Mesajı Okuyun
Old 19-01-2004, 20:26   #9
sbudak

 
Mesaj

Sayın Cumok sorduğunuz soruların bazılarına sayın Admin cevap vermiş. Bu cavaplardan da tatmin olduğunuz anlaşılıyor. Diğer sorularınıza ve söylediklerine karşılık olarak ben de birkaç şey söyleyeyim.

Alıntı:
...Daha doğrusu sonradan hüküm giyen kimse hatırlamıyorum. Evet basında ifade vermek için çağrıldılar, ifade verdiler vs. gibi haberler okuyoruz da, sonuç ne oluyor, ya da oldu. Bu konuda örnekler verebilir misiniz acaba?

Sayın Cumok bu söylediğiniz de gösteriyor ki aslında basında milletvekili dokunulmazlıkları konusunda koparılan fırtınanın, bilinçli olarak konunun abartılması ve parlamentonun (ve siyasetçilerin) yıpratılması için yürütülen bir kampanyanın sonucu olduğunu ortaya koyuyor. Öncelikle şunu söylemek lazım ki, bir kimse hakkında hazırlık kovuşturması yapılması, suş isnadında bulunulması o kimsenin suç işlediği anlamına gelmez. Tabi ki bu milletvekilleri için de geçerli. Oysa bu temel gerçeğe rağmen basınımız hakkında kimisi hazırlık soruşturmasına konu olmuş bir takım iddialar bulunan milletvekillerini peşin hükümle suçlu olup da yargılanmaktan kaçan kişiler gibi göstermektedir. Basının toplumu yönlendirme gücü ise malum. Bu sayede milletvekili dokunulmazlıkları bahane edilerek parlamento suç işlemiş, ahlaki ve vicdani kaygısı olmayan kişileri çokça barındıran bir topluluk olarak gösterilmeye çalışılmakta ve böylece de parlomentonun halkımızın nezdindeki güvenilirliği yıpratılmaya çalışılmaktadır. İşte bu nedenledir ki görev süresi dolan ve "dokunulmazlık" statüsü ortadan kalkan eski milletvekillerinin basında gösterildiği gibi ahlaki ve vicdani kaygısı olmayan suçlular olduğunu göremiyorsunuz. Elbette bu söylediklerim istisnasız bütün milletvekilleri için geçerli değil. Benim de zaten belirtmek istediğim nokta bu. Üstelik basın konuyu topluma sadece hakkında suç iddiası bulunan milletvekili sayısı açısından yansıtmakta ve dokunulmazlığı bu milletvekillerinin "suş işlemesinin" sebebi olarak göstermektedir. Dokunulmazlıkların tarihi gelişimi ve ifa ettiği fonksiyonlardan hiç bahsetmemekte ve dolayısıyla toplumu koparılan fırtına içinde istediği amaca yönlendirmektedir.

Alıntı:
Dokunulmazlık evet, ama sadece kürsü de.
Bu noktada da size katılamadığımı söylemeliyim sayın Cumok. Bu noktada alışılmışın ve herkesçe söylenenin dışında bir fikre sahip olduğunumu baştan söyleyeyim. Ama önce konu hakkında biraz bilgi vermek daha faydalı olur sanırım. Dokunulmazlık, milletvekillerine tanınan "Parlamenter Muafiyeti" denen muafiyetlerin bir ayağını oluşturmaktadır. Diğer ayağı ise Sorumsuzluktur. Kürsü dokunulmazlığı denen aslında bu sorumsuzluktur. Bizim hukukumuza göre 'TBMM üyeleri, Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri oy ve düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Mecliste başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulamazlar' (AY m.83) Görüldüğü gibi bizde milletvekilleri sadece Meclis çalışmaları sırasındaki sözlerinden sorumlu tutulmamakta. Buna karşılık ben milletvekillerine tanınan 'Sorumsuzluk'un Meclis çalışmalarındaki sözlerle sınırlı kalmayıp milletvekillerinin Meclis çalışmasında veya dışarıda herhangi bir zamanda ve yerde yaptığı bütün konuşmaları kapsaması gerektiğini düşünüyorum. Milletvekili bir tv programındaki tartışmada, bir basın toplasındaki konuşmada sarf ettiği sözlerden dolayı da ceza tehdidi altında kalmadan serbestçe konuşabilmeli. Milletvekillerinin daha özgür ve demokratik bir ortamda her konuyu konuşup fikir ifade edebilmesi açısından sorumsuzlukun kapsamının bu şekilde gelişletilmesi gerektiği fikrindeyim. Daha özgür tartışma ortamı halkımızın tartışılan konular hakkında daha geniş bilgiye ve farklı fikirlere ulaşması açısından sizce de daha faydalı olmaz mı?

"Muafiyetler"in diğer ayağını oluşturan Dokunulmazlık konusunda ise bir sınırlandırma yapılması gerektiği konusunda ise sizinle hemfikiriz. Ancak bu konuda sınırlandırma yapılırken de 'sınırlı' davranmak gerektiği kanaatindeyim. Milletvekilinin görevini yaparken keyfi ve ideolojik müdahalelere maruz kalmasına meydan vermeyen bir düzenleme yapılmasına bilhassa dikkat edilmeli diye düşünüyorum. Trafik suçları, görevlilere hakaret, silah çekme, müessir fiil gibi suçlar dokunulmazlık kapsamı dışında bırakılmalı.

Alıntı:
Bu bizim politikacılarımıza yeter de artar bile.
Bizim siyasetçimiz ve bizim insanımız neden daha "Önem"e, daha az "Hukuk"a, daha az "Özgürlük"e layık olsunlar! Müsaade ederseniz bu sözünüzü yukarıda belirttiğim basının yürüttüğü bilinçli yıpratma kampanyasının üzerinizdeki etkisine bağlamak istiyorum.