Mesajı Okuyun
Old 27-04-2016, 09:24   #5
khasan

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım aşağıda kararın daha dar çerçeveli ve olayınıza dahaT.C.
YARGITAY
1. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/3550
K. 2011/4431
T. 14.4.2011
TAPU İPTALİ VE TESCİL ( Taraflar Arasındaki Hukuki İlişkinin İnançlı İşlem Olduğu - Davada İleri Sürülen İddiaların Yazılı Belge İle Kanıtlanması Gerektiği )
• YAZILI BELGE ( İnançlı İşleme Dayalı Tapu İptali ve Tescil/İleri Sürülen İddiaların Yazılı Belge İle Kanıtlanması Gerektiği - Yok Eğer Böyle Bir Yazılı Belgenin Mevcut Bulunmaması Halinde Yazılı Delil Başlangıcı Sayılacak Hususların Varlığının Saptanması Halinde İddianın Her Türlü Delille İspatlanabileceği )
• İNANÇLI İŞLEM ( Tapu İptali ve Tescil/İleri Sürülen İddiaların Yazılı Belge İle Kanıtlanması Gerektiği - Yok Eğer Böyle Bir Yazılı Belgenin Mevcut Bulunmaması Halinde Yazılı Delil Başlangıcı Sayılacak Hususların Varlığının Saptanması Halinde İddianın Her Türlü Delille İspatlanabileceği )
CEZA MAHKEMESİNİN MAHKUMİYET KARARI ( Asliye Ceza Mahkemesi'nin Kesinleşen ve Davalının Mahkumiyetine Dair Dava Dosyası Kapsamıyla İddianın Kanıtlandığı - Çekişmenin Çözümünde Gözetilmesi ve Değerlendirilmesi Gerektiği )
1086/m.292
4721/m.6
ÖZET : Dava tapu iptal, tescil istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki hukuki ilişkinin inançlı işlem olduğu kabul edilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; davada ileri sürülen iddiaların yazılı belge ile kanıtlanması gerekir. Yok eğer böyle bir yazılı belgenin mevcut bulunmaması halinde taraflar arasında yapılan yazışmalar, banka dekontları vs, gibi H.U.M.K.nun 292. maddesinde öngörülen yazılı delil başlangıcı sayılacak hususların varlığının saptanması halinde iddianın her türlü delille ispatlanması olanaklıdır.

Asliye Ceza mahkemesinin kesinleşen ve davalının mahkumiyetine dair dava dosyası kapsamıyla iddianın kanıtlandığı açık olup taraflar arasındaki çekişmenin çözümünde gözetilmesi ve değerlendirilmesi gerekecektir. Oysa mahkemece anılan dava dosyası değerlendirilmeksizin davacıya yemin teklif etme hakkının hatırlatılması üzerine davalının eda ettiği yemine istinaden davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada:

Davacı, maliki olduğu 329 ada 1 parsel sayılı taşınmazda yer alan 1, 2, 3, 13, 14 ve 15 numaralı bağımsız bölümleri davalıdan aldığı 80.000.-TL borcun teminatı olarak davalıya devrettiğini, taşınmazların toplam değerinin 214.000.-TL olduğunu, aradaki farkın davalı tarafından faize sayıldığını, davalının tefecilik suçundan yargılandığını, davalının eylemi sebebiyle mağdur olduğunu, aldığı parayı iade etmeye hazır olduğunu ileri sürerek, tapu iptal tescil olmadığı taktirde faiz adı altında alınan paranın davalıdan tahsilini talep etmiştir.

Davalı, satış işleminin gerçek olduğunu belirtip davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmiştir.

Karar, davacı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla: Tetkik Hakimi Uğur Şentürk'ün raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, duruşma isteğinin tebliğ giderleri yatırılmadığından reddiyle gereği görüşülüp düşünüldü.

KARAR : Dava tapu iptal, tescil istemine ilişkindir.

Mahkemece; davanın, iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; özellikle eksiğin tamamlanması yoluyla getirtilen ve kesinleşen Demre Asliye Ceza mahkemesinin 16.6.2009 gün, 2008/822 Esas, 2009/658 Karar sayılı dosyasından davacının davalıdan almış olduğu borç paranın teminatı olarak çekişme konusu taşınmazları davalıya satış gösterilmek suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.

Yukarıda değinilen olgular gözetildiğinde taraflar arasındaki hukuki ilişkinin inançlı işlem olduğu kabul edilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; davada ileri sürülen iddiaların 5.2.1947 tarih 20/6 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca yazılı belge ile kanıtlanması gerekir. Yok eğer böyle bir yazılı belgenin mevcut bulunmaması halinde taraflar arasında yapılan yazışmalar, banka dekontları vs, gibi H.U.M.K.nun 292. maddesinde öngörülen yazılı delil başlangıcı sayılacak hususların varlığının saptanması halinde iddianın her türlü delille ispatlanması olanaklıdır.

Somut olayda, T.M.K.'nun 6 ncı maddesi hükmü uyarınca ispat külfeti kendisine düşen davacının ispata elverişli nitelikte yazılı bir belgesinin bulunmadığı görülmektedir.

Ne varki; Demre Asliye Ceza mahkemesinin 16.6.2009 gün, 2008/822 Esas, 2009 /658 Karar sayılı kesinleşen ve davalının mahkumiyetine dair dava dosyası kapsamıyla iddianın kanıtlandığı açık olup taraflar arasındaki çekişmenin çözümünde gözetilmesi ve değerlendirilmesi gerekeceğinde de kuşku yoktur. Oysa mahkemece anılan dava dosyası değerlendirilmeksizin davacıya yemin teklif etme hakkının hatırlatılması üzerine davalının eda ettiği yemine istinaden davanın reddine karar verilmiş olmasının doğru olduğu söylenemez.

Hal böyle olunca, davacının alınan borç parayı ödeyeceğini de belirtmesi karşısında Borçlar Kanunu'nun 81. maddesi de gözetilerek belirlenecek olan borcun davalıya ödenmek üzere mahkeme veznesine depo edilmesinin sağlanması ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, değinilen hususlar gözardı edilerek, yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.

SONUÇ : Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle kararın açıklanan sebeplerle H.U.M.K.'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene iadesine, 14.4.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

yarx
yakın olduğu düşüncesindeyim. İyi çalışmalar dilerim.