatın ve aile hayatının korunması”yla ilgili maddesine aykırı olduğuna hükmedildi.

Mahkeme, HSYK kararlarına karşı Türk mahkemeleri önünde itiraz hakkı olmamasının ise sözleşmenin yargı önünde etkili başvuru hakkıyla ilgili maddesine aykırı olduğu sonucuna vardı. Gerekçeli kararda, Türk hükümetinin dava hakkında gönderdiği savunmada HSYK’yı “bağımsız bir kurum” olarak tanımladığı da not edildi. Özpınar, tazminat talebinde bulunmadığı için AİHM maddi veya manevi tazminata hükmetmedi.


(Taraf)