Mesajı Okuyun
Old 17-10-2008, 22:40   #3
Kemal Yıldırım

 
Varsayılan

Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Başkanı M. Kaban; "Yalnızca sözleşmeden kaynaklanan bir yükümlülüğün yerine getirilememesinden dolayı bir kimsenin özgürlüğünden alıkonulamayacağına ilişkin, 4709 Sayılı Yasa ile Anayasanın 38. maddesine eklenen kuralın uygulanabilmesi için iki koşulun bir arada bulunması gerekmektedir. Bunlardan birincisi yükümlülüğün doğrudan doğruya sözleşmeden kaynaklanması, araya başka bir otoritenin girmemesi, ikincisi ise, borçlunun ihmal ve kusuru olmaksızın bu yükümlülüğü istese bile yerine getiremeyecek olmasıdır. Öğretide de anılan fıkranın uygulanma koşulları uluslar arası temel metinlerden yararlanılarak bu şekilde açıklanmaktadır. ( Prof. Tekin
Alıntı:
Akıllıoğlu, Age. sh. 7, Yard. Doç. Dr. İbrahim Ercan, Mukayeseli Hukuktaki Düzenlemeler ) Alacaklının muvafakatıyla kararlaştırılan ödeme şartı, geçerli ve kesinleşen icra takibi esnasında yapıldığından, dolayısıyla araya kamu otoritesi girdiğinden, geçerli ve kesinleşen icra takibi esnasında yapıldığından, dolayısıyla araya kamu otoritesi girdiğinden, yükümlülüğün yalnızca sözleşmeden kaynaklandığını kabule olanak bulunmaktadır. Ayrıca, İİY.'nın 340. maddesinde ödeme koşulunun makbul bir sebep olmaksızın ihlali yaptırım altına alınmış olup, bu olgu "yerine getirememeyi" de kapsadığından, taahhüdü ihlal suçunun özgürlüğü bağlayıcı nitelikteki yaptırımın Anayasanın 38. maddesinin 9. fıkrasındaki yasak kapsamında değerlendirilemeyeceği,

Birincisi; bugün geçerli olan görüş budur: http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=26654 Linkte yer alan Anayasa Mahkemesi kararını okumanızı tavsiye ederim.

İkincisi; borçlu maaşından kesinti yapılarak dosyaya gönderilmesine muvafakat ettiyse, muvafakat edilen kısım üzerine haciz koydurup paranın doğrudan ilgili kurumca dosyaya gönderilmesini sağlamak yerine, neden borçlunun maaşını çekip göndermesini bekliyorsunuz?

saygılarımla..