Mesajı Okuyun
Old 01-08-2011, 13:06   #1
Cansu Payzin

 
Varsayılan Yeni Hukuk Muhakemeleri Kanunu Madde 17 - Yetki Sözleşmesi

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yetki Sözleşmesi
Madde 17- (1) Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.

1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda yetki sözleşmesinin kimler arasında yapılacağı belirtilmediği için yetkinin kamu düzenine ilişkin olmadığı hallerde taraflar istedikleri mahkemeyi yetki sözleşmesi ile yetkili kılabilmektedirler. 6100 sayılı kanunun yürülüğe girmesiyle birlikte yetki sözleşmesi sadece tacirler veya kamu tüzel kişileri arasında yapılabilecektir.

6100 sayılı kanunun Hükümet gerekçesine göre "Tacirler veya kamu tüzel kişileri kendi aralarındaki hukuki ilişkilerde her ikisi de hukuken eşit konumda sayılabilirler. Buna karşılık, tacirler veya kamu tüzel kişileri, diğer bir gerçek kişiye göre, daha güçlü konumda bulunmaktadır. Daha zayıf konumda olan kimselerin daha güçlü olan tacir ve kamu tüzel kişilerine karşı, korunma ihtiyacı ortaya çıkmıştır."

Yetki sözleşmesi zımnî yetki sözleşmesi olarak da karşımıza çıkabilir. Yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalı, yetki ilk itirazında bulunmayarak yetkisiz bir mahkemeyi zımnen kabul etmiş sayılmaktadır. Bu hüküm 6100 sayılı kanunda da yer almıştır.

"Madde 19 - (4) Yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalı, süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı mahkeme yetkili hâle gelir."
Ancak tacir veya kamu tüzel kişisi olmayan davalının böyle bir zımnî yetki sözleşmesi ile bağlı olup olmayacağı belirtilmemiştir.

Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez'e göre; "Hakim sadece yetkinin kesin olduğu hallerde yetkili olup olmadığını kendiliğinden inceleyecektir. Yetkinin kesin olmadığı hallerde, dava yetkisiz bir mahkemede açılırsa, davalı ilk itiraz olarak mahkemenin yetkisiz olduğunu ileri sürmezse, hakim artık yetkili olup olmadığını inceleyemez ve taraflar da ilk itiraz süresinden sonra yetkiyi tartışamazlar. Bu durumda tacir olmayan bir kişi ile yetki sözleşmesi yapılarak davanın yetkisiz mahkemede açılması ile yetki sözleşmesi yapılmadan yetkisiz mahkemede dava açılması arasında bir farklılık bulunmamaktadır.Her ikisinde de mahkeme, yetkili olup olmadığını davalının cevap dilekçesinde yetki ilk itirazını ileri sürmesi halinde inceleyebilir. İlk itiraz süresi geçtikten sonra yetki sözleşmesinin tacir ya da kamu tüzel kişisi olmayan bir kişi ile yapılmış olması sebebiyle mahkemenin yetkisiz olduğu ileri sürülemez."(Pekcanıtez - Medeni Usûl Hukuku sf. 133-134)

Kanaatimce, bu şekilde düşününce Prof.Dr. Pekcanıtez haklıdır. Ancak 6100 sayılı kanununa göre; yetki sözleşmesi tacirler veya kamu tüzel kişileri arasında yapılır ve bu maddenin gerekçesi de tacir veya kamu tüzel kişisi olmayan gerçek kişilerin, bu kişilere oranla, güçsüz konumda olmaları ve bu şekilde bu kişileri koruma altına alınmasıdır. Bu durumda tacir veya kamu tüzel kişisi olmayan davalı, yetki ilk itirazında bulunmazsa zımnî bir yetki sözleşmesi oluşmaması gerekir. Zimnî yetki sözleşmesinin de yetki sözleşmesi yapmayan tacirler veya kamu tüzel kişileri arasında söz konusu olmalıdır. Ancak hakimin ilk itiraz süresi geçtikten sonra kendiliğinden inceleyebilmesi için yetki sözleşmesinin de dava şartı olarak kabul edilmesi gerekir.