Mesajı Okuyun
Old 31-05-2009, 01:10   #56
Engin Özoğul

 
Varsayılan

Sayın Adli Tip,

Forumu süper bir şekilde özetlediğiniz için teşekkür ederim. Benimle ilgili güzel sözleriniz için ayrıca teşekkür ederim ancak elbette ki bir şeyler öğretmek haddim değil. Birlikte bilgi paylaşıp hepimiz bir şeyler öğreniyoruz.

Tartışmaya dönecek olursak ve...

Detayını bilmek istediğim ama ana hatlarını bile öğrenmediğim Hukuk Metodolojisine de biraz kafa patlatırsak...

BİR... İş Hukuku'nun konuyla ilgili düzenlemesinin gayet açık olduğu konusundaki fikrimde ısrarcıyım.

İKİ... Asliye hukuk mahkemesinde görülen manevi tazminat talepli bir dava düşünün. Hakim davanın reddine karar verdiğini taraflara son celse bildirsin. Temyiz süresinin başlaması için neye ihtiyaç var? El cevap: Gerekçeli kararın tebliğine. Tebligat yapılmadan süre başlamıyor. Tıpkı tartışma konumuzdaki durum gibi. Tebligatın yapılması için ise taraflardan birinin "masraf" bırakmasına ihtiyaç var. Yani burada da yine bir şekilde dosyayı takip etmek gerek. Davanın amacı ne? Kişinin kırılan onurunu bir nebze olsun tamir etmek. Yani işin doğası davanın acele sonuçlandırılmasını gerektiriyor. Taraflardan biri gidip de bu işlemi yapmazsa dosya öylece duruyor.

ÜÇ... İkinci örnek bize neyi gösterdi? El cevap: Tartışma konumuzun İş Hukuku'na ait bir problem olmadığını ve İş Kanunu'nun yeterince açık olduğunu.

DÖRT... Açık olmayan şey nedir diye sorarsak... Usul Kanunumuz, belki biraz da Tebligat Kanunumuz diyebiliriz. Ama kusuru, İş Kanunu'nda arayamayız. İş Kanunu böyle ihtimaller üzerinde durmaz, durmamalı da.

BEŞ... Diyelim ki bahsettiğiniz durumu netleştirecek bir düzenleme yapılsa bütün sorunların çözüleceğini söyleyebilir miyiz? Bence söyleyemeyiz. Çünkü uygulama sorunlarının nereden patlayacağını kestirmek mümkün değil.

ALTI... O halde 2. yorumu kabul edelim

YEDİ... Ben, 3. yoruma, ihtimalleri düşünemeyerek(normal karşılıyorum) dara düşen avukatların uydurması diyorum. İşçi lehine yorum adına belki Yargıtay da böyle diyecektir. Ama bence hukuki olmayacaktır. Bir avukatın hele de kalemde aldığı kararın kesinleşip kesinleşmediğini anlaması, ön görmesi için kalem memurunun aklına ihtiyacı olmamalıdır. Onun aklıyla hareket ederse böyle bir çıkmaza girmesi de olasıdır.

----

Hepimiz netleştiğimize ve saflarımızı belirlediğimize göre artık bu konuyla ilgili başka görüşleri beklemeye koyulmakta fayda var.