Mesajı Okuyun
Old 01-08-2011, 21:15   #4
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Cansu Payzin
Yanıtladığınız için çok teşekkür ederim. Öncelikle belirtmek isterim ki ben bir öğrenciyim bu çerçevede bir görüş belirttim ve yukarıda da belirttiğim gibi Sayın Pekcanıtez Hoca'nın görüşüne de katılıyorum. Ancak belirtmek istediğim bu hükmün amacı güçsüz konumda olan vatandaşı güçlü konumda olan tacir veya kamu tüzel kişilerine karşı korumak ise; zımnî yetki sözleşmesinin de geçerli olabilmesi için tarafların tacir veya kamu tüzel kişisi olması gerekir.

Sorunuz üzerinde açıklayayım.
Tacir x, vatandaş Y'ye karşı yetkisiz bir mahkemede dava açtı ve davalı Y yetki ilk itirazında bulunmadı.Bu durumda 1086 sayılı kanuna göre taraflar arasında zımnî bir yetki sözleşmesi kabul edilmiştir. Peki bu zımnî yetki sözleşmesi 6100 sayılı kanuna göre de kabul edilmiş olmalı mıdır? Bence olmamalıdır. Vatandaş Y'nin, güçlü olduğu kabul edilen tacir x'e karşı zayıf durumu devam etmektedir. Madde 17'ye göre yetki sözleşmesi tacirler veya kamu tüzel kişileri arasında yapılır. O zaman zımnî yetki sözleşmesinin de kabul edilmiş olması için her iki tarafın tacir veya kamu tüzel kişisi olması gerektiğini düşünüyorum.
Peki bu durumda ne olacak? Mahkeme, kesin yetki kuralında olduğu gibi yetkiyi davanın her aşamasında kendiliğinden inceleyip yetkisizlik kararı mı vermeli yoksa kesin olmayan yetki ve ilk itiraz süresinin geçirildiği için davaya bakmaya devam mı etmeli?

Bu konuda görüşlerinizi merak ediyorum.

Est "İlgili" bir hukuk öğrencisi olduğunuz için ben teşekkür ederim.

Sayın Pekcanıtez, usul açısından -sadece- "netice"ye bağlı olarak bir yorum getirmiştir ve evet kendisinin de belirttiği üzere anlattığı durum açısından "netice" olarak farklılık yoktur. Lakin getirilen düzenlemenin hiçbir fark/değişiklik yaratmayacağını ya da iki durumun -hukuken- birebir aynı olduğunu söylememiştir; ki zaten böyle bir şeyin söylenmesi yanlış olur (diye düşünüyorum ). Çünkü zayıf durumda olan vatandaş ile tacir X, yetki sözleşmesi yaptıklarında bu yetki sözleşmesi geçersizdir (yetki sözleşmesine ilişkin madde, ana sözleşmeye yazılmamış sayılır ). Oysa ki tacirler arasında yapılan yetki sözleşmesi geçerlidir ve tacirler birbirlerine karşı dava ikame ettiklerinde YASA, ONLARA, BU KONUDA YETKİ İTİRAZI HAKKI TANIMAMIŞTIR, zayıf konumdaki vatandaşın ise yetki itirazı hakkı vardır. Yine tacir X, zayıf konumda olan vatandaşa yetkisiz olan mahkemede dava ikame ettiğinde ve vatandaş da yetki itirazında bulunmadığında oluşan durumda mahkeme HMK m.19/4'ten mütevellit yetkili hale gelir; karşılaştırma açısından daha net ifade etmek gerekirse; HMK m.19/4, HMK m.17'nin istisnası değildir; neticenin aynı olması, bu anlama gel-e-mez, bu düzenlemeler birbirinden ayrıdır.

Alıntı:
Yazan Cansu Payzin
...Vatandaş Y'nin, güçlü olduğu kabul edilen tacir x'e karşı zayıf durumu devam etmektedir...

Hayır devam etmemektedir. Vatandaş Y ile tacir X, nizalarını mahkeme önüne taşımışlardır ve vatandaş Y'ye yetki itirazında bulunma hakkı tanınmıştır. Vatandaş Y:

Alıntı:
Yazan Gerekçeden
...Tüketiciler, satıcı veya hizmet sunucu şirketlere karşı, hiçbir pazarlık şansı olmaksızın, sadece kendilerine uzatılan sözleşmeye imza atarak, şirket veya kamu tüzel kişisi tarafından konulan şartları, bu arada, yetki şartını da kabul etmek zorunda kalmaktadırlar...

ikame olunan davada yetki şartını kabul etmek zorunda kalan zayıf kişi değildir artık; dediğim gibi cevap süresi içinde ileri sürebileceği bir itiraz hakkı vardır.

(Gerekçede anılan vatandaşın imzalamak zorunda kaldığı şartlar konusunda 6098 S.K. m.20 vd. da incelenebilir: http://www.turkhukuksitesi.com/mevzuat.php?kid=73 )

Alıntı:
Yazan Cansu Payzin
...Madde 17'ye göre yetki sözleşmesi tacirler veya kamu tüzel kişileri arasında yapılır. O zaman zımnî yetki sözleşmesinin de kabul edilmiş olması için her iki tarafın tacir veya kamu tüzel kişisi olması gerektiğini düşünüyorum...

Tacirler ve kamu tüzel kişileri, birbirlerine karşı zayıf/güçlü konumunda olmadığından (aslında pratikte bunu kesin olarak savunmak da çok doğru değil; lakin konuyu dağıtmayayım) sözleşmede imza attıkları şeyi tartışabilir ve bu çerçevede yetki sözleşmesini de tartışıp buna göre bir karar alıp akit yapabilirler; yasanın koruduğu zayıf durumdaki vatandaş, tacirin/kamu tüzel kişisinin dayattığı yetki sözleşmesini imzalamazsa kendisiyle o akit yapılmayabilir. Kanun, vatandaşa demektedir ki "onlar yetki sözleşmesine senin lehine bir yeri yetkili olarak yazmasalar da o sözleşmeyi imzalayabilirsin, benim korumamdasın"; lakin dava ikame edildiğinde (sizin dediğiniz zımni yetki sözleşmesi aşamasında) zayıf durumda olan vatandaşa tacir/kamu tüzel kişisi bir şey yaptırmaya/dayatmaya çalışmamaktadır; başka bir deyişle ortada, zayıf vatandaşın imzalamak zorunda kalacağı bir sözleşme yoktur.

Ve son olarak evet (kesin yetki halleri dışında) ilk itiraz süresi geçirilmişse HMK m.19/4 mucibince davanın açıldığı mahkeme yetkili hale gelir ve davaya bakmaya devam eder.

Saygılar...