Mesajı Okuyun
Old 12-03-2008, 17:14   #5
Av. Engin EKİCİ

 
Varsayılan

Gerek haksız eylemden kaynaklanan tazminat davalarında ve gerekse hesaplamayı gerektiren alacak davalarında alacak veya tazminat tutarları net bir biçimde belli olmadan ıslah (dava değerini artırma) dilekçesi verilmemeli, bu hususta acele edilmemelidir. Çoğu kez zamanaşımına uğrama kaygısı ağır basmakta, zamanaşımı konusunda bilgi eksikliği ya da görüş bulanıklığı yüzünden, henüz kesin tazminat ya da alacak tutarı belirlenmeden rastgele bir rakam üzerinden değer artırma yoluna gidilmektedir. Fakat siz, henüz ıslah yoluna başvurmamış olduğunuz için şu an için bir sorun bulunmamakta.Baki Kuru, yıllar önce, bugünlere ışık tutacak şu görüşleri ileri sürmüş ve demiştir ki :”Kanımca, ıslah yolu ile dava değerinin artırılamayacağına ilişkin m.87 c.4 hükmü, ıslahın amacına uygun bir hüküm değildir.(Bu hüküm, Anayasa Mahkemesi kararıyla iptal edilmiştir.) Çünkü, davanın miktarı davacı tarafından dava dilekçesinde gösterilir. Davacı (özellikle tazminat davalarında) dava dilekçesinde davanın değerini (miktarını) yanlış (az) göstermiş ise bir usul işlemi olan bu miktar bildirmeyi ve onun yapıldığı dava dilekçesini değiştirebilmeli, yani ıslah yolu ile vereceği yeni bir dava dilekçesi ile dava değerini artırabilmelidir.Dava dilekçesinde “Fazlaya ilişkin haklarım saklıdır.” Ya da “Şimdilik alacağımın şu kadarlık bölümünü dava ediyorum.” biçiminde bir açıklamanın yer almamış olmasının, hak kaybına neden olacağına ya da tazminat veya alacağın henüz dava edilmeyen bölümünden feragat edilmiş sayılacağına ilişkin görüş ve uygulamaların yasal bir dayanağı yoktur, ancak yerleşik uygulamada bu husussa hala dikkat edilmekte ve "fazlaya ilişkin haklarımız saklıdır" ifadesi aranmaktadır. Sonuç olarak değerli meslektaşım; davalının muvafakat etmeyeceği sözkonusu talebinizi ileri sürebilmek için izlemeniz gereken tek yol, ıslahtır.