Mesajı Okuyun
Old 28-12-2011, 07:54   #17
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Avukat Kamer Akgül
Sayın Dikici,

Müvekkil kendi adına 103 dönüm alınması iradesi ile vekaletname veriyor, yani aradaki para farkı önemli değil. Hedefimiz vekilin annesinin almış gibi gözüktüğü 43 dönüme ilişkin kaydı iptal ettirip müvekkil adına tescil ettirmek. Bu arada bu 43 dönümü vekil annesinin yerine satın almamış, annesi kendi adına satın almış gibi işlem yapılmış.


Alıntı:
Yazan C_OKYAY
Devamla, ben de Sayın Dikici'ye sorayım.
Vekil, kendi adına da almış olabilirdi; annesi doğrudan kendi üzerine almış (hayatın olağan akışına ve umumi hayat tecrübelerine aykırı olarak).

Ancak, her iki durumda da bu konudaki yargısal uygulamalar, tapu kaydının iptaline cevaz veriyor mu?
Saygılarımla.

Alıntı:
Yazan C_OKYAY
İmdi; bütün mesele şudur ki, tüm yukarıdaki hususlar ispat edildiği takdirde, ANNE ADINA KAYITLI 43 DÖNÜMÜN TAPUSU İPTAL EDİLEREK, PARAYI GÖNDEREN, (VEKİL EDEN) ADINA, TESCİL YAPILIR MI. Saygılarımla.

Alıntı:
Yazan Av.Kamer Akgül
müvekkilimden yeni aldığım bir bilgi sebebiyle bu ana kadar ve bundan sonra verilen cevaplarda galiba lehe değişiklikler olacaktır. Bu anlamda konuyu netleştirmeden soruyu farklı yazdığım için kusura bakmayın.

Daha önceki yazdıklarımda vekilin annesinin adına olan 43 dönümün, vekilin annesinin kendi adına satın almış olduğunu yazmıştım. Fakat şu an aldığım bilgiye göre; satış esnasında müvekkil de tapu sicil müdürlüğünde bulunuyormuş ve vekilinin annesi ise o esnada tapu dairesinde değilmiş. Vekil belliki tapudaki memurlarla önceden görüşmüş ve müvekkilin satış merasiminden uzak bırakılması yönünde memurlarla ortak karar alınmış. Tapu dairesindeki memurlar satış esnasında müvekkile; kendisine ihtiyaç duyulmadığını, vekilinin olduğunu, dolayısıyla dışarda beklemesi gerektiğini kendisine söylemişler ve müvekkil de dediklerine uyarak dışarıya çıkmış. YANİ VEKİL ANNESİNDEN DE GAYRİMENKUL ALIMINA ÖZEL VEKALETNAME ALARAK MÜVEKKİL ADINA ALIM YAPTIĞI ESNADA MÜVEKKİL ADINA ALMASI GEREKEN 103 DÖNÜMDEN, 60 DÖNÜMÜ MÜVEKKİL ADINA, 43 DÖNÜMÜ İSE ANNESİNİN ADINA SATIN ALMIŞ.

1. Sorunuzun cevabı: Hayır, klasik gayrimenkul alımına özel vekaletname çıkarılmış
2. Sorunuzun cevabı:Vekil aldığı paranın 60 dönüm için olduğunu iddia edebilir mi demek istediniz herhalde. Zira müvekkile alınan kısım 60 dönüm, vekilin annesinin adına aldığı gayrimenkul 43 dönüm. Vekilin bu iddiada bulunacağı kuvvetle muhtemel.
3. Sorunuzun cevabı: Bu noktada lehimize çok sağlam deliller var. Çünkü satıcıya ödenen para tapudaki formalite satış değeri üzerinden değil, gayrimenkulün gerçek değeri üzerinden. Yani müvekkilin ödemiş olduğu 3.000.000 TL. nin tamamı çek ile ödenmiş ve satıcı sorunsuz parasını bankalardan alabilmiş.

İlgi ve yardımlarınız için çok teşekkür ediyorum.

Saygılarımla

Ben şöyle düşünüyorum:

Anlatıma göre Müvekkil adına vekalet kullanılmak suretiyle satın alınan 60 Dönüm arazi nedeniyle, taraflarlar arasında;

- Bir vekalet ilişkisinin bulunduğu,

- Vekile taşınmaz satın alınması için para (=çek) verildiği veyahut çek doğrudan Satıcıya çek olarak müvekkil tarafından teslim edildiği, (bu konu sorudan anlaşılmıyor)

- Paranın tamamının Taşınmazı satana teslim edildiği

hususlarında tartışma yoktur.

Tartışma konusu (kanaatimce) müvekkil tarafından ödenen 3.000.000 TL'nin 60 Dönümlük arazi için mi yoksa 103 Dönümlük arazinin bedeli için mi ödendiği noktasındadır.

60 Dönümlük Arazinin satış tarihindeki rayiç değeri yaklaşık olarak 3.000.000 TL olarak tespit edilirse, bu durumda Davadan sonuç almak kanaatimce mevcut deliller gözetildiğinde mümkün olmayabilir. Yapılacak tespitte ödenen 3.000.000 TL'nin 103 Dönüm arazinin satış tarihindeki rayiç değerine tekabül ettiği anlaşılırsa, bu durumda vekaletin kötüye kullanıldığı ortaya çıkar.

Bu son durumda Vekaleti kötüye kullanan vekil ile (durumu bilerek) ilişkiye giren satıcı ve Taşınmazın 43 dönümlük bölümü kendi adına vekaleten alınan anne de muvazaa temelinde kötüniyetli kabul edilir. (Yargıtay'ın yerleşik kararları da bu yöndedir.)

Satıcı durumu bilmiyor, bilebilecek durumda bulunmuyor ise, satıcı bakımından akit geçerli sayılır.

Alıntı:
Yazan Yargıtay HGK. 93/1-460 E, 93/699 K. 3.11.1993
Vekil ile sözleşme yapan kişinin durumuna gelince; bu kişi Medeni Kanunun 3. maddesi anlamında iyiniyetli ise, daha açık anlatımla vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet dene arasında bir iç sorun olarak kalır. Vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olmaz. Yapılan sözleşmenin iptali istenemez. Ne var ki üçüncü kişi kötü niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa, vekil edenini sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Sözkonusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hükmünün hakim tarafından kendiliğinden (re'sen) gözönünde tutulması zorunludur (Egger; İsviçre Medeni Kanunun şerhi giriş kişinin hukuk çeviren Çerniş sh.86, Ord.Prof.Dr.H.V.V Umumi Esaslar 1968 sh.345, Prof Dr.B.K.Medeni Hukuk yıl 1971 sh.102 Prof .Dr.J.G.A.Türk Medeni Hukuk-Medeni Kanunun başlangıç Hükümleri yıl 1973 sh.189-190 H.G.K. 6.10.1973 gün 1972/2-1677 esas 768 karar, 4.11.1964 gün 1963/D-2 esas 649 karar kullandığın bilen veya bilmesi gereken kişinin sözleşmenin geçerli olduğunu ileri sürmesi Medeni Kanunun 2. maddesi hükmü engel teşkil eder. Aksine düşünmek kötü niyeti teşvik etmek, enazından, ona göz yummak olur. Oysa bütün hukuk sisteminde kötü niyet korunmamış, daima mahkum edilmiştir (Egger; missbrach der Verteretungsmanont, Festgabe fün Wieland 1934 sh.63, Becker 1941 sh.169, Oser Schonenberger 1929, Türkçe tercümesi Seçkin Ankara 1947, Esener temsil 1961 sh.85 ve devamı, Tekinay sh.147, 148, H.G.K. 13.2.1974 gün 1973/T.524 E. 1974/103 K.18.9.1991 Tarih 1991/2-308 E.1991/418 K. Federal Mahkemenin çeşitli kararları).

Tersi durumda yukarıda alıntıladığım Yargıtay gerekçesi doğrultusunda müvekkil satıcı ile yapılan akdi de geçersiz sayıp verdiği parayı isteyebilir kanaatindeyim. Satış bedeli çek olarak ödendiğinden belli ki bu çeki keşide eden de vekalet veren müvekkildir.Yani paranın tamamının müvekkilden çıktığı bu suretle ortaya konabilecek durumdadır.

Annenin durumuna gelince, vekalet görevini kötüye kullandığı sabit olan vekilin, bir diğer vekaletname ile annesi adına aldığı taşınmazın 43 Dönümlük bölümünü annenin gelirinin olmaması ve bu çapta bir araziyi alabilecek konumda olmaması düşünüldüğünde, aslında vekilin anne ile giriştiği muvazaalı işlem temelinde taşınmazı kendi adına aldığı ama görünürde anne adına tesçil ettirdiği ileri sürülebilir.

1.) 43 Dönümlük arazi için, Davalıları Vekil ve anne göstererek vekaletin Kötüye kullanılması ve muvazaa nedenleri ile Tapu iptal ve tescil + Devrin önlenmesi için İhtiyati Tedbir istenebilir.

2.) (Satıcının muvazaaya dahil olup, kötü niyetli olduğunu ortaya koyabileceğinizi düşünüyorsanız) Davalılar olarak vekil ve Satıcıyı gösterip, vekaletin Kötüye kullanılması ve muvazaa nedenleri satıcı ile yapılan akdin feshi suretiyle tazminat davası düşünülebilir. (kanaatindeyim)

Not: Satıcıya açılacak dava bakımından vekalet ücreti riskini de göze alıp dava üçüne birden terditli de açılabilir diye düşünüyorum. Bu son durumda kanaatimce Satıcı da kendini kurtarmak için muhtemelen, taşınmaz bedelinin 103 dönüm için olduğunu, vekilin isteği üzerine bir bölümünü anne için sattığını, iç ilişkiyi bilemeyeceğini savunacaktır.