Mesajı Okuyun
Old 04-12-2008, 16:16   #2
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E. 2001/9431
K. 2002/344
T. 15.1.2002
• EVLENMEK VAADİYLE KIZLIK BOZMA EYLEMİ NEDENİYLE MANEVİ TAZMİNAT ( Kimsenin Kendi Yanlışlarından ve Kusurlu Eylemlerinden Dolayı Manevi Tazminat İsteyememesi )
• MANEVİ TAZMİNAT ( Evlenmek Vaadiyle Kızlık Bozma Eylemi Nedeniyle )
• CİNSEL İLİŞKİ ( Davacının Davalıdan Büyük Olması ve Kimsenin Kendi Yanlışlarından ve Kusurlu Eylemlerinden Dolayı Manevi Tazminat İsteyememesi Nedeniyle Davanın Reddi )
818/m.49
ÖZET : Evlenmek vaadiyle kızlık bozma eylemi nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkin davada, ilişkisi evlilikle sonuçlanmadığı için davacının üzülmesi bir gerçekse de; kimse kendi yanlışlarından ve kusurlu eylemlerinden dolayı manevi tazminat isteyemez. Davalının cinsel ilişki öncesi ve nihayet ilişki sırasında evlenme vaadinde bulunduğu da kanıtlanamamıştır. O halde, olay başlangıcında 21 yaşında ve bir iş sahibi davacı, henüz reşit bile olmayan bir öğrenciyle girip sürdürdüğü ilişkiden doğan acılara katlanmak zorundadır.

DAVA : Davacı S.K. vekili Av.M.U. tarafından, davalı Egemen K. aleyhine 3/7/2000 gününde verilen dilekçe ile haksız eylem nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 21/6/2001 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili Avukat A.S.U. tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, evlenmek vaadiyle kızlık bozma eylemi nedeniyle manevi tazminat istemine, ilişkindir.

Dava dilekçesinde: Aynı mahallede oturan tarafların 1997 Yılı'nda tanıştıkları, davalının evlenme vaadiyle davacının kızlığını bozduğunu ve sonrasında da sürekli oyaladığını; 1999 Yılı Eylül Ayı'nda gerçek amacını dile getirdiği ve evlilik dışı birlikte yaşamayı önerdiğini, ancak sözünde durmayarak davacıyı terk ettiği; bunun üzerine babasının ağır hakaretleri nedeniyle davacının intihara kalkıştığı, evlenmeye yanaşmayan davalının, başkasıyla yeni yuva kurma girişimlerini de tehdit ederek engellediği; başlangıçta belediyede çalışan davacının işinden de ayrılmak zorunda kaldığı, tüm bu olaylar nedeniyle toplum içinde ve aile çevresinde küçük düştüğü, büyük acılar çektiği belirtilerek; 4 milyar lira manevi tazminata karar verilmesi istenilmiştir.

Davalı savunmalarında: Davacı ile 1997 Yılı'nda tanıştığını, arkadaşlıklarını ilerlettiklerini ve davacının zorlaması ile onun evinde ilişkiye girdiğini; ilk ilişkisi olması nedeniyle kızlığını bozup bozmadığını dahi bilemediğini; ilişki öncesinde ve sırasında evlenme vaadinde de bulunmadığını; sonrasında bitirmek istediği ilişkiyi, davacının intihar tehdidine dayalı baskısıyla sürdürmek zorunda kaldığını; olay tarihinde kendisinin 17, davacının ise 21 yaşında bulunduğunu, davacı ve ailesinden kaçmak suretiyle kurtulduğunu, söylemiştir.

Yerel mahkemece: Evlenmek vaadiyle kızlık bozma eylemi sabit görülmüş ve davanın kısmen kabulü ile 2 milyar lira tazminata hükmedilmiştir. Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Taraflar arasında cinsel ilişki olgusu çekişmesiz olup; mahkemenin de kabulündedir. Diğer yandan, tanışma tarihi 1997 Yılı'nda 1980 doğumlu davalı 17; 1976 doğumlu davacı ise 21 yaşı içindedir.

Olaya ilişkin olarak, iki ayrı hazırlık soruşturması yapılmıştır. Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, 21.12.1999 tarih ve 24035/5971 sayılı takipsizlik kararında: Şikayet eden davacının annesi Döndü Kizir olup, suçlama ise kız kaçırmaktır. Suç tarihi, 1.12.1999 olarak gösterilmiştir. Mağdurenin sanıktan şikayetçi olmadığı ve rızaen kaçtığı gerekçesiyle takipsizlik kararı verilmiştir. Yine, Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, 23.2.2000 tarih ve 1625/1240 sayılı takipsizlik kararında ise; Şikayetçi davacı olup, suçlama ise, evlenmek vaadiyle kızlık bozma ve tehdit eylemleridir. Suç tarihi Ağustos/1999 ve sonrası olarak gösterilmiştir. Daha önceki soruşturmada şikayet bulunmaması ve tehdit eylemi yönünden de delil elde edilememesi gerekçesiyle takipsizlik kararı verilmiştir.

Davacı, müşteki sıfatıyla takipsizlik evrakı arasında mevcut, 4.2.2000 tarihli ifadesinde; Evlenme vaadi üzerine davacı ile 1999 yılı içerisinde ilişkiye girdiğini, yine evlenmek vaadi üzerine Mersin'den ayrıldıklarını, ailesinin şikayeti üzerine açılan hazırlık soruşturması sırasında, evlenecekleri düşüncesiyle doktora gitmediğini, bu olay sonrasında davalının kendisi terk ettiğini söylemiştir.

Davalı, sanık sıfatıyla takipsizlik evrakı arasında mevcut, 4.2.2000 tarihli ifadesinde; Davacı ile 1997 Yılı'nda arkadaş olduklarını ve aynı yıl onun evinde zorlaması sonucu cinsel ilişkiye girdiklerini; bu sırada 17 yaşında olduğunu, evlenme vaadinde bulunmadığını, sonrasında da davacının intihar tehdidi nedeniyle ilişkisini sürdürmek zorunda kaldığını; birlikte İstanbul'a giderek 13-14 gün davacının eniştesinin evinde kaldıklarını, dönüşte davacının intihara kalkıştığını ve kaçmak suretiyle kurtulduğunu söylemiştir.

Yine, takipsizlik evrakı arasında mevcut, 4.2.2000 tarihli doktor raporunda; Davacının bakire olmadığı, 10 günden önceki herhangi bir tarihte kızlığının bozulmuş olabileceği ve kesin tarihinin tespit edilemeyeceği vurgulanmıştır.

Gerek davacı ve gerekse de davalı tanıklarının anlatımlarında yer alan ortak yön: Tarafların arkadaşlık ilişkileridir. Davacı tanıkları ayrıca, davalının evlenmek istediğini, ev baktığını ve ilişkinin de samimi olduğunu söylemişlerdir. Davalı tanığı, E.Y. ise; Davacının, dükkanının bitişiğindeki evde kaldığını, davalıdan önce sayısını bilemediği arkadaşları olduğunu ancak, derecesini de bilemeyeceğini; davalının ise saf ve zavallı olduğunu, davacı tarafından tavlanıp birlikte gezdiklerini, bu yüzden davalının okulundan da ayrıldığını; ilişkiye son vermek istediğinde ise davacı ve ailesi tarafından tehdit edildiğini, İstanbul'a giderken dahi davacının kendisinden yol parası aldığını, uyardığında ise, davacıya acıdığı için böyle davrandığını söylediğini belirtmiştir. Yine, davalı tanığı, Onur D., yeminli anlatımında; Davalının, davacının intihar edeceği korkusuyla ayrılamadığı; ancak, davacıda tespit edilen Hepatit-B hastalığı sonucunda ilişkiye son verdiğini söylemiştir.

1997 Yılı'nda başlayan arkadaşlık ilişkisi, 3.7.2000 tarihinde açılan manevi tazminat davasına konu olmuştur. İnkar edilmeyen ilişkinin başlangıcında davalı 17; davacı ise 21 yaşındadır. Davacıya göre, evlenme vaadi ve kızlık bozma eylemi 1999 Yılı'nda gerçekleşmiştir. Davalı ise, 1997 Yılı'nda ve 17 yaşında iken davacının zorlaması ile girdiğini ilişkinin, ilk ilişkisi olduğunu ve kızlık bozup bozmadığını dahi bilemediğini, söylemiştir ki bu savunmasının aksi de ispat edilebilmiş değildir. Burada, davalının, aksi ispat edilemeyen savunmalarının ve davacının evine komşu dükkan sahibi Ethem Y.'ın açıklamalarının gelişen olaylara ve hayatın olağan akışına daha uygun düştüğünü kabul etmek gerekir. 21 yaşındaki davacının önceki arkadaşlıklarından sonra 17 yaşında olan davalı ile ilişki kurduğu, onun saflığından ve yaşının acemiliğinden yararlandığı anlaşılmaktadır. Tarafların ilişkilerinde etkin rolü üstlenecek davalının bu ilişkiyi evlilikle sonuçlandıramamasından dolayı üzüldüğü bir gerçekse de; kimse kendi yanlışlarından ve kusurlu eylemlerinden dolayı manevi tazminat isteyemez. Davalının cinsel ilişki öncesi ve nihayet ilişki sırasında evlenme vaadinde bulunduğu da kanıtlanamamıştır.

O halde, olay başlangıcında 21 yaşında ve bir iş sahibi davacı, henüz reşit bile olmayan bir öğrenciyle girip sürdürdüğü ilişkiden doğan acılara katlanmak zorundadır. Davanın tümden reddi gerekirken kısmen kabulü, dosya içeriğine, yaşam deneyimlerine ve yaşamın olağan akışına uygun düşmediğinden yerel mahkeme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın, yukarıda gösterilen nedenle davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 15/1/2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Kazancı