Mesajı Okuyun
Old 28-10-2007, 01:48   #2
avayhan

 
Varsayılan

Aslında konu biraz saptırılıyor. Destekten yoksun kalma tazminatı dediğiniz zaman, işin mantığı bunu gerektirir. Yani destekten yoksunluk sözkonusu değilse, tazminata da hükmedilmez. Burada sorgulanması gereken asıl şey manevi tazminat davalarında hükmedilen tazminatın düşük olması. Yani çekilen acının hakim tarafından değerlendirilememesi ve düşük tazminatlara hükmedilmesidir. Sayın Yargıtay üyesi isyan etmekte haklı fakat bu isyanı bu konuda değil mahkemelerce verilen manevi tazminat miktarları için olmalıydı. Örneğin öncelikle manevi tazminat davalarına bakmakla görevli mahkemelerde görevlendirilecek hakimlerin itinayla seçilmesi lazım. Zira mesleğe yeni başlamış, bekar veya evli fakat çocuk sahibi olmayan bir hakimin, bir kişinin çocuğunun ölmesi durumunda duyacağı acıyı tahmin etmesine imkan bulunmamaktadır. Nasıl Aile mahkemelerine seçilen hakimlerde bazı özellikler aranıyorsa, bu tür davalara bakan mahkemelerde de bir takım özellikler aranmalıdır.Yaş, medeni durum, çocuk sahibi olup olmadığı gibi... Bir başka örnek; ehliyeti olmayan ve araba kullanmayan, trafikteki tehlikelerle burun buruna gelmeyen bir hakim, kaza anında yaralanana manevi tazminatı nasıl takdir edecek. Ona göre olay araba arabaya çarpmış birinin kaşı yarılmış olarak kalacak. Haydi hayırlısı... Unutmamak lazım iki tür hukukçu vardır. Birincisi kanunları iyi bilen, ikincisi muhakeme yapabilen. Muhakeme yapabilmek için sadece kanunları bilmek yetmemekte kişilerin deneyimleri, sosyal hayatı ve psikolojik hikayeleri de önem kazanmaktadır.