Mesajı Okuyun
Old 18-12-2012, 21:43   #614
Av.H.Sancar KARACA

 
Varsayılan

TAMAMI BÖYLE AMA , İKİ ÖRNEK:

"Üçüncü Kitap,
Birinci Bölüm, Fırtına
Sır
1792 yılının sonbaharında Paris'e giden yolcu bin bir güçlükle ilerleyebiliyordu. Fransa Kralı tüm görkemi ile tahtında oturuyor olsaydı bile, kötü yolla, kötü atlar onu canından bezdirmeye yeterdi." (Oda Yayınları, s.219.)

"Üçüncü Bölüm
Fırtına
1
Gizli
1792 yılının sonbaharında İngiltere'den Fransa'ya gitmekte olan yolcu binbir güçlükle ilerleyebiliyordu yolda.Fransa kralı bütün ihtişamıyla tahtında oturuyor olsaydı bile böyle berbat yollar, böyle kötü arabalar ve böyle ağır aksak arabalar yüzünden yine varacağı yere gecikecekti" (Antik Batı Klasikleri s.319)

"XVI
1792 yılında Paris'ten Londra'ya gitmeye kalkan yolcular, çok ağır seyahat etmek, her türlü güçlük ve tehlikeye göğüs germek zorundaydılar.Bu yolculuk önceden de çok zordu zaten.Bahtsız kral tahtında olduğu zamanlarda bile yollar berbat, arabalar kötü, atlar yorgundu. (Yıldız Yayınları s.98)




"Üçüncü Kitap,
Yedinci Bölüm
Kapı Çalınıyor

Onu kurtadım! Bu, o sık sık gördüğü düşlerden biri, değildi, gerçekti. Kızı yine de titriyordu. Belli belirsiz bir korku vardı içinde. Ortam o denli karanlık ve bulanık, insanlar o denli çılgın ve kin doluydu ki! Suçsuzlar kuşku üzerine ya da salt kötülük olsun diye ölüme gönderiliyordu. Charles kadar değerli ve dürüst kişilerin her gün ölüme gittiklerini düşündükçe, yüreğinin hafiflemesi kolay olmuyordu. (Oda Yayınları, s.256)

Üçüncü Bölüm
Fırtına
7
Kapı Çalınıyor

Kurtardım onu işte! Bu çok sık gördüğü düşlerden biri değildi. O gerçekten yanlarındaydı. Karısı hâlâ titriyor, içinden müphem ama ağır bir korku duyuyordu.
Hava o kadar karanlık ve kesif, insanlar o kadar öfkeli ve intikam dolu ve değişken, mazlumlar da belli belirsiz bir şüpheyle sırf kötülük olsun diye öyle kolay ölüme gönderiliyordu ki! Lucie diğer kadınları, kocası kadar günahsız kocalarının suçsuz yere giyotine gönderilmesini unutamıyordu.(Antik Batı Klasikleri s.371)

"XIX
Darnay'ın kurtulmuş olmasına rağmen Lucie mutluluğunu içine sindirerek yaşamadı, yüreğindeki korkuyu tam olarak atamadı. Çünkü hergün bir çok suçsuz insan ölüme yollanıyordu. Hepsi de kocası gibi suçsuz, hepsi de sevdikleri için tıpkı kocasının kendisine olduğu kadar değerli bir çok insan, kocasının kıyısından döndüğü kaderin ağlarına düşüyordu hergün." (Yıldız Yayınları s.135)


Sizce Charles DİCKENS "İki Şehrin Hikayesi"ni yazarken yukarıdakilerden hangisini demiştir?

El insaf!