Mesajı Okuyun
Old 30-10-2008, 12:40   #4
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ

E. 1994/2054
K. 1994/2859
T. 23.3.1994

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda, mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ KARARI:

Medeni Kanun 379. madde ile; biri oy ( danışmanlığı ) diğeri yönetim ( danışmanlığı ) olmak üzere iki tür müşavirliği kural olarak kabul etmiştir.

Kendisine müşavir atanan kişi kural olarak ergin, sezgin ( reşit-mümeyyiz ) bulunan ve kısıtlı olmayan kimsedir. Bunların tam ehliyetlilerden farkı yoktur. Kişilik ve mal varlığına ilişkin işlemleri tek başlarına yapma yeteneğine sahiptirler. Ancak zihinsel gelişim, anlama, kavrama, deneyimzislik, irade yetersizliği gibi nedenlerin bulunmasına bağımlı olarak bu gibi kimselere yasal danışma ( müşavir ) atanmasını gerektirebilir. Oy danışmanlığında kişi tüm medeni haklarını kullanma yeteneğine ( ehliyet ) sahiptir. Yaptığı işlemin hukuken geçerliliği için, danışmanın olurunu almış olması veya danışmanın yapılan işleme sonradan olur vermesini gerektirir. Danışman işlemin yapılmasına katılamaz, kendisine danışman atanan kimse yerine geçerek veya onu temsilen bir işlem yapamaz.

Yönetim danışmanlığında da aynı kurallar geçerlidir. Ne varki kendisine danışman atanan kimse mal varlığının özünü etkilecek işlemleri yapamaz. Malvarlığının özüne ilişkin şilemin hukuken geçerli olması, yönetim danışmanın bu işleme katılmış olmasıyla mümkündür. Yönetim danışmanlığının etkinliği oy danışmanlığından daha ileri durumdadır ( Bak. Prof. Dr. Aydın Zevkliler, Medeni Hukuk, Giriş ve Başlangıç Hükümleri Kişiler ve Aile Hukuku-Sh. 980 vd. ).

Bir kimseye gerekiyorsa hem oyuna başvurulmak ve hem de yönetime katılmak üzere her iki danışmanlığın yetkilerini kullanabilmek üzere danışman atanabilir.

Somut olayda, danışmanın niteliği belirtilmemiş isede; niteliği ne olursa olsun danışman vekil sıfatıyla hareket etme, danışmanı olduğu kişi adına dava açma, başkalarına yasal temsilci gibi davranıp vekalet verme hakkına sahip değildir. Hak sahibi olan Aysel, danışmanın usulsüz olarak açtığı da vaya yargılama sırasında onayda vemediğine ( icazet ) göre, davanın dava ehliyetinin yokluğu nedeniyle red edilmesi gerekirken usul ve yasa hükümlerine uymayan gerekçelerle yazılı olduğu gibi, dava koşulu oluşmadan davanın kabulü doğru bulunmamıştır.

SONUÇ : Temyiz itirazlarının açıklanan nedenlerle kabulüyle hükmün ( BOZULMASINA ) oybirliğiyle karar verildi.