Mesajı Okuyun
Old 25-07-2007, 08:00   #5
mehmet sirn

 
Varsayılan

Bununla ilgili bir davam olmuştu. O zaman araştırmıştım bu konuyu. İlginç bir konu olduğunu düşünüyorum.

Alıntı:

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No : 2005/18-383
Karar No : 2005/404
Tarih : 22.6.2005


EVLİLİK DIŞINDA DOĞAN ÇOCUK ( Anne Hanesine Kaydedileceği Ve Annesinin Soyadını Taşıyacağı )
ANNE SOYADINI TAŞIMA ( Evlilik Dışında Doğan Çocuğun Anne Hanesine Kaydedileceği Ve Annesinin Soyadını Taşıyacağı )
VELAYET ALTINDAKİ ÇOCUKLARIN SOYADININ DEĞİŞTİRİLMESİ ( Evlilik Dışında Doğan Çocuğun Anne Hanesine Kaydedileceği Ve Annesinin Soyadını Taşıyacağı )




ÖZET :

Çocuk, anne ve baba evli ise ailenin; evli değilse ananın soyadını taşır. Evlilik dışı doğan çocuğun, anasının kütüğüne, anasının soyadı ile yazılması gerekir. Eldeki davada, çocukların evlilik dışı doğduğu ve ana hanesine kaydedildiği anlaşılmaktadır. Davacı annenin, velayeti altındaki çocukların soyadlarının değiştirilmesi için dava açmasına yasal olanak olmadığı halde davanın kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.


DAVA :

Taraflar arasındaki "soyadı değiştirilmesi" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Diyarbakır 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 18.5.2004 gün ve 2004/230-2004/462 sayılı kararın incelenmesi davalı Y. vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 18. Hukuk Dairesi'nin 19.10.2004 gün ve 6280-7446 sayılı ilamı ile,

( ...Türk Medeni Kanunu'nun 321. maddesi hükmüne göre, ana ve baba evli değilse çocuk ananın soyadını taşır. Dosyada bulunan 30.03.2004 değiştirme tarihli nüfus kayıt tablosunda soyadının düzeltilmesi istenilen küçüklerin evlilik dışı doğduğu ve ana hanesine yazıldığı görülmektedir. Bu nedenle davacı annenin kendi soyadı baki kalmak üzere velayeti altındaki çocuğunun soyadının değiştirilmesi konusunda açtığı davanın reddine karar verilmesi gerekirken yasanın buyurucu hükmüne rağmen yerinde bulunmayan gerekçeyle kabulü doğru görülmemiştir.

Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA... )

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:


KARAR :

Dava; soyadın değiştirilmesi istemine ilişkindir.

A- DAVACI İSTEMİNİN ÖZETİ:

Davacı R. vekili; davacı annenin velayeti altında bulunan küçükler Mehmet ve Uğur'un evlilik dışı doğmuş olup, ana hanesinde nüfusa kayıt edildiklerini, davalı babanın küçükleri tanımış olmasına karşın, başkasıyla evlenmesi nedeniyle çocukların baba hanesine kaydedilemediği gibi, soyadı farklılığı nedeniyle resmi işlemlerin yapılamadığını ileri sürerek, davacı ve davalıların müşterek çocukları Mehmet ve Uğur'un "E." olan soyadlarının, babalarının soyadı "K." olarak değiştirilmesine karar verilmesini istemiştir.

B- DAVALI CEVABININ ÖZETİ:

Davalı Y. vekili; evlilik dışı doğan çocukların, baba tarafından tanınmış bile olsa, annenin kızlık soyadını taşımaları gerektiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

C- YEREL MAHKEME KARARININ ÖZETİ:

Yerel mahkeme; "evlilik dışı doğan çocuklarını tanıyan davalı babanın, çocuklarının, soyadını kullanmalarına karşı çıkmasının, Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesi uyarınca hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu ve ayrıca Türkiye'nin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'nin 8. maddesine göre, çocuğun kimliğine, ismi ve aile bağları dahil, koruma hakkına saygı gösterilmesi gerektiği" gerekçesiyle "davanın kabulüne" karar vermiştir.

D. TEMYİZ EVRESİ, BOZMA VE DİRENME:

Davalı vekilince temyiz edilen karar, özel dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; yerel mahkeme önceki gerekçesini tekrarlayarak direnme kararı vermiştir.

E. GEREKÇE:

Özel daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık; davacı annenin, kendi soyadı baki kalmak üzere, evlilik dışında doğan ve velayeti altında bulunan çocuklarının soyadının değiştirilmesini isteyip isteyemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

Öncelikle belirtilmelidir ki, soyadı, kanun gereği doğumla kazanılan addır.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun, "Soybağının Hükümleri" başlığı altında düzenlenen 321. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde; "Çocuk, ana ve baba evli ise ailenin; evli değilse ananın soyadını taşır" hükmü öngörülmüştür.

1587 sayılı Nüfus Kanunu'nun 20. maddesinin dördüncü fıkrasında ise, evlilik dışında doğan çocuğun, anasının kütüğüne, ananın soyadı ile yazılması gerektiği belirtilmiştir.Az yukarıda açıklanan yasal düzenlemeye paralel olarak uygulamaya konulan, İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü'nün 21.08.2002 gün ve 147 sayılı Nüfus ve Vatandaşlık Hizmetlerine Ait Görev ve Çalışma Yönergesi'nin 21. maddesinde; evlilik dışında doğan çocuğun, anasının kayıtlı bulunduğu haneye, anasının soyadı ile tescili öngörülmüştür.

Görüldüğü üzere, anılan yasal düzenlemeler karşısında, evlilik dışında doğan çocuğun ananın soyadını taşıyacağı, çocuğun reşit olduktan sonra kendi soyadı usulüne uygun olarak açacağı bir dava sonunda verilecek kararla değişmedikçe çocuğun soyadının değiştirilemeyeceği kuşku ve duraksamadan uzaktır.

Aksinin kabulü, kamu düzeni ile ilgili olan Türk Medeni Kanunu'nun 321. maddesinin yasakladığı sonuca, kanunun başka kuralına dayanarak ulaşılması; eş söyleyişle kanunun emredici kuralının dolanılması sonucunu doğuracağı açıktır.

Somut olayda, soyadının düzeltilmesi istenilen küçüklerin evlilik dışında doğdukları ve ana hanesine yazıldıkları anlaşılmaktadır.

Bu haliyle, davacı annenin, velayeti altındaki çocukların soyadının değiştirilmesi davasını açmasına yasa olanak vermediğinden; davanın reddi gereğine işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki karada direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.


SONUÇ :

Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının özel daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 22.06.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.



T.C.
YARGITAY
İkinci Hukuk Dairesi
Esas No : 2003/2129
Karar No : 2003/3120
Tarih : 10.3.2003


EVLİLİK DIŞI ÇOCUĞUN VELAYETİ ( Babalık Davası - Velayet Anneye Ait Olsa Bile Çocuğa Menfaati İcabı Kayyım Atanması Gereği )
MENFAAT ÇATIŞMASI ( Anne Ve Çocuk Arasında Babalık Davası - Çocuğa Kayyım Atanması/Davanın Hazineye Ve Savcılığa Haber Verilmesi Gereği )
BABALIK DAVASI ( Çocuğa Kayyım Atanma Mecburiyeti - Davanın Görülebilirlik Şartı Olduğu )
DAVAYA MÜDAHALE ( Babalık Davasında Anne İle Çocuk Arasında Menfaat Çatışması Olması - Çocuğa Kayyım Atanması/Davanın Hazineye Ve Savcılığa İhbarı Gereği )




ÖZET :

1-Babalık davasında öncelikle çocuğa kayyım tayini davanın görülebilirlik şartıdır. Zira velayet anneye ait olmakla birlikte çocuk ile anne arasında menfaat çatışması mevcuttur.

2-Babalık davalarında davayı açan taraf diğer tarafa ihbar ederek C. Savcısı ve Hazine mutlaka davaya dahil edilmelidir.

3-Annenin avukatı babalık davasında velayeten çocuğun da vekili olamaz. Zira babalık davalarında anne ve çocuk arasında çatışma bulunduğu kabul olunur.


DAVA :

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:


KARAR :

Türk Medeni Kanununun 337.maddesi uyarınca evlilik dışı ilişkiden doğan çocuğun velayeti anaya ait ise de Kanun koyucu, babalık davasında ananın her zaman çocuğun yararına davranmayacağı ilkesinden hareket ederek küçük için hemen kayyım tayin edilmesini ( MK.md.426/2 ) ve davanın Cumhuriyet Savcısına, Hazineye; ana tarafından açılmışsa kayyıma; kayyım tarafından açılmışsa anaya ihbarını ( TMK.md.301/3 )ve böylece çocuğun yararının korunmasını öngörmüştür.

Yukarıda açıklanan kural çerçevesinde tüm ilgililere dava ihbar ( HUMK. Md. 49 ) edilmeden, katılmasına imkân hazırlanmadan, gösterdiği takdirde delilleri de toplanmadan eksik tahkikatle hüküm verilmesi doğru değildir.


SONUÇ :

Hükmün açıklanan sebeple BOZULMASINA,bozma sebebine göre diğer yönlerin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 10.03.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.





T.C.
YARGITAY
İkinci Hukuk Dairesi
Esas No : 2005/2135
Karar No : 2005/4785
Tarih : 28.3.2005


EVLİLİK DIŞI DOĞAN ÇOCUK ( Annenin Çocuğunun Üzerinde Velayet Hakkı Bulunmadığı/Velayet Altında Bulunmayan Her Küçüğe Bir Vasi Atanması Gereği )
ÇOCUĞUN NÜFUSA KAYDI ( Evlilik Dışı Doğan - Anasının Aile Kütüğüne Ananın Soyadı ve Onun Bildireceği Baba Adı İle Yazılacağı )
KÜÇÜGE KAYYIM TAYİNİ ZORUNLULUĞU ( Evlilik Dışı Doğan Çocuk/Nesebin Düzeltilmesi Davası - Davaya Katılmasına İmkan Hazırlanması Gösterdiği Takdirde Onun da Delillerinin Toplanması Gereği )
NESEBİN DÜZELTİLMESİ DAVASI ( Mahkemece Davacının Kızının Babasının Tespitine Karar Verilmesi İle Yetinilmesi - İdareyi İşlem Yapmaya Zorlayacak Şekilde Baba Hanesine Kaydedilmesine Karar Verilemeyeceği )




ÖZET :

743 sayılı Medeni Kanunun hükümlerine göre, annenin evlilik dışı doğan çocuğunun üzerinde velayet hakkı bulunmamaktadır. Aynı Kanunun 374. maddesi uyarınca velayet altında bulunmayan her küçüğe bir vasi atanması gerekmektedir. 298. maddesinde de mahkemenin, evlilik haricinde bir doğumdan haberdar olduğu veya böyle bir gebelik ana tarafından kendisine haber verildiği takdirde; çocuğun menfaatini korumak üzere, hemen bir kayyım tayin edeceği düzenlenmiştir.

Bu hükümler uyarınca nesebin düzeltilmesi davasında küçük için kayyım tayin edilmeli, davaya katılmasına imkan hazırlanmalı, gösterdiği takdirde onun da delillerinin toplanması, bütün delillerin birlikte tartışılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekir.

Öte yandan, 1587 Sayılı Nüfus Kanununa göre evlenme, doğum ve ölüm olaylarını siciline işleme görevi Nüfus İdaresine aittir. Aynı Kanunun 20. maddesi uyarınca evlilik dışında doğmuş çocuk, anasının aile kütüğüne, ananın soyadı ve onun bildireceği baba adı ile yazılır.


Mahkemece, davacının kızı Sibel'in babasının Veysi B. olduğunun tespitine karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, idareyi işlem yapmaya zorlayacak şekilde baba hanesine kaydedilmesine karar verilmesi de doğru bulunmamıştır.


DAVA :

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün kanun yararına bozulması Adalet Bakanlığının yazısı üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından istenilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:


KARAR :

Davacı Melekşah Ç. tarafından 20.03.2001 tarihinde Hatice B. aleyhine açılan davada, 1997 yılında davalının oğlu Veysi ile gayri resmi olarak evlenmesinden itibaren yaklaşık bir yıl sonra hamile iken Veysi'nin vefat ettiği, onun ölümünden kısa bir süre sonra müşterek çocukları Sibel'in doğduğu ileri sürülerek adı geçen küçüğün nesebinin tashihine karar verilmesinin talep edildiği, yargılama sırasında Veysi B.'un mirasçılarının da davaya dahil edildiği, mahkemece davanın kabulüne karar verildiği ve hükmün temyiz edilmeksizin kesinleştiği anlaşılmaktadır.

02.05.1960 gün ve 5/8 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde ve 07.11.1962 gün ve 2/79-55 sayılı Hukuk Genel Kurulu kararında değinildiği gibi dava ve hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 743 Sayılı Türk Kanunu Medenisi hükümlerine göre, annenin evlilik dışı doğan çocuğunun üzerinde velayet hakkı bulunmamaktadır.

Aynı Kanunun 374. maddesi uyarınca velayet altında bulunmayan her küçüğe bir vasi atanması gerekmektedir. Küçük velayet altında bulunsa dahi 376. madde uyarınca bir işte kanuni mümessilin menfaati ile küçüğün menfaati birbirine zıt olursa, ananın her zaman çocuğun yararına davranmayabileceği ihtimali gözetilerek anadan başka bir kişi tarafından çocuğun korunması amacıyla kayyım tayin edilmesi gerekmektedir.

Yine, 743 Sayılı Kanunun 298. maddesinde ""Mahkeme, evlilik haricinde bir doğumdan haberdar olduğu veya böyle bir gebelik ana tarafından kendisine haber verildiği takdirde; çocuğun menfaatini sıyanet etmek üzere, hemen bir kayyım tayin eder"" hükmü mevcuttur.

Açıklanan yasal düzenlemelere göre mahkemece, küçük için kayyım tayin edilmesi, davaya katılmasına imkan hazırlanması, davaya katıldığı ve delil gösterdiği takdirde onun da delillerinin toplanması, bütün delillerin birlikte tartışılıp sonucuna göre hüküm tesis olunması gerekirken bu hususlar gözetilmeden eksik hasım ve eksik inceleme ile karar verilmesi doğru bulunmamıştır.

Diğer taraftan; 1587 Sayılı Nüfus Kanununa göre evlenme, doğum ve ölüm olaylarını siciline işleme görevi Nüfus İdaresine aittir. Aynı Kanunun 20. maddesi uyarınca evlilik dışında doğmuş çocuk, anasının aile kütüğüne, ananın soyadı ve onun bildireceği baba adı ile yazılır.

Mahkemece, davacının kızı Sibel'in babasının Veysi B. olduğunun tespitine karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, idareyi işlem yapmaya zorlayacak şekilde baba hanesine kaydedilmesine karar verilmesi de doğru bulunmamıştır.


SONUÇ :

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 427/6. maddesine dayalı kanun yararına bozma isteğinin açıklanan sebeple kabulü ile hükmün sonuca etkili olmamak üzere BOZULMASINA, 28.03.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.





T.C.
YARGITAY
İkinci Hukuk Dairesi
Esas No : 2004/8401
Karar No : 2004/9379
Tarih : 12.7.2004


EVLİLİK DIŞI DOĞAN ÇOCUĞUN SOYADI ( Ananın Soyadını Taşıyacağı - Baba Hanesine Nüfusa Tesciline Karar Verilmesinin Kanuna Aykırılığı )
ÇOCUĞUN BABA HANESİNE KAYIT EDİLEMEMESİ ( Evlilik Dışı Doğan Çocuk - Ananın da Soyadını Taşıyacağı )
VELAYET ( Evlilik Dışı Doğan Çocuk - Anada Olacağı/Ananın Soyadını da Taşıyacağı )




ÖZET :

Çocuk anne - baba evli ise ailenin evli değilse ananın soyadını taşır. Bu nedenle çocuğun baba hanesine nüfusa tesciline karar verilmesi kanuna aykırıdır.


DAVA :

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:


KARAR :

1- Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre davalının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2- Evlilik dışı doğan çocuğun annesi, doğuran kadın olup Türk Medeni Kanunu'nun 337. maddesi uyarınca velisi de annesidir. Türk Medeni Kanunu'nun 321. maddesi uyarınca çocuk anne - baba evli ise ailenin evli değilse ananın soyadını taşır. Bu nedenle çocuğun baba hanesine nüfusa tesciline karar verilmesi kanuna aykırıdır. Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanması gerekmiştir.


SONUÇ :

Hüküm fıkrasının 3. bentteki "kayıtlı bulunan babalığına hükmedilen Özcan K.'un hanesine kaydedilmesine" cümlesinin hükümden çıkartılmasına, hükmün bu şekliyle düzeltilerek ONANMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.07.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.



T.C.
YARGITAY
İkinci Hukuk Dairesi
Esas No : 2004/3410
Karar No : 2004/4687
Tarih : 13.4.2004


EVLİLİK DIŞI ÇOCUK ( Velayetin Anneye Ait Olduğu )
VELAYET ( Evlilik Dışı Çocuk - Anneye Ait Olduğu )




ÖZET :

Evlilik dışı doğan küçüğün velayeti anneye aittir.


DAVA :

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:


KARAR :

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle Türk Medeni Kanununun 337/1 maddesi uyarınca evlilik dışı doğan küçüğün velayetinin annede olacağının tabii bulunmasına göre;


SONUÇ :

Yerinde bulunmayan temyiz isteğinin reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine peşin alınan harcın mahsubuna, 13.04.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Diaport Hukuk Programından alınmıştır