Mesajı Okuyun
Old 15-12-2011, 12:19   #3
avrecepefe

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım,
Yargıtay Kararında özetle; 506 Sayılı Yasaya göre ölenin desteğinden yoksun kalanların;
a) 23. ve 24. madde uyarınca iş kazası sigortasından kaynaklanan gelir ile
b) 66. madde uyarınca da ölüm sigortasından kaynaklanan gelir elde edebileceğini, bu iki gelir kalemini de hak ettiklerini,
bunlardan 23 ve 24. maddedeki gelire hak kazanabilmek için iş kazası sonucu ölme vakıasının yeterli olduğunun, ayrıca sigortalının ölmeden önce belirli bir süre sigortalı olmak veyahut belli bir süre pirim yatırmak gibi bir zorunluluk olmadığını,
506 Sayılı Yasanın 66. maddesi uyarınca geride kalanlara ölüm sigortasından aylık bağlanabilmesi için ise, ölüm olayının gerçekleşmesinin tek başına yeter şart olmadığı, ölüm olayından başka, aynı yasanın 2. maddesi gereğince sigortalının belirli bir süre sigortalı olması (sanıyorum bu süre 5 yıl) ve belli gün sayısında malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları pirimi (sanıyorum 900 gün) ödemiş olmak gereklidir. Ölüm olayı hangi sebeple gerçekleşirse gerçekleşsin (isterse iş kazası sonucu olsun) yukarıdaki şartlara uygunluk yoksa ölüm sigortasından aylık bağlanmaz.
Yine Yargıtayın yukarıdaki kararında sonuç olarak;
İş kazası sigortasından kaynaklanan (23 ve 24. madde) gelir bağlanması halinde bu gelirin peşin sermaye değeri hesaplanacak maddi tazminat miktarından düşülür.
Ancak ölüm sigortasından kaynaklanan (66. madde) aylık bağlanması halinde destekten yoksun kalma tazminatının belirlenmesinde ölüm aylığının zarardan indirilmesi mümkün değildir.

Yani burada gelirin peşin sermaye değerinin hesaplanacak maddi tazminat miktarından düşülüp düşülemeyeceği, SGK'nın ödediği parayı rücu edip edemeyeceği kavramından hareketle belirleniyor. Ölüm sigortasından kaynaklanan tazminatlar bakımından SGK'nın rücu imkanı bulunmadığı ve iş kazası sonucu ölümlerde ise rücu imkanı bulunduğundan peşin sermaye değerleri tazminat hesabından düşülüyor.

ÖNEMLİ NOT: Yukarıda söylediklerim 506 Sayılı Yasaya göredir. Malum olduğu üzere bu yasa 01.10.2008 tarihinden itibaren yerini 5510 Sayılı yasaya bırakmıştır. Madde yerleri farklı olsa da hukuk prensibi açısından neticenin farklı olmayacağını düşünüyorum. Bu bakımdan 5510 Sayıl Yasaya daha iyi hakim olan meslektaşlarımız da konuya iştirak ederse sevinirim.