Mesajı Okuyun
Old 08-12-2014, 16:02   #1
Durdu GÜNEŞ

 
Varsayılan Dilimiz Mi Düşünceyi Doğuruyor, Düşüncemiz Mi Dilimizi?

DİLİMİZ Mİ DÜŞÜNCEYİ DOĞURUYOR, DÜŞÜNCEMİZ Mİ DİLİMİZİ?

Soru çok felsefi bir soru. Her iki tezi de doğrulayacak bir çok kanıt getirmek mümkündür. Ancak kelimelerin iki önemli işlevi vardır. Kelimeleri bir konuyu, düşünürken, anlamlandırırken ve hayal kurarken kullanıyoruz. İkincisi iletişim kurarken kullanıyoruz. Konuşurken, sohbet ederken, tartışırken, yazarken. Dolayısıyla düşünceyi oluşturmakta ve bunu başkasına aktarmakta kelimeleri kullanıyoruz.

Kelimeleri üretenler aynı zamanda bizim düşüncelerimizi de formatlıyorlar. Biz bir şeyin iyi ya da kötü olduğunu kullanılan kelimeye göre algılıyoruz.

İlginç bir örnek vermek istiyorum. Çocukluğumda hakaret kastıyla “kerhaneci” kelimesi sık kullanılırdı. Şimdi bu kelime hayatımızdan kalktı. Çünkü kelimeyi değiştirerek kötü bir algıyı normal algıya dönüştürdüler.

Kerhane kelimesinin, Farsça’daki “kâr-hane” yani kâr getiren işyeri, fabrika anlamına gelen kelimeden geldiği düşüncesi doğru değildir. Kelime esas Arapça iğrenme tiksinme anlamında kullanılan “kerh” kelimesine Farsça hane kelimesi eklenerek “kerhhane” olmuştur. Kelime telaffuz kolaylığı açısından söylene söylene “kerhane” şeklini almıştır.

Kelime tiksindiri, iğrendiri ev anlamına gelen "kerhane" düşünce dünyamızda olumsuz bir anlam ifade ederken daha sonra önce “umumhane” sonra da “genelev” şekline dönüşerek herkesin yararlanabileceği ev anlamında kullanılmaya başlamıştır. Kelime bu şekilde normalleşince artık geçmişteki “kerhaneci” kelimesi de rafa kalkarak hakaret olmaktan çıkmıştır.


Hatta genelev patronu Matild Manukyan bu ülkede vergi rekortmeni olmuştur. “Vergilendirilmiş kazanç kutsaldır” sloganımız uyarınca da, yaptığı bu iş karşılığında kutsal bir kişilik kazanmıştır.


Görüldüğü gibi kelimeler düşüncelerimizi değiştirmektedir.Kelimelerle düşüncelerimizi nasıl değiştirdikleri aşağıdaki iki örnekle açıklamamız mümkündür.

Bir zamanlar ekonomik açıdan zayıf olan ülkelere “az gelişmiş ülkeler” ya da “üçüncü dünya ülkeleri” şeklinde etiket konurken, daha sonra bu ülkelerde yaşayan insanlar kendilerini kötü hissediyor diye kavram yumuşatılarak “Gelişmekte olan ülkeler” şeklinde değiştirilmiştir. Bu tanımları yapanlar bizim düşüncemizi de formatlayan egemen ülkelerdir.


“Kredi kartı” kavramı da bu konuda tipik bir örnektir. “Kredi kartı” sevimli çağdaş bir kavramdır. Oysa işlevine baktığımızda bu bir “borçlanma kartı”dır. Ama “borçlanma kartı” dediğimizde kelime sevimli olmaktan çıkar. Bizi borçlanma durumunu düşünmeye sevkeder. Oysa “kredi kartı” size verilen bir lütuf gibi algı oluşturmaktadır.

Velhasılı kelam kullandığımız kelimelere dikkat edelim. Çünkü kelimeler bizim düşünce yapımızı oluşturuyor. Bu kelimeleri üretenlere de dikkat edelim. Çünkü onlar bizim düşüncelerimizi formatlayıp bizi yönetiyorlar.

Durdu GÜNEŞ